melih cevdet anday

entry110 galeri3
    110.
  1. 109.
  2. (bkz: gelinlik kızın ölümü)

    --spoiler--
    Salâ verilirken kalktık kahveden,
    Cumaydı, yılın en beklemiş günü,
    Yemeni gibi üstünde tabutun,
    Gölge veren ağaçsız bir gökyüzü.
    Kızın babası yanımızda, boyu uzun,
    Zayıf, ağzında mırıltılar.
    On köylü, iki subay, bir tezkereci er,
    Sıralandık ahşap mescidin avlusunda,
    Namaz kılmadı adam, ağlamıyordu da,
    Alnı bir uzun sabrın kabaran gelgiti,
    Sürgün duvarı bekleyişin,
    Dünyaya çok yakın bir gece gibi.
    Aldık cenazeyi sarsmadan, iğreti
    Ve hafif, gözlerimiz yerde,
    Kayıp bir tayın izini süreriz sanki.
    Kapılarda başları çatkılı kadınlar
    Sallanıyorlardı sisli giysilerinde
    Yüklüğe saklanmış çevreler gibi soluk,
    Bölünmüş gibi yılın en katı ekmeği
    imece sofrasında hıçkırığın,
    Kim bilir kaç ölümden kalma saçı gibi.
    Susmuştu çekirgelerin kabuğu,
    Toprak kumruları güneşin,
    Ve köpeklerin yediği kemiksiz sabah,
    Susmuştu göğün sarnıcı, boş.
    Cemaat yürüyordu kaplumbağa gibi,
    Mezarlığa doğru yüzyıldan,
    Sarısabırların yanından, acelesiz.
    Ayrık otu yolmaya gidiyor sanırsın,
    Davul vurmaya, ay tutulmuş,
    Tarladaki yarılmış toprağı görmeye,
    Susuzluğun kirli rengini, ayıbını,
    Dağa taşa vurmuş açlığı.
    Dayanan dayanır, yağsız bulgur ve ahlat,
    Gençleri alır ölüm ilk ağızda,
    Sabah yıldızının uğrağı.
    Böğürtlensiz mezarlığa vardığımızda,
    Bir melek lale sümbül dikiyordu,
    Lalelerden birini aldı adam,
    Girdi kızının mezarına,
    Sarıldı, öptü, bıraktı laleyi sonra,
    Kefenin üstüne, uykusuz.
    Yedi çocuğu gömülüymüş, söylediler,
    Bizi aç bırakan bu toprak
    Açlıktan ölenlerle beslenir, dediler.
    Dönüşün bir kişi omuzladı tabutu,
    Toz toprak içinde vardık kahveye,
    Yaşlı adam doğru çeşmeye gitti,
    Elini yüzünü yıkadı konuşarak
    Kendi kendine, duasız, bir tanrı gibi.
    --spoiler--
    1 ...
  3. 108.
  4. (bkz: olsun da gör)

    --spoiler--
    ...Yetsin demir çağının beyliği
    Yeni bir gün başlıyor demek
    Yeryüzünde korkusuz yaşamak
    iki milyar kişiye bir dünya
    iki milyar kişiye iki milyar ekmek

    Yazık olur bu düş yarı kalırsa
    Barış günü insan hakkı yenirse
    Köroğlu'nun sözü dinlenmelidir
    Sivas ilinin Banaz köyünden
    Pir Sultan Abdal dirilmelidir

    Ah günüm yetse görmeye seni
    Seni övmeye gücüm yetse
    Barış çağı altın çağ
    Son ozanı ben olayım bu özlemin
    Bu özlem bitse

    O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
    Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
    Seyreyle deli ozanı
    Baştan başa sevda, baştan başa tutku
    Dili baldan tatlı
    --spoiler--
    3 ...
  5. 107.
  6. 106.
  7. 105.
  8. Bazı yazarlar hakkında keşke günümüzde yaşasa diye düşünmüşlüğüm çok olur ama Melih Bey iyi ki günümüzde yaşamamış. Yoksa saçma sapan ağızlarda sakız olurdu.
    2 ...
  9. 104.
  10. sezen aksu'nun şinanay şarkısının sözlerinin sahibi olan şair.
    3 ...
  11. 102.
  12. Fotoğraf soldan sağa; orhan veli kanık, şinasi baray(okul arkadaşları), oktay rifat horozcu, melih cevdet anday
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2122848/+
    Ve Melih Cevdet'in bu fotoğraf üzerine yazdığı şiir:

    Dört kişi parkta çektirmişiz,
    Ben, Orhan, Oktay, bir de Şinasi...
    Anlaşılan sonbahar
    Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
    Yapraksız arkamızdaki ağaçlar...
    Babası daha ölmemiş Oktay'ın
    Ben bıyıksızım
    Orhan, Süleyman efendiyi tanımamış.
    Ama ben hiç böyle mahzun olmadım
    Ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
    Oysa hayattayız hepimiz.
    3 ...
  13. 101.
  14. “Anladık ölüme çare yok
    Kazaya belaya çare yok
    Saç dökülmesine,
    Yüz buruşukluğuna çare yok
    Anladık çare yok
    işsizliğe de mi yok
    Açlığa da mı yok
    Anlamadık gitti
    Çare yok. "
    3 ...
  15. 100.
  16. Bir ağacı kıskanmakta o kadar haklı ki şairi. Saadet kelimesini bilmeden yaşayan bir ağaç. insan kıskanmadan edemiyor.

    --spoiler--
    “Melih Cevdet, Rahatı Kaçan Ağaç adlı şiirinde mesut bir ağaçtan bahsediyor. O ağaç mesuttur çünkü saadet kelimesini bilmiyor. Sadece, tabiat içinde yaşıyor. Tabiatsa güzeldir, sevilir; tabiat içinde, ancak mesut olunur. Halbuki insanlar içinde yaşayan insanlardan gönül çekmeyi, dert çekmeyi öğrenen insan kolay kolay mesut olamaz. Ağacı, kuşu, karıncayı kıskanır. Melih Cevdet de aynı kıskançlığı duyuyor.” Diyor Orhan veli kanık.
    --spoiler--

    Anday şiirini şöyle bitirmiş;

    Ona bir kitap vereceğim
    Rahatını kaçırmak için
    Bir öğrenegörsün aşkı
    Ağacı o vakit seyredin
    6 ...
  17. 99.
  18. 1956’da yayınladığı Yanyana isimli şiir kitabı, 142. maddeye aykırı olduğu gerekçesiyle 1964’te yasaklanmıştır.(13 Mart 1915, istanbul – 28 Kasım 2002, istanbul)

    ""Anladık ölüme çare yok
    Kazaya belaya çare yok
    Saç dökülmesine
    Yüz buruşukluğuna çare yok
    Anladık çare yok
    işsizliğe de mi yok
    Açlığa da mı yok
    Anlamadık gitti
    Çare yok."
    2 ...
  19. 98.
  20. Türk edebiyatı'nın en iyi şairlerinden birisidir. Muazzam şiirleri vardır muazzam.
    1 ...
  21. 97.
  22. tohum şirinin son iki dizesi insanın nefesini kesiyor.

    ''Tohum altta nefes nefese
    Kulağı gök gürültüsünde''

    şiirin tamamı için #232443
    3 ...
  23. 96.
  24. 1915'te istanbul'da doğdu. Ankara Gazi Lisesi'nden 1936'da mezun oldu. Oktay Rifat ve Orhan Veli okul arkadaşlarıydı. 1938'de sosyoloji öğrenimi için Belçika'ya gitti. iki yıl sonra II. Dünya Savaşı çıkınca zorunlu olarak yurda döndü. 1942'den başlayarak Ankara'da Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğü'nde danışmanlık, Ankara Kitaplığı'nda memurluk, gazetecilik yaptı. Daha sonra istanbul'a yerleşti. "Akşam", "Büyük Gazete", "Tanin" ve "Cumhuriyet" gazetelerinde fıkra yazarlığı, sanat sayfası yöneticiliği yaptı, denemeler yazdı. 1954'te başladığı istanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro Bölümü fonetik-diksiyon öğretmenliğinden 1977'de emekli oldu. 1964-1969 arasında TRT Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundu. 1979'da UNESCO Genel Merkezi Kültür Müşaviri olarak Paris'e gitti.
    "Ukde" adlı ilk şiiri 1936'da Varlık dergisinde çıktı. ilk şiirlerinde hececilerin biçim ve tema özelliklerini benimsedi. Gizemci denebilecek bir duyarlılıkla nesneleri sıralayan, çevresine çocuksu bir şaşkınlıkla bakan bu şiirlerin ayırıcı yanı, uyaklı yazılmalarına rağmen uyağa bağlı olmamaları.
    Orhan Veli ve Oktay Rifat'la ortak eserleri "Garip"teki (1941) şiirlerinde çocuksu şaşkınlığın bilince dönüştüğü, uyakların aşıldığı ve ölçünün kırıldığı görülür. Bu ilk dönem şiirlerinde yer yer Dadaizm'den etkiler hissedilir ama belirleyici değildir.
    Başlangıçta çocukluktan beri arkadaş olduğu Orhan Veli ve Oktay Rifat'la aynı şiir çizgisinde yürüdü. Ama Veli ve Rifat'tan "duygu" bakımından ayrıldı.
    Şiirlerinde duygu, düşünceyle gelişir, hatta düşünceyi hazırlar. Düşünce ögesi duygularını hep ayrıntıdan kotarır.
    "Telgrafhane" ve "Yan Yana" kitaplarındaki şiirlerle bu kez, toplum ve insan değerlerini savunan, kavgacı bir şiire yöneldiği dikkat çekti.
    Duyguya toplumu da eklediği bu dönem kitaplarından "Yan Yana" sakıncalı bulunup toplatıldı ama beraat etti.
    Lirizme karşı çıkmasına rağmen, toplumsal güçlüklerin içe akışı olarak gördüğü bu unsuru şiirlerinde kullanmaktan geri durmadı.
    1960 sonrası şiirinde bu kez mitolojik unsurlar görülmeye başlandı. "Kolları Bağlı Odysseus" (1963) ile başlayan bu süreçte, Anadolu'daki eski Yunan kültürü ile yaşadığımız tarihsel ve güncel koşullar arasında bir metafor kurmayı istedi.
    1975 sonrası eserlerinde yeni sorularla yeni arayışlara yönelmek isteyen bir şairin aynı zamanda bir filozofun ve halk ermişinin sesi duyulur. Mitologya serüvenine Doğu kültürleri unsurlarını da katmaya başlar. Şiirindeki bu gelişme denemeleri ve romanlarında da hissedilir.
    3 ...
  25. 95.
  26. “Bir misafirliğe gitsem
    Bana temiz bir yatak yapsalar
    Her şeyi, adımı bile unutup
    Uyusam…

    Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa
    Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
    Nerde olduğumu hatırlamasam
    Hatta adımı bile unutsam…”
    3 ...
  27. 94.
  28. Dörtnala haberci ilkyazdan
    Aşağıdan inceden beyazdan
    Dumanı tüten sıcak tohum
    Dolan kara toprağı dolan
    Ulaş yeryüzüne ak tohum

    Hay gücüne kurban olduğum
    Dağ taş dinlemezim hey aman
    Göster o gül yüzünü göster
    Önce yeşil yeşil bak tohum
    Sonra sarı sarı gülüver

    Donansın donansın daneler
    Kız oğlan kız, alaca kına
    Tarlalar sebil tek bedava
    Ver güzelim ver yiğitim ver
    Pir aşkına fakir aşkına

    Anladım farkı neden sonra
    Tohumdan başka şeymiş bitki
    Bu küçük deli fişekteki
    Ne ki? Ağaç mı allı pullu
    Yoksa ayrık mı, başak mı ki?

    Kim bilecek... kapalı kutu
    Ama bulut, yağmur bulutu
    Gelir kararır nerdeyse
    Tohum altta nefes nefese
    Kulağı gök gürültüsünde.

    -tohum şiiri
    6 ...
  29. 93.
  30. UNESCO tarafından Cervantes, Tolstoy ayarında bir edebiyatçı olarak kabul edilen Türk yazar.

    Orhan Veli ve Oktay rifat ile birlikte şiirde garip akımının kurucularındandır.
    4 ...
  31. 92.
  32. nazım hikmet'ten sonra kitapları yurt dışında geniş kitleler tarafından okunmuş bir şairimizdir.

    gezi yazılarından romana, şiirden denemeye pek çok türde eser vermiştir.
    6 ...
  33. 91.
  34. Garip akiminin 'omo' kodlamasinin 'm' olanidir.

    Diger uyeleri, orhan veli ve oktay rifattir.
    5 ...
  35. 90.
  36. Yalan
    Ben güzel günlerin şairiyim
    Saadetten alıyorum ilhamımı
    Kızlara çeyizlerinden bahsediyorum
    Mahpuslara affı umumiden.
    Çocuklara müjdeler veriyorum
    Babası cephede kalan çocuklara.

    Fakat güç oluyor bu işler
    Güç oluyor yalan söylemek.
    6 ...
  37. 89.
  38. ...
    Mevsimler kurgularla oyaladı bizi
    Tarlaya bırakılmış bir at gibi
    Bağlı, yalnız ve özgür,
    Umudumuz sabrın tutamadığı ırmak
    Umutsuzluğumuz insan kalmak içindi.
    2 ...
  39. 88.
  40. '' imge , bilinen bir düşünceyi , bir duyguyu saklamak , başka kılığa sokmak için değil , bilemediğimizi ; ancak sezer gibi olduğumuzu
    dile getirmek için kullanılır. ''

    Cumhuriyet , 10 Şubat 1955.
    5 ...
  41. 86.
  42. bir misafirliğe gitsem
    bana temiz bir yatak yapsalar
    her şeyi, adımı bile unutup
    uyusam..

    kalktığımda yatağım hala lavanta koksa
    kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
    nerde olduğumu hatırlamasam
    hatta adımı bile unutsam.
    5 ...
  43. 85.
  44. 84.
© 2025 uludağ sözlük