melih cevdet anday

entry111 galeri3
    50.
  1. Uyuduk mu eşit oluruz. Ne tutku, ne gurur, ne umut...
    *
    4 ...
  2. 51.
  3. birdim iki oldum, ikiyken bir;
    ne yalnızken birim, ne de seninle iki.

    dizesiyle çok kısa fakat etkili bir şekilde duygusunu ifade etmiştir.
    0 ...
  4. 52.
  5. "insanların elleri gözleri kalpleri kokuyor
    açlıktan nefesleri kokuyor
    çürüyen dişleri derileri beyinleri kokuyor
    duyguları düşünceleri sesleri sözleri kokuyor
    yazdıkları okudukları kokuyor
    çürüdükçe kokuyor
    kitaplar dergiler afişler mektuplar kokuyor
    dostluklar aşklar arkadaşlıklar kokuyor
    havalandırılmamış odalar kokuyor
    havalandırılmış odalar kokuyor
    sofalar evler apartmanlar kokuyor
    mahalleler şehirler memleketler kıtalar kokuyor
    çürüdükçe kokuyor
    duymuyor musunuz kokuyor
    kokuyor kokuyor kokuyor kokuyor"

    Melih Cevdet Anday - Çürük
    2 ...
  6. 53.
  7. sansür listesinin şimdilik son kurbanı olan şair, bu konularda her zaman dediğim gibi madem böyle sansürleyeceksiniz edebiyatla ne işiniz olur? bu ülkede neden edebiyatçılar yetişir?. haber facebook ikinci yeni sayfasından alıntıdır;
    Melih Cevdet Anday da MEB ders kitaplarının "düzelttiği" şairler arasına girdi! Daha önce de Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, Edip Cansever şiirlerinde uygulanan sansürden, bu sefer de Anday nasibini aldı.

    Anday'ın Rahatı Kaçan Ağaç şiirinin ilk kıtasının, dokuzuncu sınıf Türkçe kitabında "Tanrının işine bakın" şeklindeki dördüncü dizesinin "Allah'ın işine bakın" şeklinde değiştirildiği ortaya çıktı. Bu sansür, Bilgicagi.com sitesinin yaptığı haberle ortaya çıktı.
    ''Tanıdığım bir ağaç var
    Etlik bağlarına yakın
    Saadetin adını bile duymamış
    Tanrının işine bakın.

    Geceyi gündüzü biliyor
    Dört mevsim, rüzgârı, karı
    Ay ışığına bayılıyor
    Ama kötülemiyor karanlığı.

    Ona bir kitap vereceğim
    Rahatını kaçırmak için
    Bir öğrenegörsün aşkı
    Ağacı o vakit seyredin''
    4 ...
  8. 54.
  9. son sansür olayı da gösteriyor ki; türkiye'nin en has sanatçıları muktedirlerin rahatını kaçırmaya devam ediyor. sansürlenen şiirlerin yarattığı hale bugün maruz kaldıkları şiddeti öngörmüş adeta.
    0 ...
  10. 55.
  11. başlığa özenle düşülmüş bütün yazıları hızlıcana okudum da m.cevdet'in isanın güncesi adlı romanına yer açılmadığını gördüm. isa olmayan isanın güncesi. bu kere romancı m.cevdet, yoz bir toplumun anlatıcısı olarak karşımızda.

    isanın güncesi, birkaç kereler okunacağı olan.
    1 ...
  12. 56.
  13. Sevdiğim çiçek adları gibi
    Sevdiğim sokak adları gibi
    Sevdiklerimin adları gibi
    Adınız geliyor aklıma

    Neredeyse gün doğacaktı
    Herkes gibi kalkacaktınız
    Belki daha uykunuz da vardı
    Geceniz geliyor aklıma

    Bir çift güvercin havalansa
    Yanık yanık koksa karanfil
    Değil bu unutulur şey değil
    Çaresiz geliyor aklıma.
    1 ...
  14. 57.
  15. ozan, deneme yazarı, romancı. Ankara Gazi Lisesi’ni bitirdi. Uzun süre öğretmenlik yaptı. Orhan Veli ve Oktay Rıfat ile birlikte, 1936′da başlayan yeni şiir akımının öncülerinden bi­ri oldu. 1960′tan sonra tiyatro oyunları ve romanlar yazdı. Sürekli deneme yazılarını
    Cumhuriyet gazetesinde ve sanat dergilerinde yayınla­maktadır.

    Kaynak: http://www.yeniansikloped...lih-cevdet/#ixzz2OPpsM6Qe
    0 ...
  16. 58.
  17. sen tane tanesin sevgilim
    denizim ben batık aşklarla dolu .
    0 ...
  18. 59.
  19. Yanyana rahati kacan agac gocebe denizin ustunde sozcukler sinanay telgrafhane siirlerinin yazaridir.
    Not: lysye calisiyorum da kihkihkih.
    1 ...
  20. 59.
  21. orhan veli öldükten sonra diye başlıyorum sözüme yine affedin ama , olum adam öldükten sonra bu utanmaz 52 yıl yaşamış ya , 52 yıl !! vay amınakoyim , benim dava arkadaşım ölecek , sen onu bi daha doğurup bi daha yaşatıp anca o zaman ölcen. var mı lan böyle bişey ?

    şiir hayatının 1960 sonrası döneminde ''kolları bağlı odysseus'' adlı şiirinden başlayarak mitolojik unsurlara yönelmiş , mahal kahvesine rezil olmuştur , hiç unutmam bir gün geliyo bu uzaktan , biz de batak atıyoruz köyün gençleriyle , yeni kitabı elinde heyecanlı heyecanlı , orhan mı ölmüş kim ölmüş sikinde değil. çağırdım bunu , dedim gel melih

    -ne lan o elindeki
    +yeni kitabım , mitolojiye yöneldim orhan dan sonra
    -yakışıyo mu olum sana mitoloji falan , söyle lan allah ın zatı ve subuti sıfatlarını , say sikerim belanı say.
    + ııı şeey
    -zeus mu allah mı ulan cevap ver , kim lan senin allahın , bak melih kardeşim. burası müslüman dinine değerlerine bağlı bi mahalle , biz de bilirdik afroditlerin götüne bakıp asılmayı , lakin yek idik , tek idik , bir idik , diri idik, müslüman idik olum biz , anlıyo musun ? şimdi siktirme bana mitolojini de gel cumaya gidiyoz , kazaya kalmayalım sonra
    +peki ehehe

    anca böyle yola getirdiğimi hatırlıyorum bunu. neyse eserleri;

    şiir: rahatı kaçan ağaç, telgrafhane, yan yana, kolları bağlı odysseus, teknenin ölümü

    roman: aylaklar, gizli emir

    deneme: doğu-batı, konuşarak

    tiyatro: içeridekiler, mikado'nun çöpleri
    2 ...
  22. 60.
  23. `yağmur yağıyor sarkmış telefon teline,
    üstüne yapıda unutulmuş malanın,
    kavruk incirin, çocuklara küskün,
    ve gizlenmiş karganın bakırdan sesine,
    yağmur yağıyor teneke evin üstüne
    bel ağrısı, saman ve tavalarla dolu,
    üstüne çingenelerin, mimoza satan,
    yağmur yağıyor ıslanmış köpek kokulu. `

    *
    3 ...
  24. 61.
  25. aynı lisede orhan veli'nin bir alt sınıfındadır melih cevdet.
    orhan veli, yanına gelir bir gün anday'ın, ''ben orhan, tiyatroyla ilgileniyorum,sizin gibi'' der. ve belki de bu tanışma türk şiirinin seyrini değiştirir.
    3 ...
  26. 62.
  27. Garip akımın 3 öncüsünden birisidir. rahatı kaçan ağaç şiiri ile ünlenmiştir. o şiiri ise şudur:

    Tanıdığım bir ağaç var
    Etlik bağlarına yakın
    Saadetin adını bile duymamış
    Tanrının işine bakın

    Geceyi gündüzü biliyor
    Dört mevsimi, rüzgarı, karı
    Ay ışığına bayılıyor
    Ama kötülemiyor karanlığı

    Ona bir kitap vereceğim
    Rahatını kaçırmak için
    Bir öğrenegörsün aşkı
    Ağacı o vakit seyredin.
    1 ...
  28. 63.
  29. Bir misafirliğe gitsem, bana temiz bir yatak yapsalar;
    her şeyi, adımı bile unutup uyusam.

    Melih Cevdet Anday
    3 ...
  30. 64.
  31. türkiye'de ilk carlos castaneda baskılarının önsözünü yazmış şair.
    0 ...
  32. 65.
  33. 66.
  34. "-sevgilisi ölmüştü, ağlamıştı omuzumda,
    karalar giymişti, sesi kısık,
    ben boyanmam, demişti, bir daha.-
    Köse xintas şöyle sürdürüyor sözünü:
    -zaman su gibi geçer, ölüm acısı
    nedir ki!
    Yolda gördüm bir gün,
    o beni görmedi.-"
    1 ...
  35. 67.
  36. Eskiden kız tarafının ve oğlan tarafının aileleri bir araya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev dizilirdi. Tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna 'evlenmek' denirdi. Şimdi ise yeni evliler, apartman dairelerinde, yani katlarda oturuyorlar; bu yüzden artık evlilik, 'katlanmaktır'.
    'modern' sığ zihniyeti dolaylı olarak özetlemiş üstat.
    2 ...
  37. 68.
  38. anı diye bir şiiri vardır, bir kızın gözlerinin içine bakıp okuyun, verme garantili.
    1 ...
  39. 69.
  40. şinanay şarkısının söz yazarıdır hani sezen aksunun söylediğ o tekerlememsi şarkı.
    şiir tahlillerine ulaşmak çok zor bazı şiirlerininkine ise neredeyse imkansız diyebilirim.

    Gerçi bize Türk şiir tahlili gerçekten çok az ingilizce şiirlere göre değerlendirdiğimiz zaman... Galiba bunun sebebi arz talep... Okumuyoruz arkadaş bırak kitabı romanı şiir bile okumuyoruz 2 satır okuyunca saçma diyoruz yahu arkadaş önce bir daha adam akıllı oku düşün tart ne diyor mesajı ne bu şairin diye sor bi kendine... Hadi olmadı şiir tahlillerini araştır internetten yorumlara bak. Yok direk yapıştır etiketi saçmalamış diye...
    (bkz: okuduğu şiiri anlamayınca hemen saçma diye etiket yapıştıran okurumsu)

    *konu nerden nereye geldi, kaptırmışım öyle. bu şiiri de çok güzeldir ve diğer şiirlerine nispeten en kapalı dile sahiptir.

    YAĞMURUN ALTINDA
    Yirminci yüzyılı yaşadım
    Ertelenmiş bir yüzyıldı bu
    Yıkık bir sur yazgımızın uydusu
    Bekletir ömrü yürüyen ayla birlikte
    Bırakmaz günün adını koyalım.

    Yanıtsız bir yaşamdı erdemimiz
    Herkes içindi ve kimse içindi
    Okunmamış bir yazı, umudu doyuran,
    Duaları düşünmek neye yarar
    Kurgular tutuşturdu bacalardan.

    Yirminci yüzyılı taşıdım
    Tedirginliğimizin zorbalığıdır sanrılar
    Ve tohumun beklenmedik gürültüsüyle
    Çıplak su gibi yinelenir zaman
    Gökyüzünde usumuzun dirliği

    Aklın başarısızlığa uğradığı içtenlik
    Bir şive gibidir insan, ey öldürülmüş insan
    Bilinmeyen bir hayvana özgü bir ses gibi
    Sabırsız testi, hep dolar gibi olan
    Her şeyin sese dönüşeceği bilinemez ki!


    Yirminci yüzyılı yaşadım
    Parlak suyunda boğulmuş sahipsiz
    insan yeryüzünde durur, bulutlar
    Bulutlar düşümüzde doludizgin
    Soylu bir çılgınlıktı gündemimiz.

    Ellerinde oyuk gözlü idoller
    Yüreğimin yalanını besler üç güzel
    Bir dağın tepesinde buldum üç güzeli
    Ama ses yok, sessizlik yok, önce erte yok.

    Yirminci yüzyılı taşıdım
    Golgota' ya dirilemem ki,
    Taşlar arasında yabanıl erinç
    Ölümü diriltiyorduk hep
    Yaşam tabular arasında bir esinti.

    Mevsimler kurgularla oyaladı bizi
    Tarlaya bırakılmış bir at gibi
    Bağlı, yalnız ve özgür,
    Umudumuz sabrın tutamadığı ırmak
    Umutsuzluğumuz insan kalmak içindi.

    Yirminci yüzyılı yaşadım
    Dingin karştlıkların adını bulmalı
    Sel gibi kuruyor yaşlılık, gençlik
    Sanki melekleri gördük uzun saçları
    Tanrının unutkan kuzgunu idik.

    Nasıl unuturum ey doğa
    Bana bir diyeceğin vardı, kalakaldım,
    Vaktim yetmedi, ölüm kalım,
    Bütün yüzyılları yaşadım
    Vaktim yetmedi anlamaya.

    Yirminci yüzyılı taşıdım
    Atalardan kalma huysuzluk
    Kuşku, yeryüzü deliliği,
    Kıralımız doğuştan yarım
    Ama tanrımız Ara Ara idi.

    Yaşayamadım yirminci yüzyılı
    Kim yaşadı ki kendi yüzyılını
    Akarsuyun dilinden sezenimiz yok
    Orpheus' tan sonra ben geldim
    Giz dönüp baktığımız yerde kaldı.

    Görüp de bilenimiz yok.

    Ah acımasızdır uykusuz soru
    Delice zeytin yerdi atamız Homeros
    Biz yemezdik, aşılı zeytindi bizimki
    Suskun arpa, uyur uyanık harlı toprak
    Ama yüzyılımız hamdı, delice idi.

    Yirminci yüzyılı yaşadık
    O çağa bu çağa gömüldük
    Bir şey var, susar, bakar durur
    Ölümün soluduğu denizle varolan
    Gökyüzünden başka çağ yoktur.

    Oysa ne cok gecmis var, ne cok zaman
    Ne cok gelecek, ne az zaman
    Benzerlikle karşılaştık, susalım,
    Kapalı bir avuçtur sözcük
    Neden açıp da sormak ister insan?

    Sorup da dönenimiz yok.

    Hiçbir yüzyılı yaşamadım

    Tüy kuşun ruhudur, ses teni
    Hep anlar gibi oldum duvara vuran güneşi
    Nesne ve bilinç birdir, çağ atlattı beni
    Bir hoş bilmece içinde yaşadım.

    dingin ol ruhum, belki uzaklarda
    Bir yerde nicedir ilk dizeleri
    Yaratılıyor acıklı destanımızın
    Çağlar sonra hayranlıkla okunmak için
    Belki benzer umursamazlığımız kahramanlığa.

    Kalk dostum ormana gidelim
    Geyik sesleri içine çökelim
    Yeniden doğuş, kıvanç, uyum
    Kurgular bir yana, biz bir yana
    ilk kez düşünmeden görelim

    Martılar gibi yağmurun altında


    Melih Cevdet ANDAY
    0 ...
  41. 70.
  42. Bir çift güvercin havalansa
    Yanık yanık koksa karanfil
    Değil bu anılacak şey değil
    Apansız geliyor aklıma

    Nerdeyse gün doğacaktı
    Herkes gibi kalkacaktınız
    Belki daha uykunuz da vardı
    Geceniz geliyor aklıma

    Sevdiğim çiçek adları gibi
    Sevdiğim sokak adları gibi
    Butun sevdiklerimin adları gibi
    Adiniz geliyor aklıma

    Rahat döşeklerin utanması bundan
    Öpüşürken o dalgınlık bundan
    Tel orgunun deliğinde buluşan
    Parmaklarınız geliyor aklıma

    Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
    Kahramanlıklar okudum tarihte
    Cağımıza yakışan vakur, sade
    Davranışınız geliyor aklıma

    Bir çift güvercin havalansa
    Yanık yanık koksa karanfil
    Değil, unutulur şey değil
    Çaresiz geliyor aklıma
    1 ...
  43. 71.
  44. 72.
  45. Rahati kacan agac'la sevisesi geliyor insanin. Oyle bir adam.
    0 ...
  46. 73.
  47. Melih Cevdet'e sormuşlar "evlilik nedir" diye. Eskiden demiş, kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi bir araya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. Tabii o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna "evlenmek" denilirdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde, yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik "katlanmaktır", demiş.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük