melez kız*
ilk ve son tablomun adı.
ilk olması tesadüf, son olması kaçınılmaz...
tıpkı onun gibi...
melezliği; iki farklı ruha tek bir bedende sahip olmasından...
tıpkı onun gibi melez...
o eşsiz ruh bana fırçaları bıraktırıp, ellerimle sanat yapmayı öğretti.
şövaleyi salonun ortasına kurdum, yılların ressamı edasıyla.
fırçaları attım bi' kenara,
onun ruhunu ancak dokunarak yansıtabilirdim.
bi' elimde siyah, bi' elimde beyaz...
beyazında bütün renkleri barındırıp; siyahı yansıtan...
tıpkı onun ruhu gibi...
günlerce uğraştım, hiç sıkılmadım...
şövalem dimdik duruyor; hiç kıpırdamadan bana yardım ediyordu,
en uslu tarafına denk gelmiştim, şanslıydım.
şanslıydık; melez kız ve ben...
melez kız bitmiş, sergide yerini almıştı.
o kadar doğa resminin içinde benim kız biraz eğreti duruyordu;
ama yine de çok ilgi görmüştü;
alımlıydı.
"michalengelo musa heykelini yapmadan evvel
mermerin karşısında durmuştu
sormuşlardı bu ne diye
cevabı basitti
en büyük eserim demişti
ama dümdüz bir sütundu
geçen zaman bize
o musa heykelinin doğuşunu getirdi
tıpkı heykeline bakan musa gibi duruyorum karşısında
siyah bir yanda beyaz bir yanda
biraz sakil biraz yaman biraz düşünceli
çünkü onu dokunarak yapmıştım ben
biliyordu
görüyordu
düşünüyordu"
yaşıyordu
karşımdaydı
her an canlanacak gibi...
duru bir sese sahip olacak gibi...
görecek gibi, beni duyacak gibi!
hiç ölmeyecek,
ölümsüzlüğe adını yazdıracak gibi...
tıpkı onun gibi...