çok garip varlıklardır. en basitinden günah işlemek gibi bir yetenekleri yoktur. 4 tanesi büyük geri kalanlar küçük ve ortanca olmak üzere 3e ayrılırlar. bu dört büyükler de kendi aralarında cebrail, azrail, israfil, mikail şeklinde sıralanır. bilmiyorsanız öğrenin şimdi.
inanca göre biz bu varlıkları göremez veyahut hissedemeyiz; fakat etrafımızda en az iki adet bulunur. bazen düşünüyorum da iyi ki göremiyoruz. o zaman çok sıkışık olurdu her yer. zaten herkesin asgari 2 tane var, 5 kişi odada oturuyosun, 10 tane bunlardan, 3-5 de etrafta öylesine dolaşan varsa eder sana durduk yere 20 kişi. ortamda bir soğukluk olur.. ha bire bi kalabalık bi telaş, giyin soyun dert.. hayır kovamazsın da, esneyemezsin bile bunların yanında.. lan hiçbi şey yapamazsın..
- yaa kusura bakmayın.. ben de döndüm götümü size, şimdi de uyucam ama..
+ tamam abi tamam, sen rahatına bak.. biz burdayız sabaha kadar.
- yaa bakın, gece de uyku hali, insan ne yaptığını da bilmez. valla istemezdim ama.. hay allah.. kitap alın ordan bi tane okuyun madem..
+ yaa sorun değil, sen rahatına bak..
- tamam lan günah yazan ibne ama tamam mı?
+ bizde cinsiyet yok öyle..
- pıs pıs pıs..
insanlarda üstün olduğuna inanılan varlık. benim pek tabiki katılmadığım görüştür. allah onları türlü işlerine yardımcılık etsinler diye yaratmış ve görevlendirmiş günah işleme yetisi vermemiştir. o yüzden onlar iyidir. günah işleme kabiliyetleri, aklı, cinsel organı, yemek yeme ihtiyaçları yoktur.
oysa insan öyle mi. işlediği 10 günahın 5'inin sebebi uçkuruyken, dünyanın en büyük sorunu açlıkken, günahla sevap arasında ince bir çizgide dururken eğer insan bu günahları işlemeyip de allah'ın emir ve yasaklarına uyuyorsa meleklerden kat kat üstündür. gübah işleme imkanı olup da işlememek asıl melekliktir. şöyle bir örnekle de açıklayabiliriz: karısını döven aklı evveller onları sadece gücü yettikleri için döverler, fakat bunu yapacak gücü kendinde bulup bunu yapmamak medenilik ve karakter güzelliğidir. yada ben karımı aldatmam diyen şakirtler başlarının ucunda bir cameron diaz bekleyipte mi aldatmamışlardır yoksa ellerine aldatma fırsatı geçmediği için mi karılarına sadıktırlar. neyse uzatmadan diyeceğim o ki meleklere özenmeyin biz onlardan daha yüksek mertebede olma imkanına sahibiz.
edit: genç melekler rahatsız.
o değilde uzuuunnn zaman önce melek diye bi sevgilim vardı onun adına bişeyler yazmamak için bayağı kasmışım.
kutsi'nin bambaşka albümümden çok güzel bir şarkı. özellikle powerturk'te yorumladığı akustik versiyonuyla gönlümde taht kurmuştur.
sözleri aşağıdaki gibidir;
kaybedecek zamanımız yok sevgilim
bizi bundan sonra mutluluk ifade ediyor
bırak bizi kendi halimize
aşka borçlu kalmayalım
ayrılığın esiri olmak yerine
her saat her dakika göz göze yan yana kalalım
benim senden başka kimim var ki
yalancı rüyalara kanmayalım
ecel kapıyı çalmak zorunda kaldığında
bana son sözün ne diye merak ediyorum
hayatın gerçekleriyle karşılaştığında
cennetin kapılarında bekliyorum
sen beni gülümseten bir meleksin
hayata bağlı kalmama tek sebepsin
sen beni gülümseten bir meleksin
hayata bağlı kalmama tek sebepsin.
**
maddi tözler, tözler hiyerarşisinin daha aşağı düzeylerini işgal ederler; melekler ise tanrı'nın hemen altındaki daha yukarı düzeyleri işgal ederler. Tommaso, Summa theologica'nın büyük bir kısmını --gerçekten de, fizik ilmine ayırdığından çok daha fazlasını-- meleklerin doğasının ve sıfatlarının bir açıklanışına tahsis etmişti.
Tommaso'nun felsefesinin modern okurlara en yabancı gelecek kısmı belki de budur; tommaso'nun meleklerin varoluşunu niçin kabul ettiğini bilmek modern okurları başlangıçta şaşkınlığa sevkedip afallatabilir. ilk elde, kuşku yok ki, kutsal kitap meleklerden söz eder ve tommaso "kutsal kitapbın hakikatine evirip çevirmeden sımsıkı tutunma"nın zorunlu olduğu düşüncesindeydi.
tommaso'nun kendi melek ilmi içerisinde yüzleşmek durumunda kaldığı temel problem; melekler cisimsiz iseler, bundan, onların tam olarak fiil haline çıkmış ve bu yüzden de tanrı'dan ayırdedilemez oldukları sonucu çıkar gibidir.
tommaso, melekler ile tanrı arasında ayrım yapa zorunluluğunun bütünüyle farkındaydı. o, bunu, maddede içerilen kuvve türü ile sonlu bir akılda içerilen kuvve türü arasında dahiyane bir ayrım çizgisi çekerek yaptı. meleklerin birinci anlamda kuvve halinde olmadıkları doğrudur. fakat onlar ikinci anlamda kuvve halindedirler ve bu olgu tanrı'nın üstünlüğünü muhafaza eder ve melekleri o'ndan ayırır.
tommaso, çok sayıda olduklarını düşündüğü melek türlerinin tüketici bir sınıflandırılışını verdi. öyle görünüyor ki, melekler, herbiri üç alt gruba bölünmüş üç ana gruba ayrılırlar. Bunlar seraflar (seraphim), keruvlar veya hakimiyetler veya saltanatlar (dominions), kuvvetler veya erdemler (virtues), kudretler veya güçler (powers), riyasetler veya hükümdarlıklar (principalities), başmelekler (arcangels) ve son olarak da melekler hiyerarşisinin en altında yer alan sadece melekler veya haberciler (angels). onlar, tanrı bilgilerinin tamuygunluğunun farklı derecelerine göre birbirinden ayrılırlar.
L. a. weatherly'nin korku-gerilim tarzındaki melekleri konu alan kitabı. Kitap bir melek avcısı olan alex ile yarı melek yarı insan olan willov'un aşkını konu alıyor ve yazarın anlatımı süper kesinlikle tavsiye ediyorum.
willow diğer kızlardan farklı olduğunu biliyor ve bunun tek sebebi araba tamir etmekten hoşlanması değil.
willow'un bir yeteneği var.
tek bir dokunuşla insanların geleceklerini görebiliyor, rüyalarına girebiliyor ve umutlarını, pişmanlıklarını bir kitap gibi okuyabiliyor. bu gücü nereden aldığını ise kimse bilmiyor.
alex hariç.
gizemli, doğaüstü bir çekiciliğe sahip olan alex, willow'un sırrını biliyor ve onu durdurmak için yola çıkıyor. willow'un içindeki karanlık güçler, onu tehlikeli ve karşı konulmaz kılıyor.
alex şimdi can düşmanına âşık olmak üzere...
--spoiler--
kutsi' nin bir şarkısı* . radyoda denk geldi ve bayıldım.
"her saat her dakika göz göze yan yana kalalım, benim senden başka kimim var ki?
sen beni gülümseten bir meleksin, hayata bağlı kalmama tek sebepsin. " *