16 yaşında evlendirilip 24 ünde koca evinden ölüsü gelmiş melek tir.
insanlıktan gram nasibini almamış insanların içinde ölüme terk edilmiş , öldükten sonra abuk sabuk beyanatlar vererek akıllarınca biz elimizden geleni yaptık , kendi kendisine öldü imajı verilmeye çalışılmış bir de utanmadan .
kocasının ailesi kadar kendi ailesinin de insan olmadığı , namus diye kızlarının işkenceyle ölmesine göz yummuş , akıllarınca namus bekçiliği yapıp el birliğiyle kızlarının katili olmuşlar.
vicdansızların arasında ölüp gitmiş Melek . allah topunuzun belasını versin . Melek de melekler gibi uyusun artık.
insanlığın, merhametin ve anadolu insanının yüceliğinin kaybolduğunu bir kez daha acı ve sessiz bir çığlık ile bize fısıldayan bir öykünün baş kahramanıdır melek karaaslan.
hakkında söylenecek çok şey var tabi ki ama uzun uzun yazmayı düşünmüyorum.
sadece,
bunu hak edecek ne yapmıştı melek?
yaşadığı müddet içerisinde gün yüzü gösterilmemiş analı-babalı bir yetim imiş. evlendirildiğinde 16 yaşında, karlar üzerinde -30 derecede doğum yaparken 18 yaşında, gördüğü şiddet yüzünden aklını ve canını yitirdiğinde 24 yaşında.
başka bir diyarda artık. umarım mutludur sonunda, huzurludur.
--spoiler--
Ağrı'nın Hamur ilçesinde yaşayan Melek Levent (24), Ali Karaaslan ile evlendirildiğinde 16 yaşındaydı. işkence dolu hayatı evliliğin ilk günlerinde başladı. Kocasından, kayınpederi Kutbettin Karaaslan'dan ve kayınvalidesinden gördüğü psikolojik ve fiziki şiddet her geçen gün arttı. Melek Karaaslan, henüz 18 yaşına girmeden hamile kaldı. Ancak hamileliğinin son günlerinde kocası ve ailesi onu Ağrı'nın -30 derece soğuğunda dışarı attı. O gece sokakta tek başına kar altında ölü bir bebek doğurdu. Ölü bebeğini sağ sanarak kucağına alarak kocasının evine geri döndü. Döndüğü evde bu kez ölü doğum yaptığı için daha fazla şiddet yaşamaya başladı. Hem bebeğinin ölü doğması hem evde yaşadığı şiddetin giderek artması, akıl sağlığını giderek yitirmesine neden oldu. Kızlarının yaşadıklarından haberdar olan Levent ailesi, onu alıp hastaneye yatırdı ve tedavi olmasını sağladı. Ancak aile büyüklerinin araya girmesiyle Melek Karaaslan kocasının evine geri dönmek zorunda kaldı, ne de olsa kadının yeri kocasının yanıydı. Ama eve geri dönmek de sorunları çözmedi. Melek Karaaslan'ın babası en son altı ay önce kızını alıp kendi evine götürdü. Fakat daha sonra kocasının evine gitmek zorunda kalan kızından aylarca haber alamadı, kızını görme çabaları sonuç vermedi. Bunun üzerine baba Levent, polise haber vererek kızının hayatından endişe ettiğini bildirdi.
TUVALETE BAĞLANMIŞTI
Karaaslan ailesinin Hamur'daki evine baskın yapan polislerin gördüğü manzara korkunçtu: Tuvalete oturmuş pozisyonda bağlanmış ve açlıktan ölmek üzereydi. Üstünde giysi niyetine sadece beyaz bir bez sarılıydı. Bundan altı ay önce neredeyse 70 kilo civarında olan Melek Karaaslan neredeyse bir çocuk cüssesindeydi, tam 40 kilo vermiş ve 30 kiloya düşmüştü. Sürekli oturmaktan vücudunun her yeri kireçlenmişti. Kollarını hareket ettiremiyordu. Üstelik vücudunun pek çok yerinde oluşan yaralar kurtlanmıştı. Bu haldeyken kafasına aldığı darbelerden akıl sağlığını tamamıyla kaybetmişti. Melek Karaaslan, artık yatalak bir şekilde Ağrı Devlet Hastanesi'nin intaniye Servisi'nde yatıyor. Sağlık Kurulu tarafından verilen ön raporda, hiç düzelmeyeceği ve ömrünün sonuna kadar 'yatalak' kalacağı belirtildi. Ailesi sağlığı bu derece bozulmuş yatalak kızlarına bakamayacaklarını beyan edince, sosyal hizmet uzmanları bir rapor tutarak tedavisinden sonra yaşlı ve özürlü bakım merkezine yerleştirilmesini istedi. Levent ailesi, kızlarını bu hale getiren Karaaslan ailesinden şikayetçi olacaklarını belirtirken şunları söyledi: "Kız dışarıda doğum yaptı ve bebeği ölü doğdu. Ölü bebeğini kucağında görünce akli dengesini kaybetti. Kızımı almak istedim vermediler. Ben de polislerden yardım istedim. Emniyet sayesinde kızımı alıp, hastahaneye getirdim. Kızım akli dengesini kaybetmiş, konuşamıyor. Bu yüzden şikayetçi olduğunu söylemiyor. Ama ben karşı taraftan şikayetçi olacağım."
--spoiler--
yan tarafta bol bol görüyorsunuz. bu hayvanlar bir de bizi beğenmiyor. ne denir ki...
cahillik ve caniliğin kurbanı olan masum bir insan.
belki melek, başka bir ailede doğsaydı. 16 yaşındayken kocaya vermezlerdi. o.ç olan o kocaya ve ailesine katlanmak, çocuğunun ölümünü görmek zorunda olmazdı. dayak yiyip, aç bırakılıp tuvalet köşesine atılmazdı.
belki melek'in bambaşka bir hayatı olurdu.
çok sinirlendim. insan diyorlar birde sizin gibilere.
edit: ekşisözlükte bir yazar, bu haberi okuyunca 38 derece olan havada üşüdüğünü yazmıştı. şuan bende üşüyorum, kollarım neredeyse titreyecek. ha bu başlık, saçma sapan başlıklara tercih edilecek, bir gün olsun da önemli bir konuya akın edin.
insan demeye dilim varmıyor. hangi insan, hangi nedenle bir insana bu şekilde eziyet eder. hangi sebep sizi haklı çıkarır.
seni 16 yaşında kendine eş seçen adam, sana bunlar yapılırken neredeydi.
seni 16 yaşında gelin eden töreler sen işkence görürken nerdeydi.
seni 16 yaşında hem evliliğe hem işkenceye kurban eden annen baban neredeydi.
allah rahmet eylesin... umarım gittiğin yerde çocuğunla buluşmuşsundur.