"Malatya hapishanesinde 26 Eylül 2001de ölüm orucuna başlayan Birsen Hoşver, Ankarada 22 Ağustosta şehit düştü. Yazdığı mektupta, bu zamanda direnmekten başka seçenek yok diyordu direnişin 94. şehidi.
Birsen Hoşver (Asıl adı böyle olmasına karşın, aile ve yakın çevresinde Melek adı da kullanılmıştır.), 1970, istanbul doğumludur. Asıl memleketi Rize Pazardır. Laz milliyetinden olup, ana dili Lazcadır. ilk, orta ve liseyi Kartalda okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya fakültesine girmiş, bu dönemde gençliğin mücadele ve örgütlenmeleri içinde yer almıştır.
Bu mücadelesi sırasında gözaltına alındı, aylarca tutsak kaldı. Tahliye olduğunda, kendini bütünüyle mücadeleye verdi. 1995 yılında okulundan ayrıldı. Gençlik örgütlenmesi içinde, halkın değişik kesimlerinin mücadelesi içinde yer aldı. Her yerde işkenceler, tutsaklıklar yaşadı.
Halk kurtuluş savaşçısı olmaya karar vermesinin ardından 1997 Eylülünde gerillaya katıldı. Dersim kır silahlı propaganda birliklerimizde yer aldı. Gerillaya katılışından 18 ay sonra, 5 Şubat 1999da tutsak düştü.
Tutsaklığı, işkencecilere, katliamcılara karşı yeni bir mücadele süreciydi.
Bundan sonrasını, onun ölüm orucu gönüllülüğünü anlatan mektubundan aktaralım:
19 Aralıktaki günler çok başka geçti benim açımdan. Kendimi, süreci daha iyi gördüm. Çok büyük ve görkemli bir direnişin içerisindeyiz. Bu kadarına kimse cesaret edemezdi herhalde. Ama biz başarıyoruz. Bütün bunlar bana çok büyük bir güç veriyor. Özellikle dışarıdan verdiğimiz şehitler bambaşka... Bu zamanda direnmekten başka seçenek yok. Canlarımıza birer ikişer kıyıyorlar. Onlara çok üzülüyorum. Kendilerini feda ediyorlar ve sırada daha çok var.
Gencecik yaşlı kadın erkek, böyle bir zamanda kendini öne sürüyorlarsa ve can verebiliyorlarsa daha fazla konuşacak şey yok demektir. Ben de bu direnişin içinde yer almalıyım.
Çoğu o kadar genç ki yaşamlarının baharındaydılar. Belki de başka memlekette çocuk derler ama onlar öyle bir sorumluluk üstlenecek kadar olgunlar. Onların pırıl pırıl hallerini düşünüyorum da gerçekten de çok üzülüyorum... Direniş çok farklı aşamalara girdi, ortada büyük bir kararlılık var. Son adam kalmayana kadar. Bunlar çok büyük bir gücü ifade ediyor. Kazanacağımıza dair sonsuz bir inancım var. Hem zafere hem devrime.
Uzun lafın kısası insan onuruna ve namusuna sahip çıkmalı. Hazırım ben de olmalıyım.
O da yüzlerce yoldaşı gibi, sırası geldiğinde, 26 Eylül 2001de, 7. Ölüm orucu ekibi direnişçisi olarak ölüme yattı.
Malatya Hapishanesindeyken, direnişini kırmak için kaçırıldı, adli tutukluların yanına konuldu, tek başına tecrit edildi. Ama yukarıdaki satırların sahibinin direnişini kırmaları mümkün değildi. Kıramadılar.
Büyük direnişin kahramanlarından biri olarak 22 Ağustosta Ankara Numune hastanesinde ölümsüzleşti."