şiiri sevmem. şiiri seveni de sevmem. ama ne var ki sevmediğimiz insanlarla karşılaşabiliyoruz kimi zaman.
öyle de oldu. her zaman takıldığım gidip çayını içtiğim, içerisinde hatun müşterilerini gözetlediğim güzel bir kafe vardı. dün yine oraya gittim.
kafeden bahsedeyim sizlere. oldukça geniş bir mekan. masa yüzeyleri camdan. çalan müzikler gayet güzel. temizlik had safhada, çok şık bir yer. tabandan ısıtmalı ve wireless bağlantısı var. her neyse bu kafede yalnız başıma oturuyordum. aklımda herhangi bir düşünce yoktu taaaa ki köşede dizüstü bilgisayarıyla internete bağlanan o gebeşi görene kadar. onun benim dikkatimi çekme nedeni adamın uludağ sözlük sayfasını açmış olmasıydı. hemen kalktım yanına gittim. selam verdim ve ben de bir uludağ sözlük yazarıyım dedim.
gerizekalı gibi yüzüme baktı. gözlerinden az evvel ağladığı belli oluyordu. kan çanağı gibiydi çünkü. hayırdır niçin ağladın dedim? seni hüzünlü gördüm dedim.
başını önüne eğdi ve abi ben sözlükte durmadan şiir yazıyorum dedi. ben çok felsefik bir adamım dedi.
şiirden tiksindiğim için şiir lafını duyar duymaz yüzümü ekşitmiştim. bunu fark etti. noldu abi beğenemedin mi dedi? sinirlendiğimi belli etmeden şiirlerini göster ki bakalım hele nasılmış dedim. açtı sayfasını ve okuttu bana şiirlerini. hepsi birbirinden iğrençti.
sinirlendim ve ensesine bir tane patlattım. kalk lan şunun başından biraz gez dolaş da hava al dedim. bu yarraktan şiirlerle kız filan tavlayamazsın dedim. ağlamaya başladı. yapma abi ya sen ciddi misin dedi. bir tane daha patlattım enseye. hemen ayağa kalktı ve laptopu alıp uzaklaştı. dur sana çay ısmarlayayım lan dedim. bunu söyleme nedenim ona acımamdı. gaddar biriyim ben.
fakat o dinlemedi ve yine şiir yazacağını söyledi. ağlak tavrımla yine şiir yazıcam dedi. elimle nah işareti yaptım. gözden kayboldu. şimdi napıyo bilmiyorum. muhtemelen şiir yazıyodur ibne.