1/
kaybolurum fakat
susmak benim yenilgim olsun
benim çıkmazım olsun
itiraf gibi başlayıp düelloya çağrılan aşk
anımsamasam geçmişi yorumlayıp
doğrularımdan kuşkulanmasam
hiç sorun değil
ancak
gün biter anısı
aşk biter ağrısı kalır
bitmeyen bir rüya var mı ki
yansımı aramasam yankımı duyamasam
kaybolurum fakat
susmak benim yenilgim olsun
2/
yastığımdaki kuşlara karşı
savunmasız kalıyor yüzüm
gece
son bir öpüş
son bir öpüş olsa
olsa dolar mı yanağımdaki çukur
bitmeyen bir rüya
ateşin öfkesini su
dilin zehrini sözcükler alır
3/
siyah bir kedi misin
penceremin önünde mızıka çalan
kimsen daha uzun kal
benim yalnızlığım
onların kalabalığı vardı
çektim kapıyı
benim kalabalığım
onların yalnızlığı oldu
4/
sonunda
duran
durulan
susan
hepsinin
anladım
ben varım
kalbimi dünyanın kapısına bıraktım
bağırdım
çık dışarı
5/
iki kişi kalıyorum yokluktan
aynaların boşluğunda duruyorum
çay bardaklarının gölgesi yutuyor ellerimi
masalar uzuyor kimsesizliğimden
burçlardan konuşmak
yalnızlığın sürgünü
zamanın sarmalı
duvar saatlerinin sarkacı
hayal perdesi kapanmayan akşamlarla bir olup
saçımı ayaklandıran rüzgar
hatırayı kışkırtan gurup
seni bana soruyor
kişiyi depresyonla mutsuzluk arasındaki bir salıncakta sallarken, tuhaf bir hoşnutluk duygusunu da yanında taşıyan, bu yüzden kızılamayan ruhsal devinim.
melan: kara
kholia: safra
kelimelerinden oluşan kelime. tahmin edeceğiniz üzere hülya ismi de kholia kelimesinden gelmiştir. hatta anadolu da melankolik olanlara "hülyalı" denir
insanın kendini kaybolmuş, yalnız, kötü, terk edilmiş, umursamaz hissetmesi durmunun adıdır. Melankoli dolu günler geçmek bitmez ve insana karanlık, nemli, nefret edilesi gelirler.
bazen basina gelir insanin en olmadik zamanda..hayattan kopmak yatagina uzanip muzik dinlemek istersin sadece...sonra uykuya dalarsin ve sabah olup uyandiginda bir bakmissin ki o halinden eser kalmamis..
herkese göre olgun olma,herkesten çok "gerçek" lerin farkında olma ve bunu yaparken (en azından bana göre) kendini hayatın yanlış yaratılmış şeylerinden soyutladığın durumdur.
müziğin içinde kaybolursun ve yanında bir kaç kişinin olması yeterlidir.
bos yere kufretmektir melankoli, olmayan dertlerine...
sabah kalktiginda kimseyle konusmamaktadir, hep yanlis insanlarla yasadigini gormektir bir anda. ilham almis gibi masadan kalkip usulca disariya cikmaktir.
heyecanli heyecanli konusan bir kizi gorup, sahici bir tiksintiyle yuzunu burusturmaktir. sabah ikiye dogru istiklalden tophaneye dogru tek basina yurumektir bazen. bazen de sabahin sekizinde, herkes isine gucune giderken, cihangir'den istanbulu seyretmektir en ufak bir haz alamadan.. oyle ki, kuflenmis peynirin kokusu bile guzel gelir arada. degisiktir yani...