-bilgilendirme-
Çok uzun bir entry olabilir.
-bilgilendirme bitmiştir-
Arada yaşadığım aydınlanmalardan birisini yaşadım geçen gün. Bir sohbet esnasında z kuşağı gençleri ve hayata bakış açıkları konuşuldu. Üzerine düşününce bizim neslin aslında melankoli ile yoğurulduğunu, bu yüzden sağlıklı ilişkiler kurmakta zorlandığımızı farkettim. Hadi gelin biraz daha derinlere inelim.
Cumhuriyetten sonra, zor durumda olan halk hep ağıtlar, acı dolu şarkılar yazdı. Acılarını anlattılar birebir. Sonra zaman geçtikçe x kuşağı denen kuşak ortaya çıktı net olarak. Acılarından beslenen ve acıları ile isyanını ortaya çıkartan insanlar.
Sonrasında bizim kuşağımız y geldi. Y kuşağı ile yeni bir çağ başladı bizler için. Melankoli. Tatlı bir terkedilmişlik, kavuşamama, realist vazgeçmeler ama içten içe çok pişman olmalar. izlediğimiz dizileri hatırlayın sayın yazarlar, her seven 1 kişiyi severdi ama kendini ona layık görmediği için ya uzaktan severdi ya da vazgeçerdi. Ali cabbarlık o zamandan işledi biraz içimize. Dinlediğimiz şarkıları hatırlayın. Kişi bir kişiyi sever. Bütün temalar, o bir kişiyi sevmenin ve sevginin altında ezilmek altına kurulu. Kavuşamamak, bizden önceki kuşağın acısıydı. Bizimki kavuşma ihtimalinden bile vazgeçmeyi içerirdi hep. Kitaplar da öyle, filmler de.
Bir anıya atlayalım. Liseliyiz o zamanlar, 4. Sınıf bir abla var. Sohbetini severdik otururduk öğle arasında. Bize dedi ki bir gün “doğru erkekle doğru kadın asla birlikte olamaz. Çünkü doğru kadın ilk seferde kabul etmez, doğru erkek 2. Kere teklif etmez.” Mentalitemiz hep bu şekildeydi, eh ergenlik işte.
insanlar sever, acı çeker ve unutmak için başkasında avuntu bulmaya giderlerdi. Buradaki temel konu diğer insanlar hakkında onlar adına düşünmemiz, konuşmamızdı. “Kanka ben x i seviyorum ama o bana bakmaz” lafından sonra birçok öneri gelir fakat nadiren “ onun adına konuşma, bir dene şansını.” Lafıgelirdi. Neden? Çünkü asıl sevilene ulaşılabileceği en ufak ihtimaldi. Öyle dinledik şarkılardan, radyolardan.
Bizim neslimiz rap müziğe daha meyilli büyüdü. Sagopa ve ceza başta olmak üzere sürekli melankolik rap dinlenirdi. Sevilen kişi yüceltilir de yüceltilir hayranlık ifade edilirdi. ve derin bir yalnızlık hissi bizlere çocukluktan itibaren geçerdi. Karagümrük yanmış, adam hâlâ Aslı diyor örneğin. Ah o Gökhan kırdar, kerim tekin, Kayahan, koridor, Vega, badem….. liste uzar da gider. Pop şarkılar bile hep kavuşamamak, erişememek üzerineydi.
X kuşağı dediğimiz gençlere geldiğimizde hem bu kültürle yetişmiş insanlar hem de yeni müzik film türleri gündemlerini sardı. Onlarda erişememek diye bir şey yok. Her şey maddi, çünkü tüm duyguları tükettik zaten biz. Bizim zamanımızda sevgili övülürken kişi hep kendini yererdi. Şimdi kendilerini övüyorlar sadece.
Gün geçtikçe insanlar bu melankoli ortamından kurtulsa dahi, eski alışkanlıklar bir noktada tekrar kendini ortaya çıkartıyor. Çocuğu olanlar “ ben çocuğuma nasıl yeteceğim? Nasıl iyi anne-baba olacağım?” Diye yine karşısındakini yüceltiyor ve kendini küçük görüyor.
Bugün wertheri görünce aklıma geldi bu entry. Mesela kafka. Yıkık adam. Ama senelerce bayıla bayıla okuduk bu adamı. Şimdi gördüğümde kendimden utanıyorum milena’ya yazdıklarını anımsadıkça.
Sonuç entrysi şu ki, bizleri mükemmele ve ulaşılması zora göz dikmeyi o kadar çok ittiler ki bu melankoli ile hedeflerimiz hep yüksek, haddimizi hep olduğundan az görüyoruz. Alın size melankolik nesil.
Fuzuli'nin sözleri geliyor aklıma melankolinin tadını boğazımda hissettiğim zamanlar:
"Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil. Boş yere canı yanmaz insanın. Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair; ya da bir fazlalık vardır geçmişten gelen."
Melankoli sözcüğü iç sıkıntısı, kasvet, kara gibi ifadelerle belirtilir. Melankolik ise bu durumda olan, ruh hali umutsuz kişiler için kullanılır.
Melankolik depresyon ise majör depresif bozukluğun (MDB) bir alt tipidir. Bu kişiler hiçbir şeyden zevk almazlar, hayata dair ilgilerini kaybederler. Herkesle iletişimi keserler, konuşmak görüşmek istemezler. Belirtilerin uzun sürmesi ve tedavi edilmemesiyle kişiyi intihara kadar sürükleyebilen bir depresyon türüdür.
felsefede, edebiyatta, sanatta ve politikada olağanüstü olan kişiler neden hep melankoliktir? -aristotales
insan zekasının diğer canlılardan daha üstün oluşu, insanın çektiği ve çekebileceği acıların da diğer canlılardan daha fazla olması ile sonuçlanmıştır. -arthur schopenhauer
Akılsız olup mutlu olmaktansa, akıllı olup mutsuz olmak iyidir. -epikür
Yas kaybedilen bir şeyle vedalasmamak, onu iceride tutmak için üretilmis bir mekanizmadır. Melankoli hiç sahip olunmamış hatta arzusu bile ifade edilememiş olana sahip olma deneyimidir. Bu nedenle yas acıya, melankoli arzunun inkarına dayalı bir tahammulsuzluk ve gizli bir hazza dayalıdır.
içinden hiç çıkamadığım bana tutkun vefalı yarimdir. Yakamı bırakmaz, her daim gölge gibi peşimdedir. En mutlu zamanlarda bile, yüzümdeki gülümseyi kıskanıp, gözlerime hüzün şeklinde çöker. Ayrılmak için ölmem gerekiyor galiba.
Normalde melankolik bir insan değilimdir fakat bu gece çok kotu geçti olaylar birbirlerine girdi benim aptalliklarim ile birleşti vs. Bu gece bende melankolinin tadına biraz bakmaya buraya geldim.
Melankoli ile depresyonu birbirinden ayırt edemeyen sığ beyinlileri gösteren başlık. Sizin melankoli zannettiğiniz sıradan insanın eften püften sebepler yüzünden duyumsadığı depresyonudur. Psikolojinin indirgemeci tümevarımsal metotlarla incelediği Ortalama insanın duygusudur. Melankolinin köklerini arıyorsanız dönüp insanı insan yapan asli unsurlara; sanata, müziğe, edebiyata bakın. Bir bakın ki görün bakalım prozac ile tedavi edilecek bir şeye benziyor mu...
Duygusal insanların sığındığı ruh hali. Aslında demagoji de denilebilir buna. Kendine acımak, acındırmak. Bunu yaparken şova kaçmak ki insanlar bunu sanat olarak yorumluyor.
içine bir kez girdiğiniz zaman bir daha kurtulamayacağınız kara delik. ne ilginçtir ki kalbine doğru yapılan her yolculukta tuhaf bir şekilde zevk alınan. fazlası zarar, azı açgözlülük. ayarında harika bir tutku. olsa bir dert, olmasa ayrı bir dert. sizi ne zaman ziyarete geleceği ise belirsiz. bu iyi mi kötü tartışılır zira en mutlu gününüzde de yakalayabilir, en kederli anınızda da. ondan kaçmak yerine, onu layıkıyla yaşamaya bakın.
tam bir ergen bahanesi olan, psikiyatride karşılığı zar zor oluşturulabilen bir ilgi yoksunluğu sendromudur. biz aylarca görevde iken sevdiklerimizden ve sevdiğimiz aktivitelerden ayrı kalınca nedense hiç duygularımız harap olmuyor, hiç melankolik ataklar geçirmiyoruz. evde bilgisayar başında ABur cümbür tüketirken asosyalliğinin boyutunu inkar eden tipler hep melankolik.
2005 ile 2010 arası sonuna şehir plakaları ya da dogum yılı eklenerek birçok msn adresine isim veren kelime. (bkz: melankolia 53) bu konuda pesimist ile kapışmıstır.