melamet hırkası

    9.
  1. "melamet" tasavvufi bir terimdir; yokluk anlamını ihtiva eder. dolayısıyla melamet hırkası da yokluk hırkasıdır; mecazi bir anlam taşır.. hiçlikte varlığa ermeyi ifade eder..

    Kul Nesîmî' nin yüzyılları eskiten bir dörtlüğüdür bu;

    Bu dizelerde iki konu dikkat çekicidir. ilki, Melamî hırkasını herkesin kendinin giydiği, ikincisi de ar ve namusun bir sırça denli nazik ve hassas olduğudur.

    Melamet kelimesi "kınama, ayıplama, kötüleme, azarlama, kara çalma" gibi anlamlara gelen ve kınanmayı amaç edinen, insanların kınamasına hedef olmak için kasıtlı tavırlar geliştiren sufilerin yolunu işaret eden bir kelime. Her ne kadar Melamiliğin diğer mistik anlayışlar gibi bir tasavvuf yolu olmadığını iddia edenler varsa da (msl. ileri gelen Melamilerden Abdülaziz Mecdi) Melamilik tarih boyunca hemen bütün tasavvuf dünyasını etkilemiş, Kalenderîlik, Haydarîlik, Mevlevîlik, Bektaşîlik, Hamzavîlik gibi tarikatların öğretileri arasında önemli bir yer tutmuştur.

    Gerçekten de tasavvufta insan Melamet hırkasını ancak kendi iradesi ve arzusuyla giyebilir. Bugüne kadar nefsinin meşru arzularına başkalarının dayatmalarıyla son verebilmiş insan yoktur. Ta ki içte tutuşan bir aşk ateşiyle ihtiraslarını terk edebilsin, hırslarını dizginlesin.

    Melamet hırkasını bir kere eğnine (omuzuna) giydikten sonra da insanın gözünden dünyalık her şey ve hatta dünyanın kendisi sıfır derecesinde silinir, masiva ilgileri kopar ve varlığı elinin tersiyle iter. Öyle ki filanca şöyle düşünecek, falanca böyle diyecek, bu ayıp sayılacak, şu bana paye verecek şan kazandıracak vs. endişeler birden yok olur. Bu mahviyetkârlık ile de sufi, mecazen ar ve namus şişesini taşa çalıverir, gerçek Sevgili yolunda dünya sevgilerini ve sevgililerini terk eder. Hatta bu terk ediş birilerinin hoşuna gitmeyip hakkında kötü sözler söyleseler ve namusuna dil uzatsalar bile. Değil mi ki Sevgili gerçeği zaten biliyor ve görüyor, artık halkın söylediğinin veya ayıplamasının pek önemi yok; bilakis o yolda derece elde etmeye bir vasıta olduğu için de önemlidir. Herkesin kınadığı, kovduğu, ayıpladığı, azarladığı bir kişi elbette en zalim kullarını bile kapısından asla kovmayan yüce Yaratıcı'ya daha fazla yaklaşacaktır.

    Bunun için bir Melami daima "El arpa biz saman; el yahşı biz yaman" * diyegelmiş, "Mal Melameti örter" diye de mala mülke boş vermiştir. Kuruluş çağında mistik bir hayat felsefesi olarak yaptıkları hayırları gizleyen ama kabahatlerini ortaya dökmeye çalışan bu insanlar maamafih daha sonraları çizgiyi aşıp beleşçiliğe dadanmış, hatta "Mal Melameti örter" sözünü "Mal sahibi olanların ayıpları görünmez olur!" biçiminde yorumlamaya başlamışlardır. Tac, hırka, tekke, zaviye, ayin gibi sufilerin şekille ilgili bağlarından uzak olan bu Melami dervişleri kendilerini "kayıttan azade zikir ve fikir sahibi" olarak tanıtırlarsa da zaman zaman kınanma uğruna yaptıkları şeylerin tasvib olunması mümkün değildir.

    Tamamı da şöyledir:

    Ben melamet hırkasını,
    Kendim giydim elimle,
    Arı namus şişesini,
    Taşa çaldım kimene
    Gah çıkarım gökyüzüne,
    Seyrederim alemi.
    Gah inerim yeryüzüne,
    Seyreder alem beni.
    Kah giderim medreseye,
    Ders okurum hak için,
    Kah giderim meyhaneye,
    Dem çekerim aşk için.
    Sofular haram demişler,
    Bu aşkın şarabına,
    Ben doldurur ben içerim,
    Günah benim kimene.
    Sofular secde ederler,
    Mescidin mihrabına,
    Yar eşiğin secdegahım,
    Yüz sürerim kimene.

    Nesimiye sordular ki,
    Yarin ile hoşmusun,
    Hoş olayım olmayayım,
    O yar benim kimene.

    Somuncu Baba'dan (Hamidedîn Aksarayî) başlayarak Hacı Bayrâm-ı Velî ile Hamzavî Melâmîler arkamızda bıraktığımız bu yüzyıla kadar, vâkâr ve sırlı bir şekilde varlıklarını sürdürmüşlerdir.

    ikinci Kuşak Horosan Erenleri olan Hâmzavî Melâmiler, sufiliği Emevi tortulardan arındırarak, canları pahasına doğruluğun ve hakîkâtin timsâli olmaktan geri durmamışlardır.

    Dünyevîleşen sûfîliğin, tarikatlar kanalıyla kılık kıyafete, makâma, şekilciliğe, daha çok itibâr eden tutumlarına karşı çıkan Bayrâm-î Hamzavî Melâmîler; tasavvûfu tembel, âtıl ve tüketici olan sığ sûfî anlayışın karşısında yer alarak, tasavvufî geleneği yeniden sahîh ve ana arterleri üzerine oturtmaya çalışmışlardır.

    son olarak kesinlikle melanet ile karıştırılmaması gereken bir kelimedir.
    15 ...
  2. 1.
  3. sözlerini kul nesimi'nin yazdığı halk arasında "haydar haydar" olarak da anılan neşet ertaş,müzeyyen senar,müslüm gürses tarafından seslendirilmiş türkü-şarkı."size giren çıkan ne olüüm? siz işinize bakın ülen" mesajıyla asi bir duruşa sahiptir."kah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi,kah inerim yeryüzüne seyreder alem beni" cümlesi es geçilmemelidir.

    ben melamet hırkasını
    kendim giydim eynime
    ar-ı namus şişesini
    taşa çaldım kime ne?

    sofular haram demişler
    aşkımın şarabına
    ben doldurur ben içerim
    günah benim kime ne?

    kah giderim medreseye
    ders okurum hak için
    kah giderim meygedeye
    dem çekerim aşk için.

    kah çıkarım gökyüzüne
    seyrederim alemi
    kah inerim yeryüzüne
    seyreder alem beni

    nesimi'ye sorsalar ki
    yarin ile hoş musun,
    hoş olam ya olmayayım
    o yar benim kime ne?
    9 ...
  4. 1.
  5. aşık nesimi türküsüdür.

    Ben Melamet Hırkasını

    Ben melamet hırkasını kendim giydim eynime
    Ar u namus şişesini taşa çaldım kime ne (Haydar ...)

    Gah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi
    Gah inerim yeryüzüne seyrederim alemi (Haydar...)

    Sofular haram demişler bu aşkın badesine
    Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne (Haydar...)

    Nesimi'ye sormuşlar yarin ilen hoş musun
    Hoş oluyum olmuyayım o yar benim kime ne (Haydar...)

    (haydar adlı türkü ile karıştırılır, o türkü ali ekber çiçek türküsüdür.)
    6 ...
  6. 27.
  7. "nesimi'ye sordular da, o yâr ilen hoş musun?
    hoş olayım, olmayayım o yâr benim kime ne?"
    4 ...
  8. 7.
  9. 4.
  10. ruhi su'dan tutun da zerrin özer'e değin bir sürü yorumcu seslendirmiştir bu türküyü.

    müzeyyen senar öyle bir söyler ki bu türküyü, bir ufak rakı, bir dilim beyaz peynir alıp içesi gelir insanın...
    3 ...
  11. 19.
  12. melamilik; '' ben hiçim, allah var '' demektir. melami nefsini yenendir. eski zamanlarda anadolu'da tarikat şeyhleri gurur ve kibire kapılınca onlara muhalif olarak kurulmuş bir tarikattır. melamilik tüm tabiat nimetlerinden vazgeçerek, kendini kınayıp kınatarak, her türlü şan, şöhret,itibardan , mevkiden vazgeçerek yaşamayı seçerek bu yoldan gidip olgunlaşmak yoludur. melamilik varilacak nokta değil, o noktaya varmak için geçilecek kapıdır. melamet hırkası ise; ibadet te ,kabahat de, inanç da gizli formatında bir anlayışa meyletmişlerdir. dışarıdan gözlemlendiğinde kimsenin, bu anlayışa bağlı insanların allah yolunda bir yaşam sürdüklerini anlaması mümkün değildir. zira böylesi bir imaj için kendilerince hal ve hareketler geliştirmişlerdir. mesela, yasak olan emirleri yapar görünmek gibi. işte melamet hırkası da kendini gizlemek için giyildiği varsayılan imgesel bir hırkadır.
    ''ar-ı haya şişesini taşa çaldım kime ne ''tipik bir melami mottosudur.
    3 ...
  13. 23.
  14. 18.
  15. ruhi su bir söyler dayak yemişe dönersiniz yemin ediyorum.
    edit:eksile yiğit kardeş sana dayak işlemez eyvallah...
    3 ...
  16. 17.
  17. neşet ertaş'ın ve muzaffer ertürk'ün de yorumlarının dinlenilmesi gereken türküdür. çok efkarlı söyleniş biçimi vardır.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük