"bizim zamanımızda teknoloji bu kadar gelişmemişti" diyen neslin ilk fırsatta, yazacak kimse kalmasa bile devam ettirdiği alışkanlık.
bir kapalı kutu, bir sürü mektup, ilk aşktan gelmiş en çok ya da uzaklara giden arkadaşlardan. "ne kadar çocukmuşuz" cümleleri.
şimdi de sana yazıyorum neden inan bir fikrim yok, belki de beni dinlemediğin için. şimdilik yazıyorum, sağım solum belli olmaz yinede belki sen okuyamadan yırtıveririm yine sana kızıp.
hasrettir, aşktır, saygıdır, geçmiştir
teknoloji ile hızla uzaklaşılan eski bir alışkanlıktır çok güzeldir. saklanabilir fiziki olarak havada kalmaz. suya yazı yazmak gibi degil ıslak betona çocukken yazılan isimler gibidir kalıcıdır. özlendiginde tekrar tekrar okunur özlemler giderilir. bazende en yakın dosttur göz yaşlarına ortak olur. gitmesin bu alışkanlıklar.
yastığının altına saklayabileceğin duygudur. bir kere daha dersin bir kere daha okursun tekrar tekrar. mail çıktığından beri ne değişti ki yine sevdiklerimin yazısını 3 kere okuyorum. ezberliyorum kelimeleri.ve diyorum burda bunu hissetmiş.
Dilimin ve kalemimin ucundasın,
Fakat kalbimin içinde,
Şu tükenen yıllara sor, gecelere
gündüzlere sor: kiminleyim ben?
Hiç sizin semtinizde vefa rüzgârı esmez mi?
Dağlara seslendim, onlar bile ses verdi de
Sen neden susuyorsun...
Sen ses ver de senin semtinden esecek vefa
ve ask rüzgârlarına bağrımı açayım...
Ciğerlerime çekeyim...
'Beni ne yapacaksın' deme
'Benim yüzümden ne hale gelmişsin' de!
Yollarda ayak izlerini gördüm,
Bu izlere yüzlerimi surdum.
Evet, buralardan gecen sensin!
Yollardan geçtiğin gibi benden de mi geçeceksin?
Yollardaki izlerini başka izler bozar siler...
Fakat kalbimde bıraktığın izler ebedidir, bozulmaz, silinmez...
Seni düşüne düşüne düşüme giriyorsun
Onun için ben, gündüzlerden çok geceleri sever oldum
Senin olmadığın yerde güneş yok bana
Ateş yok bana. Hayat yok bana...
Muhacir kuşlar sıcak iklimlere göçtüler
Demek ki göç zamanı... Benim kuşumsa
'ask' denilen kafeste çırpınıp dudu.
Seninle olduktan sonra her şey sıcaktır bana
Son bahar bile ilk bahar gibidir.
Bir baktın canimi yaktın
Bir daha bak ki, kul olayım, savrulayım...
Bu bayram da sensiz geçti. Seninle her gün bayram bana
Sen olmayınca bayramdan ne haber?
Is bildiğin gibi değil. Bilmediğin gibi...
Sen kendine bakma, bana bak... Neler oluyor o zaman anlarsın
Öldüğüm zaman mezarıma gel
De ki ' bu adam benden neler çekti
Ey toprak, böyle bir dertliyi sen nasıl çekiyorsun...'
sozlerinin tamaminin sozluge bu tarihte giriliyor olmasina cok sasirdigim teoman parcasi.
telefonda konusamam bilirsin,
mektuplariysa ertelerim hep
belki de yazim çirkin diye.
çok düsündüm, çok kurdum,
karar verdim hep vazgeçtim
ama sana yazabildim nihayet.
aslinda söz vermistim
duygularimi kilitlemistim ta ki sen açana dek.
korkma sevgi dilenmicem,
ama tanirsin beni iste
bitiririm her seyi bir dikiste.
napim? ask bu, savas bu binlerce yildir sürüp giden...
ask bu savas bu, kadin ve erkek arasinda
artik saymiyorum yillari, bana degip geçen hayatlari,
zaten pek de sevmem insanlari.
ama kimi dostlar var sevdigim, sokak köpekleri besledigim,
bazi güzel anilar biriktirdigim.
tutku garip bir sey ve çok vahsi ve çok hirsliydim zaten ben de
o yüzden de yagmaladim seni...
kolay degildir bilirim, bir aski bir kalbe koymak,
hele bir baskasini severken sen.
tesekkürler, bir zamanlar beni çok sevdigin için.
bu mektup da olmadi, kelimeler toparlanmadi, iste simdi çöpe gidiyor.
yine de mektubuma son verirken seni her zaman çok seven
ben.
teknolojinin tamamıyla hayatımızı gasp etmesiyle yaşam sürecimizden yok olmaya yüz tutmuş olan değer. özlemi, mutluluğu, hüznü, heyecanı uzağımızdakiyle paylaşmak için kullandığımız, beyaz kağıt üzerindeki düzenli mürekkep izlerinin bir zarf içinde katlanmış olan ruhun yalın hali...
parmak izini taşır. senin izini taşır. yazarken dokunursun o kağıda, kokun siner. yazdığın her harf içinden gelmese de sendendir. elin gitmiştir o kelimelere.
özlemdir mektup. beklemektir. yazdığın kelimelerin ona ulaşacağı an için sabırsızlanmaktır. mektup ulaştığında cevap alacağını bilmektir. yazdığın sana yazmasa da, okuduğunda içinden cevaplasa da; bilirsin kelimelerinin boşa gitmediğini.
hele bir de cevap gelirse ondan... değme keyfine...
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur zaman içinde, herkes mutlu mesut yaşarmış. insanlar yazarak birbirlerinden haber alırlarmış. En özel duygularını, yaşadıklarını,hala nefes aldıklarını mektup yoluyla bildirirlermiş. Derken, bir gün teknoloji ortaya çıkmış, akabinde bilgisayarlar vs iletişimin şekli değişmiş. Artık, tükürükleyip yapıştırdığımız pullardan eser kalmamış. Bir nevi gelişim olarak adlandırılsa da bu, artık kişiye özel el yazısının değeri kalmamış. Böylece mektup unutulmuş...
üzeri hisleri anlatan yazilarla dolu kagit parcasi...
genellikle A4 kagidi kullanilir ve bir zarfin icine konulur...
eskiden bir sevgiliye yazilan mektup; zarfin icine koymadan önce ucu yakilir, sonrada zarfin icinde komploya ugramis sekilde konulurmus... Böylece; uzaklardaki mektubu alacak olan sevgiliye ne kadar yanik oldugu anlatilmak istenirmis...
simdi elektronik postalar vardir, mektup yerine @mail yazilir, ulasmasi gereken yere daha cabuk ulasir fakat ucu yanmaz... maddi ve manevi degeri neredeyse hic yoktur... aslinda bir mektubun manevi degeri yazilan yazilardan ibarettir...
bülent ortaçgil'in en anlamlı sözlere sahip şarkılarındandır. pek bilinmeyenlerden, kenarda köşede unutulmuşlardandır.
canım kızım, güzelkızım
adı denizden gelen kızım.
büyükler dünyasına hoş geldin
ne kadar içtendin biliyor musun,
değişeceksin.
öğreteceğiz sana okumayı yazmayı,
iyi olmayı.
ancak karşılaştırmak yok
yazılanlar söylenir çünkü
hemen fark edeceksin.
koza gibi gizlenmeyi gösteririz insana
üç beş deney yeter, inan.
hele bir sev bir insanı,
yetmiycek kütüpaneler falan
anlatacaklarına, göreceksin.
canım kızım, güzel kızım
adı denizden gelen kızım.
diyeceğiz sana insan hakları
o gün sakın açma gazeteleri.
diyeceğiz sana kardeşlikten barıştan
dakikada binler ölüyor açlıktan.
demeyeceğiz tabi en özgür gelişmiş ülkeler
en sıkı silah tüccarları.
onu artık sen bulacaksın.
canım kızım, güzel kızım
adı denizden gelen kızım.
daha güzel dünya vermek isterdim sana
ancak ben de bulmadım
beş on şarkı yazdım sadece
hayata yeni şarkılar lazım
sen de öyle yap
yaşayacaksın
canım kızım, güzel kızım
adı denizden gelen kızım.
postacının getirdiği, kiminin "kokulu", kiminin "ucu yanık", kiminin üzerinde sadece gönderilenin adresinin ve isminin bulunduğu, kimi adli, kimi kişisel, kimi mutlu eden, kimi sıkıntı veren zarf içine koyulan ve gönderilen kişi tarafından açılana kadar içinde ne olduğu bilinmeyen ve diğer sahışlar tarafından "acaba ne var?" merakı uyandıran,gizli çizgisiz kağıt ve kağıtlardır.