günümüz teknoloji ve yaşam tarzından dolayı kullanılmayan özel bir iletişim yoludur. günümüzde anlık mesajlaşma programları öylesine yayıldı ki kimse beklemeyi istemiyor. sanki o mektupların ruhu var diye düşünüyorum kullandığımız o programlar ise sanki birer duygu katili. hem el yazısıyla bir mi o ekrandaki kelimeler. her kelimesi özenilerek işlenilerek yazılan sevgiyi ruhu öylesine güzel anlatan bir mektubun yerini tutamaz o programlar. hep yapılmasa da arada yazılacak bir mektup en değerli hediyedir.
Birbirinden uzak kişi veya kurumlar arasındaki kişisel veya resmi, haberleşmeyi sağlayan metinlerdir.
Eski türkçede "betik" anlamına gelen "mektup", dilimize Arapça'da geçmiştir. Eser ya da tür adı belirtmek için "name" de kullanılmıştır. (bkz: şikayetname)
Mektubun tarihi, m.ö. 15-14. Yüzyıllara kadar dayanmaktadır. Mısır ve Hitit krallarına ait diplomatik mektuplar bu döneme aittir. Kağıdın bulunmasıyla mektubun kullanım alanı genişlemiştir. Çiçero ve Horatius bu türde eserler vererek mektubun edebi bir tür olmasını sağlamışlardır.
Türk edebiyatında, fuzuli'nin şikayetname adlı eseri en ünlü mektuplardandır. Divan edebiyatında mektupların toplandığı eserlere münseat denir. Halk edebiyatında ise mektuplar daha çok haberleşme amaçlı kullanılmıştır. Aşıklar birbirinin bilgisini ölçmek için birbirine muammalar yöneltmişlerdir.
Tekke tasavvuf edebiyatında, sufilerin irşad için birbirine yazdıkları mektuplar mektubatadlı eserlerde toplanmıştır.
Mektup türü, gerçek kimliğine Tanzimat edebiyatında kavuşmuştur.
--spoiler--
Canlı cenaze gibiydim.
Tek düşündüğüm bir an önce ölmekti. intihar edecektim, beceremedim.
Bu son ifademdir.
Bana inanmayan dalga geçer gibi davranan aşağılayan mahkemenize gelmeyeceğim.
Sizi adalet ve vicdanınızla baş başa bırakıyorum!
--spoiler--
8 kişi tarafından tecavüze uğrayan, fakat rızası vardı iddiasıyla hakim tarafından tecavüzcüleri serbest bırakılan 15 yaşındaki kızın mahkeme heyeti için kaleme aldığı mektubun son cümleleri...
--spoiler--
Hâkim amca ben yaşadıklarımı utandığım için bir de polisler ve siz bana inanmıyor gibi davrandığınız, alay ettiğiniz için anlatamıyorum.
Her erkeğin bana tecavüz edeceğini sanıyor, korkuyorum.
Hakimsin bir daha bana bağırma!
Beni azarlamayın!
15 yaşında 38 kilo bir kızım. Benim gücüm bu adama yetmez ki karşı koyup onu yeneyim.
Polisler de siz de beni suçladınız. 'Neden karşı koymadın' diye.
Bu adamın benim üç katım kilosu ve gücü var.
Bir erkekle benim gücümü nasıl bir tutuyorsunuz.
--spoiler--
kalbim kadar temiz
aşkım kadar saf gibi kavramlar türetmiş bir kağıttır mektup komik olsa da romatiktir.
el yazısının bir hikayesi vardır sms gibi değildir.
mektup gelir sevdiğinden acarsın beklemeden (kafiyeli oldu bilerek değil)
bakarsın yazmış el yazısıyla, ona ait bir şey o yazı, y'lerin kuyruğunu biraz değişik yapıyor veyahut
şurda sevgilime yazıp silmiş aşkıma yapmış (alttaki izden anlarsınız)
kısacası hikayesi olan her şey gibi güzeldir mektup.
en güzel iletişim yoludur. o posta kutusuna her eve girişte göz atmalar, acaba geldi mi diye heyecanlanmalar, elinin neredeyse her yere değdiği o mektubu tutarken el titremeleri kalp çarpıntıları... ne yazık ki yerini bir telefon ekranına bakmaya terk etmiştir. unutulmaya yüz tutmuştur. artık insanoğlunun elinde herkese kolayca ulaştıran süper akıllı(!) cihazlar olduğundan unutulması da kaçınılmazdır.
istersen mutlu oluruz seninle
Evimiz ve çocuklarımız olur
Yemek pişirirsin kendi elinle
Kalplerimizde esenlik ve huzur
istersen mutlu oluruz seninle
Birbirimiz için yaratılmışız
Ruhlarımız düşüncelerimiz bir
Bizim gibi olur çocuklarımız
Ben şair, sen baştan ayağa şiir
Birbirimiz için yaratılmışız
Ayrılık olmaz fikirlerimizde
Kahkahamız ta uzaklardan duyulur
Mutluluk parıldar gözlerimizde
Rüyalarımız bile aynı olur
Ayrılık olmaz fikirlerimizde
Ne hayaller kurarız uzun uzun
Üzüntüleri atarız bir yana
Gizli bir şeyi kalmaz ruhumuzun
Bütün şiirlerimi okurum sana
Ne hayaller kurarız uzun uzun
Kim ne derse desin mutlu oluruz
içimizde ümit, arzu teselli
Bende aşk ve sende güzellik sonsuz
Aşkımız gözlerimizden besbelli
Kim ne derse desin, mutlu oluruz
bir zarfı açmak kadar kalbi titreten ne vardır. zarf mahremiyettir, mahrem olmasa da satırlar. bir köşeye çekinilir, yalnız okunur mektuplar. diye başlıyor kitabına bir yazar. bize de unutulan mektubun mahremiyetini ve sıcaklığını anlatıyor. çoğumuzun ömrü boyunca hiç mektup almadığı ve almayacak olması, almış olanların da son mektubunu zamanını kendilerinin de unuttuğu belirsiz bir tarihe gömmüş olmaları inkâr edilemez bir gerçek. öyle ya da böyle çoğumuz, bize yazılan bir mektubun zarfını açarken parmaklarımızın titreyişine, kalbin yavaşlatılamaz hızına tanıklık edemedik. en son ne zaman mektup aldık ya da ne zaman bir mektup yazdık?;
birdenbire ağzımızdan kaçan kelimeleri hiçbir şey geri getiremez. çünkü söylediklerimizin üstü çizilemez. çünkü söylediklerimiz dinlenmeyebilir; sözümüz kesilir, içeriye o anda biri girer. mektupta ise teker teker itinayla yan yana gelir sözcükler ve hiçbir zaman yarım kalmaz söylenecekler. okunan mektup da mutlaka kavuşur nihayetine. samimiyetin bir kâğıttan nasıl taşabileceğinin kanıtıdır mektup. dijital ortam karşısında yazılan mesajların soğukluğuyla mukayese edilemez. çünkü kalemin titreyişi vardır mektupta, kelimelerin git-geli, beklemenin ızdırabı ve kavuşmanın anlatılamaz mutluluğu. yanisi bir kısa mesajdan çok daha fazlasını barındırır muhtevasında. dijital ortamla savaşını kaybetmiş değildir henüz. basma kalıp bir ifadeyle, günlük hayatın yoğunluğundan, teknoloji yığınının yoruculuğundan kurtulmak isteyen samimi gönüllere hâlâ aralar kapısını. eşsiz bir dinginliği serer önüne hem yazanın hem okuyanın. zaten habersiz gelen bir mektup kadar ne sevindirebilir insanı.
gelenecek nesillerin bir zamanlar diye anacağı iletişim aracı. aslında ben de adam akıllı mektup almadım sadece üç mektubum vardı o da bana çok aşık olduğunu anlatmak isteyen adamdandı. yaşına göre zeki adamdı. gülümsetti.
Mektuptan bazı yerler...
Evet, bu sefer yazıyorum. Yazıyorum çünkü insanın içinde yazılmayı bekleyen mektuplar vardır. Bu gencin yazılan ilk mektubu da sanadır güzel kız. Gerektiğinde tartışıp münakaşa içinde oluyoruz, bazen bakıyoruz ki aramız ekşi. Bkz:ekşi * aniden küplere binişler, pişman oluşlar, pis sırıtışlar, tirajdan kaygılanışlar, hemen moda girişler, fonla dram artışları Ama ne var ki geriye kalan yaşamın ilk gününde öpüşüp barışmalar. Bu kadar da birbirimize tutkuluyuz. Biz de yaşadık belki zorlukları, kıskançlıkları ama farklıyız ki birbirimiz için bir türlü birbirimiz olmadan edemedik. Nedir bu aramızdaki? Aşkın senfonisi mi? Yan etkisi var mıdır bu senfoninin. Soruyorum çünkü hani böyle tencereden tabağa doğru, kepçe ile çorba alırken o kepçeden, çorba tencereden tabağa kadar giderken arada dökülmesin diye kepçenin altına tutulan tencere kapağı gibi hissediyorum kendimi. Şaka yapıyorum sadece anlık tripsel cümleler *
Limonlu schweppesim, paprika pringelsm ne güzeldir bu aramızdaki uyum. Ne kadar özeliz. Ben bana verileni birkaç haftada kelebeğe dönüştüren biri, sen bölüm sonu canavarına sarılıp uyuyan biri o bakışların nükleer serpinti etkisi yaratıyor bende. Seni görünce sendeliyorum resmen. Mecnun falan değilim ama senin için William Shakespeare gibi yazdım. Bienal bir durum bu
Seni seviyorum. Her ne kadar NASA senin dünyaya gelişini örtbas etse de benim sana olan aşkımı edemedi. Yeniden mecnuna döndürdün beni. Bunun net bir tezahürü bu mektuptur. Mektubumu Orhan Veliden bir şiirle bitirsem nasıl olur diye düşünüyorum ama 0,7 rayting ucum bitiyor.
intihar mektubudur
ölümümden bana dokunmuş herkes sorumludur diyip herkesin acılar içinde kıvranıp sonsuza kadar gebermelerini sağlayabileceğim
ya siz bu komşu, aile, iş arkadaşı piçlerinin ağzına sıçın ya da yaptığınıza devam edin ki bir an önce 17. katımdan salıveriyim kendimi!
namuslu kendi kazandığım paramla özgür diilim olabilir mi böyle bir şey olabilir mi!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
kolay değildir bilirim;
bir aşkı bir kalbe koymak
hele bir başkasını severken sen...
teşekkürler..
teşekkürler...
bir zamanlar beni çok sevdiğin için...
teşekkürler..
teşekkürler...
beni çok sevdiğin için...
dizeleriyle insanı hüzünlere gark eden teoman şaheseri.
hala yazılmalıdır. çünkü hala dokunmak lazım. yazı lazım. kağıt kalem hep lazım. dostluk lazım. sevgi lazım. sabırla beklemek, açmadan önce heyecanlanmak lazım. his için, içimizin taze kalması için bunlar lazım.
eskiden bu kadar kolay değildi yaşam, ama bu kadar yüzeyselde değildi.Hatırlarım, hep özel bir dolma kalemle, el yazısıyla saman kağıdına yazılan o mis gibi kokan mektupları.Şimdiyse, mesaj atıyor insanlar birbirlerine. "sni choq svyorm askhm" tarzında.Boktan bir devirde, boktan bir şekilde yaşıyoruz.Evet, hepiimiz aynı bokun lacivertleriyiz.