XIX. yüzyılda yetişen Osmanlı devlet adamı. Ali Rıza Efendi adında bir attarın oğludur. Ailesinin yoksulluğu yüzünden okuyamamış, 1830 da Divan-ı Hümayun Kalemine kâtip olarak girmişti. Burada, zekâsı ve çalışkanlığı sayesinde büyüklerin gözüne girdi. 1833 de Tercüme kalemine
alınarak, burada Fransızcayı iyice öğrendi. Dil bildiği için, Avrupanın çeşitli ülkelerinde memurluk yaptı, görgü ve bilgisini arttırdı. Özellikle Mustafa Reşit Paşa (buna bak) ile çalışması, Paşamn Âli Efendiyi sevmesi, onun iyi bir devlet adamı olarak yetişmesinde büyük rol oynadı. Abdülmecit (buna bak) zamanında 1841 de Londra Büyükelçiliğine tâyin e-dildi. Üç yıl bu görevi yaptı. istanbula döndükten sonra ölünceye kadar yedi defa dışişleri bakanı, beş defa sadrazam oldu. 1856 Paris Barışına Osmanlı delegesi olarak katıldı. Burada Avrupalı delegelere kendisinin yaman bir diplomat olduğunu kabul ettirdi. Güttüğü güzel politika sayesinde, Osmanlı Devletini Fransa ve ingiltere ile iyice anlaştırdı. Güç işlerde bu iki devletin Osmanlılara yardım etmelerini sağladı. III. Napoleonun Almanlara 1870 de yenilmesi, düşmanlarının daima aleyhine çalışması, zayıf yapılı Âli Paşayı hasta etti. Bu hastalıktan kurtulamayarak 1871 de öldü.
Masondur. Giritli Hristiyanlara verdiği haklar nedeniyle ve Osmanlı askerinin Türk bayrağı kalelerde kalmak şartıyla Belgrat başta olmak üzere Sırbistan’daki kalelerden çekilmesi kararına imza attığı için basından da çok şiddetli tepki gördü. Âli Paşa, gayrimüslimlerin memuriyetlere kabulünü daha da kolaylaştırdığı gibi kabinede de gayrimüslim nâzırların bulunmasına karar verdi. Âli Paşa’nın döneminde başta Hariciye Nezareti olmak üzere devletin birçok biriminde gayrimüslim memurların sayısı büyük bir hızla arttı. Bu yüzden Âli Paşa birçok kesimin eleştirilerine maruz kaldı. Son sadrazamlık döneminin en önemli icraatlarından biri de klâsik Osmanlı medrese eğitiminden vazgeçilmesidir.