Bu yazı, bir akif hayranı tarafından, Mehmet Akif'in adını her yerde kullanıp prim yapan yobazlara karşı bir sitem olarak yazılmıştır:
Şunu iyice bilin;
akif bu milletin içine düştüğü cahilliği görse kahrından ölürdü. Akif hayatı boyunca islam'ın içine bulaşan hurafelerle savaştı; medeniyetin gerisinde kalmanın gerek ülkemiz için gerekse islam için ölüm olacağını bilen bir kişilikti, akif gerçek bir aydındı.
"Coşkun, koca bir sel gibi, daim beşeriyyet,
Müstakbele (geleceğe) koşmakta verip seyrine şiddet." diye yazdı.
Kuran nasıl yorumlanmalı sorusuna " Asrin idrakine söyletmeliyiz islamı" diyerek cevap verdi.
Hocalardan, imamlardan, kulaktan dolma bilgilerle islam'ı modern dünyada anlamanın mümkün olmayacağını biliyordu.
zamanın yobazlarına: "Allah’tan utan! bari bırak dini elinden... Gir leş gibi topraklara kendin, gireceksen!" dedi.
Akif hiç kafasını kuma gömenlerden olmadı, Kuran'ı anlamanın esas olduğunu savundu.
"allah'tan utanmak da olur ilim ile" diye yazan yine Akif idi.
Söyleyeceğim o ki;
Dini istediğiniz gibi anlarsınız, yorumlarsınız; hocanızın onun hocasından duyduğu 40 yıllık masal bilgilere inanmaya, cincilere para vermeye, türbelerden niyaz dilemeye devam edebilirsiniz.
Buna kimse karışmaz.
Lakin bunu akif'in adını kullanarak , ee o da islamcı'ydı diyerek yaparsanız, o adamı mezarda da rahat bırakmamış olursunuz.
Kaç tane şiirini okudunuz, ne düşüncesini biliyorsunuz da utanmadan adamın adını ağzına alıyorsunuz.
Ne hakla?
Rica ediyorum,
böyle güzel bir adamı bari mezarında rahat bırakın.
Türk Arapsız yaşamaz, kim ki ‘yaşar’ der delidir,
Arab’ın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir.
Veriniz baş başa; zira sonu hüsran-ı mübin,
Ne hükûmet kalıyor ortada, billahi ne din!
‘Medeniyyet’ size çoktan beridir diş biliyor;
Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.
Arnavutlar size ibret olacakken hâlâ,
Ne bu şûride (bulanık) siyaset, ne bu fasid (bozuk) dava?
Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz,
Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz!
Bunu benden duyunuz, ben ki evet Arnavudum…
Başka bir şey diyemem… işte perişan yurdum!..”
Bununla birlikte o kadar ümmetçidir ki kendi milletine dahi marş istemelerine rağmen yazmamıştır. Siz neden Osmanlı'dan ayrıldınız şeriatta bu var mıdır demiştir.
''Şimdi Mehmet Akif'in halini görmeliydiniz. Öylesine hayretler içinde bakakalmıştı ki, tarif edilemez. Altınlar ve maaş tahsisi, Vahhabi Kadısını bir anda, bambaşka bir hale getirmişti. Koca Akif acı bir gülümseme ile:
Ben böyle bakıp durmayacaktım dili bağlı,
islâmı uyandırmak için haykıracaktım.
Gür hisli, gür imanlı beyinler coşar ancak,
Ben zaten uzun boylu düşünmekten uzaktım.
Haykır! Kime lâkin? Hani sâhipleri yurdun?
Ellerdi yatanlar, sağa baktım, sola baktım;
Feryâdımı artık boğarak, naşını tuttum,
Bin parça edip şiirime gömdüm de bıraktım.
Seller gibi vâdîyi enînim saracakken,
Hiç çağlamadan gizli inen yaş gibi aktım.
Yoktur elemimden şu sağır kubbede bir iz;
inler Safahâtımdaki hüsran bile sessiz!
Mehmet akif ustanın bağrından, kalbindeki aşk'tan kopan ve manzume olan bir şiiridir. Ne derin bir islam aşkı içinde olduğunu gelin, burdan anlayın.
Detaylı gözlem yapmak çok zor bir iş. Şiir yazmak başlı başına bir yetenek... M. Akif bu iki zor yeteneği başarıyla bir araya getirmiş şairimizdir.
Safahat kitabı osmanlı'nın son dönem belgeselidir. Dönemin zihniyetini her şiirine ilmek ilmek dokumuştur. Beton gibi sert Mizacı şiirlerinde çok net hissedilir. Kuru bir Romantizmin değil, capcanlı bir Realizmin temsilcisi olmuştur.
cumhuriyet döneminde -irticacı- ve -yobaz- denilerek aşağılanmış ve kendisine irticacı diyen kemalistlere şu şiiri yazmış büyük şair
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdımı, hatta boğarım! ...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
irticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?
NOT-mehmet akif ersoy ülkenin gittikçe avrupalılaştığını görmüş ve 1925 ile 1936 yılları arasında kahire de yaşamıştır.