yuvarlak laflarıyla halka oynarken halkı geçiştiren kuvvetli poltikacılarımızdan...
nitekim abbas güçlü nün uludağ üniversitesiyle yaptığı son programda da bunu yapmıştır!
çıktığı güneydoğu gezisinin diyarbakır ayağında, sivil toplum örgütleri temsilcileriyle yaptığı görüşmede pkk'ya genel af ilan edilmesini çağrıştıran cümleler kuran zat.
''dağda silahla gececeğine düz ovada siyaset yapsın. Etnik temele dayalı olmamalı. Müşterek vatan bölünmez. Dağdakiler inecek. Bir farkla, sivil toplum örgütlerinin bu beklentilerinin yanı sıra siyasete de umut bağlanması lazım. Şiddetle hiçbir yere varılmayacağını halk tepkisiyle ortaya koydu. Çözüm siyasette. Bu yapılabilirse dağa yeni adam gitmesini de önler. Dağdan inmek isteyenler için de umut olur. Anadolu'da her dönemde dağda eşkıyalık olmuştur. Ama eşkıya dağda ölmek istemez. Hayalinde düze dönmek vardır. Siyasetçi olarak bunu yaratmamız lazım.''
genç bakış programıyla kafayı bozmuş bir siyasetçimiz. ağzı iyi laf yapıyor, fakat o kadar açık yüreklilikle bahsettiği projeleri nasıl gerçekleştirebilir, işte bunu kafam almıyor.
iktidara gelmesi sonucun da şu anda mevcut olan hükümetten çok daha iyi işler yapacak olan devlet adamı. yıllarca türkiye için çalışmış, sığ devlet, derin devlet gibi kısaca devletin her kolunu içine alan mevkilere de bulunmuş. bazıları gibi ne idüğü belirsiz belediye başkanlığından gelmemiş devletçi kişilik.
sağ siyasetin yüzakı(!). hitabet üstadı(!)... popülizmin en alasını icra(!) eder... niye muteber olduğunu anlamış değilim bu aydınlık(!) ve hakettiğinden çok yukarılarda kişiliğin. barajı geçerse partisi yazık bu memlekete... olağanüstü hal bölge valisi olduğu dönemde, yanılmıyorsam, generalin biriyle, uçmayan savaş uçaklarını uçmuş göstererek çok büyük para götürdüğüne, olayı ortaya çıkaran yerel gazetecinin kırklara karışmasına vesile olduğuna dair çok sağlam şeyler duyduk. kanıt yok tabii. e kanıt olmayınca olay da yok zaten. .tümüzden sallıyoruz. yaa... yaa...
o kadar olaydan sonra hala parti liderliği yapan bir de karşıma geçip benden oy isteyen insan. kendisi hakkında olumlu veya olumsuz olması mühim değil herhangi bir fikir edinmek isteyenlere mit tarihini okumalarını öneririm.
katıldığı bir programda ''benim dönemimde asker konuşamaz'' diye yumurtlayan ama büyükanıt paşanın aşağıdaki cevabıyla, daha iktidar olmadan ayar yiyen şahsiyet
''Ben Türkiye'nin geleceği, rejimin laik yapısıyla ilgili olarak konuştum. Bu başlıklar hakkında konuşmanın iç siyasetle bir ilgisi yok. O zat iktidarda olsa da biz bu konuları konuşuruz.''
son yaptığı açıklamalardan çıkardığımız bir af çağrısı ile kendisiyle, seçmeniyle çelişmiş eski kaymakam,emniyet genel müdürü ve içişleri bakanımız.. bu demokratikleşme çabaları kendisine yeni seçmen katmayacağı gibi varolan seçmeni de rahatsız edecektir. ama şunu da takdir etmek lazımdır ki, mehmet ağar hayatında ilk defa muhalefet yapmıştır, ilk defa kendini yalnız bulacağı bir konuma sürüklemiştir. ülkenin büyük bir kısmının çok hassas olduğu bir konuda muhalefet yapmıştır, bunu bilerek mi yaptı hala anlamış değilim ama...
pentagonun organizasyon şemasında görüleceği üzere tüm kuvvetlerin savunma bakanına bağlı olduğu açıktır. lakin bu askeri kanadın pentagonda etkisiz olduğu anlamına gelmez. aksine tüm pentagon sivil personel hariç askeri şekilde organize edilmiştir.
"Dağda silahla gezeceğinize düz ovada siyaset yapın" sözlerini söyleyen, bu sözlerin arkasında olduğunu belirten mehmet ağar, devamında ise,
--spoiler--
"Benim kimsenin tercümesine ihtiyacım yok. Konuştuğum her şeyi biliyorum ve sonuna kadar arkasındayım. Meselem; önce silahsızlandırmayı başarmaktır. Bu ülkede asker ve polis haricinde hiç kimsede silah taşınmayacak hale getirmektir. Terör örgütünü devamlı olarak yukarıda besleyen altyapının aşağıdaki önünü kesmektir. Benim meselem milyonlarca ananın babanın yürekleri dağlayan feryatlarıdır.
--spoiler--
demiştir. silahı sadece polis ve askerde görmek istiyorum dediğin zaman, emniyet genel müdürlüğü yaptığın dönemde, mafya mensuplarına silah ve yeşil pasaport veren sen değil miydin? diye sormazlar mı adama?
yaptığı açıklamalar çok da şaşırtıcı olmayan adamdır. bugünkü şartlara şöyle bi baktığımızda abd'den türkiye'ye pkk konusunda ciddi bir baskı vardır. af çıkarın siyaset yolunu açın teröriste diye. bu adam da türk kamuoyunu buna alıştırma oyunun bir parçasıdır ve o da bunu bilerek yapmaktadır.
fatih terimin galatasarayı dört sene üstüste şampiyon yaptığı 1996-2000 yılları arası fenerbahçelilerin şampiyonluğa kulp takmak için bu adam olmasaydı şampiyon olamazdınız dedikleri şahıs.
kendisini alkışlayan gençlerin oy da verebilecekleri göze alındığında üniversite öğrencisi olmanın bilinçli olmakla aynı kefeye konmaması gerektiği anlaşılabilen parti başkanı, derin devlet adamı, hıncal uluç'un yazılarında apple polisher'ı olduğu kimse.
mitçiyken kargaşa yapması için amerika'dan para aldığı, pkk'ya silah sağladığı, pkk üstünden doğudan haraç yediği, gizli cemiyetlerle ilişkisi olduğu söylentileri tavan yapmış adam.**
edit: ayrıca bir kısım arkadaşın zoruna gitmesin*, miiteyken kargaşa çıkarması için 90 larda çok sık görülen "ülkücü polisler" denilen kavramı yaratmış, onlara baya bi kahvehane taratmış ayriyeten bir çok gazetecinin kanına girmiştir. hem pkk'nın hem de kolluk kuvvetlerinin kontrolünü eş zamanlı yürütmüştür anlayacağınız. ve çok daha korkuncu, bunu resmen askeriyenin gözleri önünde yapmıştır. bu da ister istemez,ülkemiz böyle kargaşalara sürükleniyorken, askeriyemiz'de uyurgezer mod on mu acaba diye bir soruyu akıllara getiriyordur. malum techizat 1950 lerden falan kalma ya, biraz şüphelenmiyor da değilim.***
not: bu entry girildikten sonra soul forged sin arabasının kontağını çalıştırdığı anda mefta olmuştur.
derin devletin en güçlü isimlerinden biri. sadece giydiği gömleği beyaz olan eski emniyetçi
yıldırım türker'in hoş bir yazısı aşağıdadır.
--spoiler--
Zamanında Bülent Ersoy, ondan bahsederken, "Tabii sanatçı olduğu için çok hassas bir adam. Yani o da sanatçı sayılır" deyivermişti. Ancak 'sanatçı'ya has bir içgörüyle Mehmet Ağar'ın her şeyden öte bir 'gönül adamı', bir 'temaşaa ustası', bir 'kurgular sultanı' olduğunu herkesten önce görmüş, adını koymuştu.
Son kopan fırtınada Susurluk bağlantısı aşikâr olunca toplu olarak başımızı çevirip uzaklara baktık. Onunla yüzleşme çabasının ancak çabalayanı mahçup edeceğini bildiğimiz için olsa gerek. Yalnız Çarşamba günü Radikal'in ancak pofesyonel okur tarafından görülebilecek en ücra köşesinde minicik bir haber çıktı: "Ağar: Benim ilgim yok". Danıştay'a saldırıya ilişkin soruları yanıtlarken kendisine Susurluk bağlantısı hatırlatılanda, "Beni ilgilendiren tarafı olduğunu zannetmiyorum" demiş. Demokrasi dışı her türlü davranışa karşı olduğunu belirtip resmi makamların halkı bilgilendirmesini istemiş. Resmi makamlar dediğinin kendisinin çok altındaki basit bir makine olduğunu, kendi ser de sır da vermez halinin, nobran ketumluğunun elbette o makine için geçerli olmadığını belirtmiş oluyor.
iki bayram arası düğün olmasa da Şemdinli ile Danıştay saldırısı arasının erken seçim kampanyası için mükemmel bir zamanlama olduğunu biliyor elbet. Hiçbir şeyle değilse, 'sanatçı' isabetiyle.
Mehmet Ağar'ın televizyon kanallarında dönen klibini dikkatle izleyip her bir karesini, her bir satırını okumaya çalışırsak şu an içinde bulunduğumuz felaketi kavramada önemli bir adım atmış oluruz. O klip, şu an sıkıştırılmış olduğumuz köşede bize sunulan hayat alternatifini gösteriyor. Kahramanımız adam gibi adamın maceralarının fragmanı.
Kaçınılmaz olarak estetik bir öneri aynı zamanda. Hayatımızın rengini, dokusunu, ahenginin mimarisini işaret ediyor. Oluşturduğu drama, bir kanala sunulan dizilerden birinin sinopsisi gibi.
Giderek tehdit makamı edinmiş olan şanlı 'Memleketim' şarkısının Ağar vizyonuyla lehimlenmiş yeni versiyonuna dikkat edin. Geçmişin arabesk sultanı Mine Koşan, yıpranmış ikbalinin acısını çıkaracak kadar derunundan söylüyor. Vakur ama paramparçalı. Bestesi Türk olmasa da çoktan devşirilmiş bu şarkının Balkan soğukluğundan arındırılmış, batı tınısının boyunduruğundan kurtarılmış, aranje değil adeta eller yukarı teslim alınmış hali. Acısından yenmeyen ağır bir kadın sesiyle nihavend makamı "Memleketim".
Ama ya Mehmet Ağar'ın sesi.
O, kendine yepyeni bir imge, yepyeni bir dramatik kahraman duruşu edinmiş. Memleketine, insanına olan tutkusunu anlatırken 'Gönül Yarası' filmindeki Şener Şen vurgulamalarından hayli etkilenmiş bir babayla karşı karşıyayız. Adanmış devlet memuru olarak eşiyle birlikte Anadolu'yu karış karış gezerken tanımış olduğu, velinimeti ilan ettiği Anadolu insanını anlatırken Şener Şen modernizminden katıksız melodramların hıçkırıklı oyunculuğuna geçiveriyor.
Sadri Alışık, 'büyük bir aktör', 'sevilen sanatçı'dan öte, kolektif suçluluk duygusu olarak kazınmıştır bu toplumun belleğine. Onurludur. Harbidir. Komiktir. Gururludur. Beceriksizdir. Sevdalıdır. Öyle bir hassasiyetle yaralanmıştır ki hıçkırıksız konuşamaz. Boynubükük Türk gururunun ikonudur. Sadri Alışık'ı sevmeyen yoktur. Herkes Sadri Alışık'ı yaşatamadığı için çok pişmandır bir kere.
Mehmet Ağar, işte onun çelebiliği, hıçkırık tonlamalarını çok çalışmış. Yazımı zaman almış, kırk kez değiştirilip yeniden yazılmış, kim bilir kaç kere kayda okunmuş bir metni Sadri Alışık hıçkırıklarıyla okumanın içtenliği üstüne ne desek boş. Halkımızın içtenlik tanımının kimlerle çizilmiş, kimlere yakıştırılmış olduğunu başka bir yazıya bırakalım.
Adının ardına yakıştırılan, "Adam gibi adam" da Supermen gibi bir şey değil, biliyoruz. Gururundan ve sevdasından hıçkırıklara boğulacak kadar hassas ama yumruğu demir delikanlıları en hızlı gıdıklayan, burunlarının direğini sızladan laftır bu "adam gibi adam". Yiğit, ağır uslu, sert ama ağlak babalar.
Mehmet Ağar, bu kez bize duygusal, kendini vatanına ve vatan insanına adamış baba adayı olarak sunarken, 'Ben de delikanlının hasıyım. Üstelik bende şefkat de var' diyor. Sonra gözlerimizin içine bakıyor. Söylemese de hepimiz işitiyoruz: "Sizinle daha işim bitmedi."
--spoiler--
bülent ecevit'in başbakan olduğu dönem toplanan meclis tarafından, aklanan politikacıdır. bülent ecevit'in dürüstlük sembolü olması ve bu konuda referansının bülen ecevit olması, kendisi için olumlu bir husustur.
