Çok iyi bir romancı. Aşk gibi aydınlık ölüm gibi karanlık adlı kitabını okuduğum zamanı hatırlıyorum. Su gibi okuduğum kitaplardan biriydi. Müthiş etkilenmiştim. Sonra yitik bir aşkın gölgesinde. Sonra diclenin yakarışı. Sen adlı kitabını bitiremedim bıraktım. Herhalde mehmed uzun istihkakım orada dolmuştu. Şimdilerde beni şu derece etkileyecek kitaplar okuyabilmek için yanıp tutuşuyorum ama yok. Eskisi gibi okuma hevesim de yok. Konumuza dönelim. Mehmed uzun iyi bir Kürt romancıdır. Gerçekten iyidir.
mehmed uzun'un ''zincirlenmiş zamanlar, zincirlenmiş sözcükler'' adlı deneme kitabını okuyorum bu sıralar. yaklaşık 20 yıl önce yazılmış denemelerden oluşuyor kitap ama ne yazık ki türkiye açısından güncelliğini hala koruyor. 20 yıldır (90 yıl mı demeliyim yoksa?) çamura saplanmış, patinaj yapan bir araçtan farksız türkiye, hareket var ama ilerleme yok, yerinde sayıp duruyor. hele bu aralar sanki geriye de gidiyor. yasaklar, baskılar, 'öteki'nden nefret hala türkiye'nin aşamadığı durumlar ve gündeminden bir türlü çıkmıyor-çıkamıyor.
kitapta güzel mesajlar var, vicdana seslenen yazılar. iyi okumalar dilerim.
gerçekten yaşanmış bir olaya konu olan adem evlatlarından biridir. Gerçekten yaşandığını belirterek kısaca anlatmak isterim;
Bir varmış bir yokmuş; develer tellal, pireler berber iken bir okulda bir öğretmen ilkokul 1. sınıf 1. döneminde şöyle bir kayıt tutmuş. "Bunca zamandır öğretmenim, böyle bir öğrenci görmedim. Okuma yazmayı geldiğinde biliyordu, üç rakamlı sayıları hiç takılmadan hemen çarpabiliyor yani nerdeyse tahtaya çıksa dersi benden iyi anlatacak. Adı Mehmed Uzun."
Aynı öğretmen 1. sınıf 2. döneminde şöyle bir kayıt tutmuş, "Mehmed'de bir durgunluk var ilk dönem ki gibi değil, bir sorunu var ama anlamadım." Sonra 2. sınıf 1. döneminde şöyle bir kayıt tutar, "Mehmed bu dönemde hemen hemen hiç okula gelmiyor, bir sorun var ama bilmiyorum." 2. sınıf 2. dönemde bu kez şöyle tutar, "Mehmed hiç eskisi gibi değil, sınıfın en arkasında ve zaman zaman ağlıyor. Annesi ölmüş."
Sonra öğretmen değişir. Yeni öğretmen 3. sınıfın 2. döneminde şöyle bir kayıt tutar, "Sınıf iyi ama Mehmed Uzun diye biri var, tam bir Allah'ın cezası."
Gel zaman git zaman 4. sınıfta meslek hayatının bitmesine 2 sene kalmış yaşlı bir kadın öğretmen sınıfın başına geçer. Bir gün öğretmenler gününde bütün sınıf öğretmene janjanlı paketler halinde hediyelerini sunarlar. Bu sırada arka sıradan Mehmed kalkar ve gazate kağıdına yarım yamalak sarılmış bir şeyi öğretmene uzatır. Sınıf kahkalarla gülmeye başlar. Öğretmen gazate kağıdını yırtar ve taşları eksik bir kolye ve yarısı kullanılmış bir parfüm olduğunu görür. Sınıf bunun görünce daha da fazla gülmeye başlar. Tam bu sırada öğretmen, "Mehmed bu bugüne kadar aldığım en güzel hediyeydi" der ve sınıfta kahkalar biranda kesilir.
Kolyeyi takar ve parfümden biraz sıkar. Ders biter Mehmed utana sıkıla öğretmenin yanına yaklaşır ve "Öğretmenim tıpkı annem gibi kokuyorsunuz" der ve koşarak sınıftan çıkar.
Gökten üç elma düşer; biri sana, biri bana, biri de okuyanın başına.
Nar çiçekleri,yaşlı rindin ölümü,aşk gibi aydınlık ölüm gibi karanlık adlı değerli kitapların yazarıdır kitaplarının arkasında Yaşar Kemal in yazar hakkında düşünceleri yazar .
Neydi günahımız bizim, karanlık gecelerimin Ster'i ?
Neden böyle bir talih?
Neydi suçumuz, kusurumuz neydi?
Hatalarımız neydi, neydi kötülüklerimiz?
Neden payımıza düştü sessizlik?
Neden ateş, yangın, yıkım, göç, elem ve keder?
Neden dönüşü olmayan yollar, donuk ülkeler neden?
Neden gece, sadece gece neden?
Neden gülü olmayan dikenler?
Neden acı, sadece sızı?
Kimdik biz, biz kimdik boş gecelerimin Ster'i?
Adımız neydi, yurdumuz neresi, neresiydi ülkemiz?
Neyi anlatıyorduk, neydi dilimiz?
Bütün hesapları neden bizden soruldu dünyanın?
Sterim benim, kurban olduğum,
Neden kurban seçildik biz?
Neden kan dolu bir göç, yara dolu bir beden?
Ama neden kahrolası bu talih?
Dicle'nin Sesi II
Peki ya onlar? Bizim gibi olmadıkları için kendimizden kabul etmediklerimiz? Kimi yerde bizden olmasını arzuladıklarımız, kimi yerde çeşitli biçimlerde asimile etmek istediklerimiz, kimi yerde de etnik temizlik zor ve şiddetle "biz" haline getirmeye çalıştıklarımız?
Ya onların "biz"i?
kendisinin birçok kürtçe kitabı olmasına rağmen ancak dengbejlerim kitabını okuyabildiğim en sevdiğim yazarlardan biridir kendisi. dengbejleri anlatımını çok beğendim keşke daha fazla yazabilseymiş dengbejler hakkında.
ben, ruhu zedelenmiş, sesi kısılmış, kendisini ifade etmekte çok güçlük çeken insanların yazarıyım. Onlarda da bana karşı çok büyük bir coşku görüyorum. Dünyada hiçbir yazarın buna nasip olacağını zannetmiyorum.
ben,ruhu zedelenmiş,sesi kısılmış,kendisini ifade etmekte çok güçlük çeken insanların yazarıyım.onlarda da bana karşı çok büyük bir coşku görüyorum.dünyada hiçbir yazarın buna nasip olacağını zannetmiyorum.
" Yaşamak için adım atmak lazım, hep yenilenmek lazım , yeni hayat yasamak için değişmek...
Biraz cesaret, biraz çaba, biraz yiğitlik lazım.
Korkaklar yeni adım atamazlar , onlar kendini korkunun ve utancın paslı zincirlerinden kurtaramazlar.
Korkan bi yürek hiç bir zaman emeline ulaşamaz."*
insan sevdiğine kavuştuktan sonra
ekmeği olsun, ayranı hiç olmasın
yemeği sadece darı olsun
yorganı mavi gök olsun
döşeği kuru yer olsun
yastığı sert taş olsun
torbası omzunda olsun
torbanın dibi delik olsun
yurdu buralar olmasın.
Acem ve gavur ellerinde olsun.
Sevgilisi insanın istediği gibi olduktan sonra
gün boyu avare olsun.
aşsız, katıksız, ekmeksiz olsun.
dün şivan perwerle ibonun söylediği dayê megrî stranı (şarkı) üzerinde durulması gereken bir şey.
dün devletin acziyeti göt gibi ortaya çıktı. zira söz konusu stran pkknin ilk kurucularından zeki yıldız anısına yazılmıştır. erdoğanların, barınçların ağladığı bu stran hakkında kürt edebiyatçı mehmed uzun bakın ne diyor: PKKnın ilk kadrolarından Zeki Yıldızın anısına bestelenip,söylenmiştir. Stranı besteleyen Kürd sanatçısı,dengbej Zozan olduğu söylenir. Stran ağıt şeklinde bestelenmesine rağmen Kürdler dikkatimi çekiyor ;eğlence ve etkinliklerde halay çekerek söylerler. Hemen hemen tüm etkinliklerde, Kürd sanatçılarının dile getirdiği bir strandır.
peki zeki yıldız kimdir?
Zeki Yıldız 12 Eylül darbesinde dağa çıkan ilk kadrolardandı. Zeki Yıldızın gerillacılık yaptığı dönemlerde yakın mücadele arkadaşı Hüseyin Aydoğmuş hoca anılarını bazen bize anlatırdı. Hafızamda kalan bu anıları mutlaka yazmaya çalışacağım. Zeki Yıldız , Bingöl ve çevresinde özellikle Akdağ "Ko Spi" eteğinde bulunan Kelaxsi köyüile olan ilişkileri halende anlatılır. Özellikle yaşlı olan kesimlerle diyalogları ve tarihi duyarlılığı olan yurtsever insanlar üzerinde iz bırakmıştı.
Zeki Yıldızla sanaat okulunda beraber okuyan ve sonradan şehid olan M.Sıddık Bilginnin babası Abdülaziz efendi ile Kelaxsi köyünde yakın dostluk ilişkisi kurar. Zekı Yıldız Abdülaziz efendiyi o kadar etkilemişti-ki,sohbete bize anlata, anlata bitirmezdi.
Zeki Yıldız Bingöl ve çevresinde 2 yıla yakın gerillacılık yaparken 23 ağustos 1981 de kendi köyü Qumık civarında şehadette ulaşır. Çok iyi hatırlıyorum bu çatışmada bir askerde ölür. Zekide böbrek hastalığı vardı. Böbreği sürekli taş ürettiği için ,sürekli sancı ve ızdırapla yaşıyordu. Şehit edilmeden evvel hastalığı bakım ve tedavi gerektirdiği için de köyüne yakın alanda gerillacılık yapıyordu. Evli ve çocuklu olan Zeki Yıldızin eşi halen Almanyada yaşamaktadırlar.
dün T.C. devleti farkında olmadan pkkli gerillaya ağıt yaktı. miting alanında yurtsever kürtler yerine devletin kürtleri ampüllü bayrağı sallıyordu. körlerdi, sağırlardı, birbirlerini ağırlıyorlardı.