Gerçekten artık böyle birine ihtiyaç var.
Bir yaratıcıya iman ediyor, onun kudretine, ilmine, hikmetine, rahmetine iman ediyorum. Fakat kendimi Müslümanlarla kardeş olarak göremiyorum. Hadislerin çoğunda sıkıntı var bundan eminim. Kurana bakış açımızda da sıkıntı var bence.
Bir elçinin çıkıp gözlerimizi açması lazım bize hakikati göstermesi lazım. Yoksa işimiz yaş.
1500 sene geçti hiç mi dünya, ihtiyaçlar değişmedi?
insanoğlu tek başına hakikati bulamaz.
Dabbe varsa o kadar vardır taviz vermiyorum bu fikirden ama hayal ürünü gibi dabbe,gubba varsa seçilmiş kişi varsa kurtarcakmış...
Kim inanır anca kadir.
insanları hidayete erdiren, onları doğru yola sokan gibi bir anlamı olup Aliya izzetbegoviç mehdi'nin tembelliğimiz olduğunu söyler. Ortaçağda şu an adını hatırlayamadığım bir alimin yazdığı bir kitapta da mehdi beklemenin tembellikten, sorumluluk almamaktan, sürüden bir koyun olmaktan kaynaklandığını ve bu düşüncenin islam dinine sonradan sokulduğunu belirtiyordu efendim. Sonuçta dönemin karanlığından bizleri biri gelip kurtaracak ve bizi düzlüğe çıkaracak düşüncesi sadece müslüman toplumunda, ortaçağda değil; aslında her coğrafya ve dönemde var olan ve kişisel sorumluluktan sıyrılıp birinden medet ummanın bir izdüşümüdür, evet.
Yahudilikteki ve Hristiyanlıktaki (bkz: mesih) inancının Müslümanlıktaki karşılığıdır.
Mehdi falan yok kandırmayın kendinizi öyle. Kurtarıcı bekleyen diktatör bulur.
Çoğu dinde bir kurtarıcı inancı ve beklentisi vardır. islam Yahudilik Hristiyanlık gibi semavi dinlerde olmakla birlikte budizm, hinduizm, konfüçyanizm gibi dinlerde de vardır.
budizme göre budanın tamamlayamadığı dini bi gün dünyaya gelip tamamlayacak olan kişi metteya'dır.
Ne zaman geleceği ise hinduizmde şöyle betimlenir.
Geleceği beklenen ideal zamanın vakti ve süresi her dinde merak konusu olmuştur. Genelde bu süreç dünya hayatının sonlarına doğru öngörülmüştür.
Hinduizm’e göre ülke barbarlar tarafından istilâ edilecek, dinin inanç öğretisi yok olacak, barbar hükümdarlar halkı soymaktan başka bir şey düşünmeyecektir. Halkın kıymetli eşyalarını, kadınlarını, kızlarını ellerinden alacaklar, asaletin tek şartı zenginlik olacaktır. Aile bağları çözülecek, kimse evlenmek için bâkire aramayacak, kadınlar kocalarına sadakat göstermeyecek, çocuklarını henüz ana rahminde iken öldüreceklerdir. Tabiatın düzeni de bozulacak, mevsimlerin ahengi kalmayacak, yağmurlar zamanında yağmayacak, nehirler ve dereler kuruyacaktır. Devrin sonuna doğru ağaçlar otlara dönüşecek, insanlar kıtlık korkusuyla yaşayacaktır. Hinduizm’deki bu felâket tasvirlerinin benzeri Mecûsilikte, Yahudilikte ve diğer dinlerde de vardır