medeniyet dili olmayan dil

entry1 galeri0
    1.
  1. “insan, dilinin altında gizlidir.”
    “Ziman derîyê dil e.”
    “Kürtçe medeniyet dili değildir,” diye buyurdu bir devlet büyüğü, geçtiğimiz günlerde. Mefhum-u muhalifinden okunduğunda, “Türkçe medeniyet dilidir,” diyen bir böbürlenme tonunu kaçırmak, olanaksız.

    “Hayır, esas Kürtçe medeniyet dilidir,” diye itiraz etmek mümkün bu dayılanmaya. Onun ardından da Kürtçe’nin zenginliği, tarihselliği, Kürt edebiyatının gelişkinliği vb. konusunda argümanlar öne sürmek…Ama ben başka bir yoldan gitmeyi önereceğim: Ne demektir “medeniyet dili” olmak? Arınçgiller yakın zaman önce “evlad-ı Fatihân” olmakla böbürlenirlerdi. “Ceddimiz dedemiz, neslimiz babamız” cümle cihanı karşılarında diz çöktürmüşler, Hilali bir hançer gibi ehl-i salibin bağrına saplamışlar, Viyana kapılarına dek dayanıp…
    Daha “rafine” sağcılar, artık işi bu kadar vulgarize etmiyorlar. Nihayetinde dün bağrına hilali sapladığımız Hıristiyan Avrupalılarla daha içli dışlılar - siyaseten ve ticareten…
    Peki daha “şık” gibi duran “medeniyet dili” kostaklanması, alttan alta “evlad-ı fatihân” olma böbürlenmesinden çok mu farklı? Öyle ya, bir dilin “medeniyet dili” hâline gelmesi, ancak ve ancak ulus-devlet sınırlarını aşan bir politik çeper dahilinde konuşuluyor olmasıyla mümkündür. Bu ise klasik ya da “modern” biçimleriyle emperyal bir girişim ile mümkündür ancak. Antik çağda Latince’yi bir lingua franca kılan, Roma imparatorluğu’nun kılıcıdır. Arapça islâm fetihleriyle birlikte Asya içlerinden ispanya’ya dek yaygın bir alanda kullanılır olmuştur. Bugün “medeniyet dili” olmakla övünen ispanyolca, bu özelliğini Cristobal Colon ile başlayan ve on milyonlarca Amerikan yerlisinin yaşamına ya da boyunduruk altına alınmasına malolan alçakça bir fetih ve sömürgecilik serüvenine borçludur. Bir başka “medeniyet dili”, ingilizce bir yandan soğukkanlı ve acımasız bir sömürgecilik girişiminin, diğer yanda da XX. yüzyıl boyunca tüm dünyaya kök söktüren ABD emperyalizminin sultasına borçludur yaygınlığını. Fransızca’nın Afrikalı’ya “medeniyet”i nasıl öğrettiğini ise Franz Fanon’dan ya da “Hepimiz katiliz!” diye haykıran Jean Paul Sartre’dan öğrenmek
    mümkün.

    Şu hâlde, “medeniyet dili”ne sahip olmakla övünmek, atalarının emperyal/ist serüvenleriyle iftihar etmekle bitişik bir edim. Yani fethedilen yüz binlerin katledilmesi, yerlerinden-yurtlarından sürülmesi, haraca bağlanması, yabancı bir boyunduruğa zorlanması, kadınlarına, çocuklarına el konulması, doğalarının tahrip edilmesi, kaynaklarının metropollere akıtılması, yerli halkın demir yumrukla disipline edilmesi, yani “medeniyet”i mümkün kılan bir dizi edimle iftihar etmek…

    Hayır bu, bizim işimiz olamaz. Biz bugün birlikte “madunların dilleri”nden söz edeceğiz. Yenik düşmüşlerin, ezilmişlerin, fethedilmişlerin aşağılanan, yok sayılan, unutulmaya mahkûm kılınan dillerden…Ya da “medeniyet dilleri” olma savındaki ulusal dillerin sömürgeleştirdiği ve sürekli olarak saçaklara iterek marjinalleştirdiği “yerel diller”den.

    -Sibel Özbudun
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük