ultra zengin olup, ağlamak, üzülmek için bahane arayan şımarık tiplerle; fakirlikten kurtulmak için her şeyi yapmaya hazır olanların, hırsızların, mahalle serserilerinin, her erkeğin altına yatmaya hazır kaşarların kahramanlaştırıldığı 2 saçma diziye dair bir karşılaştırma.
benim adım gültepe: bu dizinin tek bir bölümündeki olaylar bütünüyle 10 sezon breaking bad çekilebilir rahatlıkla. karakterler o kadar karikatür, acı dozu o kadar fazla ki, inandırıcılıktan eser yok dizide. ben üzülmek, ağlamak şöyle dursun, çoğu zaman gülüyorum bu diziye takıldığımda.
normal hayatlarımızda suratlarına bakmayacağımız kadınlar bu dizide çok masummuş da, kaderin oyununa gelmişler gibi bir anlatımla sunuluyor bizlere. ya seyfi? aman yarabbi. sokakta gündüz bile görsem yolumu değiştirmeme sebep olacak kadar tehlikeli olan bu tip, bu dizide baş tacı ediliyor, kahramanlaştırılıyor. polat alemdar'ı örnek alanlar gibi bunu da örnek alanlar çıkarsa yandık amk.
o değil de, birinin anasını ağaçların arasında sikiyorlar, diğerinin babası hoca ayağına hatun götürüyor; öbür tarafta 2 kazık kadar kızkardeş aynı mahalle serserisine aşık. bu mu amk izmir?
medcezir: aslında tutarlılığı olan bir dizi bu. ilk bölümden itibaren aynı saçmalıkla devam ediyorlar çünkü. adamlar götlerinden para sıçacak kadar zenginlerken, yaşadıkları en ufak terslikte sanki dünyanın sonu gelmiş gibi davranıyorlar. teselliyi de yine o şaşaa içerisinde bulmaları da ayrı bir gariplik bana göre. ne zaman bu diziye denk gelsem, fakir olduğumuz için allaha şükrediyorum.