kadina hicbir alanda soz hakki taninmadiginin en guncel ve belirgin isaretidir. malum, mecliste turbanli veya basortulu * kadin milletvekili olmadigi ve mevcut kadin milletvekillerinin de soz birligi etmiscesine seslerini cikarmadiklari ** dusunuldugunde, her zaman oldugu gibi yine soz hakki erkeklere gecmektedir.
eğer kadın ve erkek bu ülkede eşitse neden kadınlar karar vermiyor veya görüşleri alınmıyor diye bir şey söylemek anlamsızdır. nihayetinde kadın erkek farketmez. ayrıca başı açık olan kadınların kendilerini hiç ilgilendirmeyen bir konu olan türbanlıların üniversiteye girip giremeyeceğine karışmasına sesiniz çıkmıyor da buna mı çıkıyor.
bu ülkede namus kadının bacak arasındadır. ve erkeklerin koruması altındadır. dürüst ve ahlaklı namus bekçilerimiz, namusun bacak arasından kaçıp gitmemesi için stratejik planlar üretmektedir.
turbanin arkasina saklanip, siyaset yapanlar, kurnaz kasaba politikacisi erkekler oldugundan, hic de yadirgamadigimiz seydir. mesele onlarin meselesi aslinda ve de, en derininde.
erkeklerin tükenmek bilmeyen ve yükseklerde seyreden egolarının meclise yansımasının bir örneğidir...neden kadınların fikirleri alınmamakta yada bu tartışmalarda kadınlar yer almamaktadır anlamak imkansızdır.
kadınların önemli bir bölümünün dini inançlarını yaşamak istemeleri nedeniyle milletvekili yapılmamaları üzerine eşlerinin kardeşlerinin onların hakkını savunması durumudur.
Kadınların yerine erkeklerin karar verdiği bir ülkede gayet doğal bir durumdur. Eee sonuçta saç telinden rahatsız olanlar onlar neden kadınlar konuşssun ki. Hem müslüman kadınlarımız da ay ne güzel erkekler bizim haklarımızı savunuyor diyor. Ailede şiddet , tacizden konuşan yok ama nedense.
gerçek mağdurların çağdışı-baskıcı-laikçi zihniyet mensupları tarafından saçının başının yolunması yoluyla susturulması riskinin bir sonucudur.
(bkz: atın bu kadını dışarı)
mecliste özgürlükler lehine konuşan kadınları da erkek zanneden miyop zihniyetin iddiasıdır.
(bkz: gözünü laiçilik bürüyen bünyeler)
kadınlara seçme ve seçilme hakkının verildiği 1935 * mecliste kadın milletvekili sayımızın bir elin parmağını geçmediği düşünüldüğünde pek de garipsenmemesi gereken durum.
eğer bu vahim ise ben size masadan sandalyeden düşeceğiniz bir bilgi vereyim; meclis adalet komisyonunda sırrı sakık da var muhsin yazıcıoğlu da. milletvekilleri arasında da tasnif yaptınız. bir tasnif yapılmadık konu kaldı;
bu topraklardaki kadın-erkek eşitsizliği, tıpkı türk-kürt çatışması gibi bir üstyapı sorunudur ve fakat yine de bir sorundur. demokratlığı ile övünen türk siyasal partilerinin muhafazakar-müslüman ahlakları gereği erkek milletvekili yüzdelerinin yüksekliği kaçınılmazdır.
halka ve reel hayata gram nüfus etmeyen, etse bile slogan boyutuna indirgenmiş, jakoben dozda seçilme haklarının 21. yy sularında halen türkiye cumhuriyeti kırsalında işlenen töre cinayetleri ile doğru orantısını varın siz kurun da ondan sonra devrimcilik oynayın kendi aranızda. yani kıçtaki kıllar kıvırcıktır. vaciptir.
bu sorun kadın-erkek eşitsizliğinden çıkmamıştır bu sorun tamamen kadınların siyasete girmemesinden, siyasetle yüz göz olmak istememesinden, aman ben evimde oturayım ne işim var kürsülerde, avaz avaz bağırmaya zengin bir koca bulayımda geçinir gideriz, yakarız sobayı oh sıcacık yuvamızda otururuz birde çocuk yaparız -heytt hayat ne güzel- düşüncesinde oldukları için çıkmıştır.e kadınlar ülke sorunlarına, siyasete ilgi duymayınca yukarıdan uzaylılar mı gelip tartışacak tabikide erkekler ve kamer genç tartışacak kimse kadınlara sen siyasete giremezsin otur oturduğun yerde demiyor.kapı gibi anayasa var, kadının siyasette erkeklerden farklı bir rolü yoktur diye.ha tabi birde bu siyasete girecek kadınlar ''bırak sen elinin hamuruyla karışma erkek işine'' diye yapılan baskıdan etkileniyorsa varsın girmesin siyasete.eğer küçücük bir baskıya dahi boyun eğecekse ben ne anlarım o siyasetçiden.