şu sıralar istanbul şehir tiyatrolarınında oynanan dede korkut un deli dumrul unu anlatan oyun.
deli dumrul altından su geçmeyen bir çayın üstüne bir köprü yaptırır. köprünün başında bekler. geçenden 30 akçe alır; geçmeyeni de kılıcıyla tehdit eder. kurumuş çayın kadın memelerini ezdirmemek için yemin etmiştir. bunu hem saygıdan hem de, incineceğini düşündüğünden yapar. onu tekrar diriltmek ister. aslında bir nevi ölüme inanmaz. azrail e de bu yüzden meydan okur. deli dumrula göre, düşüncesiz, gözünü mal hırsı bürümüş insanlar doğayı küstürmüştür. dumrul, köprüden geçerken sorun çıkartan bezirganı düşmanı beller.
mecbur adam, köprüde beklemeye mecbburdur.
gel zaman git zaman derenin suyunu ararken kendi 'su' yunu bulur. aşık olur. karşısına ölüm çıkar. sorguları onu ölümün aslında yok oluş olmadığına götürür.
ragıp yavuz, oyunda 'shakespearevari' şiirsel bir dil kullanmış. belliki bu oyuncuları çok zorlamış. oyun bazı yerlerde pek akmıyor. ben, rolünün altından hakkıyla kalkan bi, 'bezirgan' rolünü oynayan ersin sanyer i gördüm.
benim en çok hoşuma giden ayrıntı ise, azrail rolünü bir kadına oynatmaları oldu. ister azrail i 'ti' ye almak olarak bakın, ister azrail e yakıştırılan cinsel kimliği kaldırmak...
sonu farklı bir finalle biten orijinal bir çalışma olmuş. gidin. görün. izleyin, derim.