yazın soğuk, kışın sıcak olan yaşamaya elverişli yerdir. (yazar, yaşadığı şehrin sıcağından bunalmış bir durumda iken, bu başlığı görmesiyle aklında bir ışık yanar..)
denizlerde ve karalarda olabilen, dışarıyla bağlantısı bir giriş olan doğal barınaklar. içlerinde yaşayan canlılara da mağara canlıları denir.
zoologların üç sınıfa ayırdıkları bucanlılar, mağara misafirleri, yani trogloxenes; mağara severler, yani troglophiles; ve mağara sakinleri, yani troglobites.
mağara severler, yaşamak için karanlık ve nemli ortamları tercih eden ancak mağara dışında da yaşayabilen canlılar. bazı semender ve solucan türleriyle mağara cırcırböceği diye isimlendirilen böcekler ve uzun bacaklı bazı örümcek türleri bu gruba girer.
mağara sakinleri tüm yaşamını mağarada geçiren canlılardır. bazı kırkayak, örümcek ve böcek türleriyle; saydam bazı semender türleri bu gruptadır. deniz diplerindeki mağaralarda bazı karides, kerevit ve balık türleri yaşar. bu canlıların gözleri haliyle yoktur veya körelmiştir, çevrelerini gövdelerinin iki yanında bulunan antenlerle algılarlar.
10. sınıf coğrafya dersi dönem ödevine basitce bir konu olmayı başararan yeraltı oluşumları. akla ilk gelenlerden birisi de herkesin bir gün görmesi gereken damlataş mağarasıdır.
Doğal süreçler sonucunda oluşmuş yeraltı oyuğudur. tarih öncesi çağlarda (neolitik çağa kadar) insanların barınmak ve vahşi hayvanlardan korunmak için kullandıkları yer.
şimdi diyeceğim ki, deep'in evi.. hem moderasyon "sadece yazarı ilgilendiren entryler silinir" deyip silecek.. hemde olmayan adamın arkasından konuşmuş olacağım.
mitolojiye göre mağara, karanlık ve saklayıcı olması nedenlerinden dolayı ana rahmini sembolize eder. ayrıca yer altı ile yer üstünü birleştirdiği için de devamlılık ve bütünlük işlevi sağladığına inanılır. bu birleştiricilik fonksiyonu da anaçlığını pekiştirir.
türk ve islam mitolojisinde mağarların ezelden beri kutsallaştırıldığı malumdur. bunun hz. muhammed'in düşmanlardan kaçarken mağaraya sığınması, ilk vahiynin bir dağda gelmesinden dolayı olduğunu düşünmek ve söylemek mümkündür. gerek alyat destanlarında, gerek bozkurt ve ergenekon destanlarında bu kutsallaştırmanın izleri açıkça görülmektedir.