bileklerini jiletlemek... aman allahım o ne büyük zevktir öyle. jileti alırsın eline ışığı loş bir hale getirirsin slov bir şarkı açarsın ve iyice gerginleştirdiğin bileğine o parıl parıl parıldaya jileti hafifçe dokundurursun. acının verdiği zevk kalp atışını hızlandırır, nefes alış verişin hızlnır ama aynı zamanda tansiyonun düşmeye başlar akan kanı gördükçe zevk iiye katlanır, gözle kararır baş döner... mükemmel bir histir, hiçbirşeye değişilmez...
yarayı kanata kanata kaşımak, kabuklarını soyduktan bir gün sonra, tekrar kabuk bağlayınca yine soymaktır. bir şeylere kızdığında, kolunu bacağını kesip, oluşturduğu yaraya bir sanat eseri gibi bakmak ve öyle muamele etmektir.
başının tam ortasından tel tel saç koparmak da çok zevklidir.
diğer yönden aslında kanımca her zevk içinde bir acı barındırır. bu acı ya peşin peşin, ya da sonradan çıkar gün yüzüne.
insanın kendisine acı verdiğini bile bile uyguladığı davranışlardır:
-ağrıyan dişe durmadan dil ile baskı yapmak,
-yüzde çıkan sivilcelerle oynamak gibi...
