bir çok şey söylenebilir, satırlarca yazılabilir; artık cevap hakkı olmayan bir kişiliğin ardından fazla bir şey yazmak istemiyorum ancak;
evet gitti su döker cinsten sitem sulayışları ne olaki acep?? geri döner dönmez kendi bilir fakat insanın sorgulayabilirlik derecesi niçin inanç kısmında terslik yaşar?
herif gelir inanan kişilere küfür eder sorun olmaz aksi çıkınca vay efendim edepsiz vay efendim şöyle...
insan olarak ele alırsak yaptığı gayet doğaldır. haşa bu kişi peygamber değildir. uyanın!
kişisel olarak zıtlık yaşadığını düşünmüyorum. allah çevresinde bulunan insanları ıslah, ve görmeyen gözlerini açsın.. farkına varsınlar. kırılan kalp değil boşa yaşanmış yılların farkındalıklarıdır. ve farkına varmak anlamaktır...
allaha emanet olsun.
bir çok şey söylenebilir, satırlarca yazılabilir; artık cevap hakkı olmayan bir kişiliğin ardından fazla bir şey yazmak istemiyorum ancak; Bir insanın inancını sorgulaması kendine aittir, insanları kırıp, yıkacağına burada ahkam kesip de olur olmaz saldıran ve küfreden bir insanın inancını da vicdanını da kendisi bir sorgulasın bakalım. yolu açık olsun...
(#6491378) memleket sorunlarına derin ve edebi bir bakış açısıyla yaklaşarak ülke barışına bir nebze olsun katkı sağlama amacında olan yazar. kutlamamak mümkün değil. moderasyon bunlardan klonlamalı.
annesinin öğreticeklerine ihtiyacı olmayan yazardır. ağzı süt kokan çocuklar kirletmesin bare nick altını yazık...
annesi dünyaya getirme şerefine nail olmuş gerisi boş. öpüyorum ellerinden.
vah yavrum vah, üçüncü bir dünya ülkesini temel alıp büyüklük taslamaya kalkman takım elbise giymiş 7 yaşındaki çocukların büyüklük taslamasına benziyor. sadece komiksin.
şimdi senin anlamayacağın dile geri dönüyorum, taş kafan protein eksikliğini çektiğini bilirim, bulgur pilavı kaşıklamaktan nato mermer nato kafa olmuştur.
laf cambazlığı yapmayacağım bnim için çok kolay birşeydir lafa laf oturtma strajedisi senin gibi ebul cehil karpuzu kafalı deyyuslara daha çok yaraşır.
bu alemde yedi renk vardır demişin. sen öyle sanmaya devam et. dünyada aklının almayacağı kadar çok renkler vardır. resim dersinde öğrenmiş olduğun traştan bilgilerle karşıma çıkmaya cüret ediyorsun bir de utanmadan, gerçi utanılacak sıfat sende ne arasın. ama bence sen fıstıki yeşil renksin. en son hatıra gelen ve unutulmaya mahkum. ancak emsalsiz hakedilmiş zaferlere bok atmaya kalkan gereksiz bir zevat ve zerzavatsın. tuzlayım da kokma.
ben ne kadar da global davranmaya kalksam sen kıçını yere çakıp şahsiyetime tezekler fırlatıyorsun.
ama bunu benden yapmamı bekliyorsun fakat çok beklersin, ben o kadar daha düşmedim, şüphe yok ki sadece burda yazı yazmıyorum burasını sadece ve sadece tapon mallarımı elden çıkartan bir derya olarak görüyorum. benim medeniyetimin ahı gitmiş vahı kalmış ürünlerini size gazlaması gibi. mesela renault 12 serisini, murat 124 ve 131 serisini gazlaması gibi. arada sırada iyi mallar veririm ama çoğu malımı kendime saklarım. ama bazı bazı hafif efor sarfederek birşeyler kaleme alırım.
şimdi genç adam iyi dinle sen altındaki kağsamış bir çoktan kadük olmuş bir granada ile jaguar ile kapışıyorsun, daha doğrusu kapışmaya çalışıyorsun. gaz pedalını sonuna kadar basmısın. hız ibren kadranın sonuna dayanmış. devir göstergen ise tehlikeli kırmızı noktada. oysa karşındaki jaguar gaza hafifçe dokunuyor bir milim daha bassa egzos dumanına boğulup kalacaksın. senin medeniyetim ile benim medeniyetimin durumu bu. hafifce gaza dokunuyorum ve seni toz duman içinde bırakıyorum. sakın ha motoru daha fazla zorlama yakarsın yoksa evladım. motoru zorlayacağına bir düşün bakalım, senin medeniyetin niçin yunanistandan yaşam kalitesi açısından 55 basamak daha aşağıda? niçin hala müzelik fikriyatlarla bizim medeniyetime kafa tutuyorsun ve bu suretle kumda oynamaya gönderiliyorsunuz, çöp batmasın diye.
ha bu arada son yazmış olduğun tabirlere kızmıyorum çünkü zat-ı alin onları aynada kendi sıfatına bakarak söylemiş olarak kabul ediyorum.
bugün bize kadir geldi, gözü yaşlı bir resim gibi durdu karşımda. sarılmak istiyor ama korkuyordu çocuk. övünmek gibi olmasın, muhitimde maçoluğumla nam salmışımdır. hamle yaptım, numaradan kaçtı. ''hayır, öpme! sarılma!'' dedi demesine ama gözleri tarafından bana ''gel'' oldu. yakaladım, tuttum çevirdim, paça kasnak falan derken öptüm güzel çocuğu. ''bunlar kainat gibi gerçek dudaklardır'' dedi. koltuğuma oturdum ''bilmezdim seni bu kadar sevdiğimi, bu derde düşmeden önce'' diye mırıldandı. takip eden süreçte sakin olmak zorundaydık.
........................
james dean misali içtiği sigarasının dumanını yüzüme üfledi; ''sence de kadınlar iğrenç yaratıklar değil mi?'' sonra sözlüğe girdi, ayarı gelmiş. pencere açıldı, klavye tıkırdadı. acep kadir oğlan gene kimi hakladı?
ha ha ha ha fare zehiri iç mefta ol demişin bana. ben buna sadece gülerim. zehirli kokuşmuşluğunuza o kadar çok maruz kaldım ki, artık kokuşmuşluğunuz yanında fare zehiri pasta kreması gibi kalmaktadır.
bana çıfıt dedin, aklınca beni aşalağılamaya çalıştın ama beni shylock ettin. küçük beyninle beni yerin dibine batırayım derken esasında kavminin kepazeliklerinden bir numune sundun.
aç kulağını iyi dinle küçük adam hem de çok iyi dinle. senin bir masa kadar düz mantığınla bok sandığın karakter olan sylock aslında makbul karakterdir. benim kültürümün ve dünya kültürünün en büyük şahikası olan william shakespeare'in - sizin kültürünüzdeki insanlar bu ismi bir hamlede doğru olarak yazması mümkün değildir- yarattığı ilüzyona kanmısınızdır. oysa shylock bir insanın olması gereken karakterdir. oyundaki diğer karakterler ise olmaması gereken karakterlerdir. william shakespeare'in shylock'u tu kaka diğerlerini cici göstermiştir. fakat siz görünütüye o kadar çok aldanıyorsunuz ki -yahut kafanız basmıyor- ilüzyonlara kaptırıyorsunuz kendinizi.
çökmüş bitmiş bir medeniyetin uzatma devrelerinde sahaya giren hırçın forvet, yazık sana. medeniyetiniz evliya celebi, mevlana, keçecizade izzet molla, dede efendi -şimdilerde onlara turistik esya muamelesi yapıyorsunuz- gibi kişiler ortaya koydu ama bu çürüşmüşlük ile anca çıkara çıkara bir tuna kiremitçi, küstüm latif çıkartabiliyorsunuz belki fazla ıkınırsanız kabız olursunuz kim bilir?
sanat ve toplumun karşıtlığının en koyu şekilde yaşandığı toplum sizin kültürünüzdür ki köyde eşeğe zıplamaktan ancak ve ancak bir takım kağsamış içi geçmiş tuvalet kağıtlarına terfi etmişinizdir.
"bir belâdan bin belâyı icadeden hain yezid."
zindan yolunda değil, sanki mehtap âlemindeyiz!
diye çalıp oynayarak bataklığınızda debeleniyorsunuz.
sanki elinizden gidecekmiş şimdilerde kocaman bir çöplüğü andıran şehri fetih etmenin beşyüz bilmem kaçıncı yıldönümüzünü tantana ile kutluyorsunuz. kurnazlıkla, barbarlıkla o şehrin canına nasıl ot tıkadığınız bellidir. sadece bu faturayı tek parti dönemine çıkartırsınız bu. ama çoğulcu demokrasinin emekleme devrindeki iktidarların bu ot tıkama faaliyetleri hasır altı edersiniz. biz buna riyakarlık deriz.
size ne diyebilirim ki?
bana fare zehiri iç demişsin fare zehiri içip merhumlar safına katılmaktansa bir romalı gibi bir eski yunanlı gibi baldıran zehiri içip yahut kölemin tuttuğu kılıçın üzerine atlamayı tercih ederim. ama buna gerek duymuyorum. çünkü savaşı biz kazandık, hem de iki defa, zaferi kazanan kendini niye öldürsün ki? kaybeden öldürür değil mi?
artık kendini kazıklamaktan vazgeç, hadi kendini kazıklamayı bir kenara at kitleleri kazıklamaya utanmıyorsun behey şapsal?
galiba big ben saat kulesinin haşmeti, londranın asit yağmuları fikriyatını dumura uğratıp darma duman etmiş ki çarcabuk bir kaldırım taşına binlerce acem mülkü feda olan diyarı alelacele terketmişin.
bu gayet normal durumdur nasıl ki atlar klakson sesini duyunca ürker gemi azıya alıp geriye tornistan ederler işte sende bizim medeniyetimiz karşısında ihihihihhihihi diyerek şaha kalkıp geri basacaksın.
hadi sana birşeyler anlatayım da bil. hiç bir zaman hiç bir düşünceye kendimi yakın hissetmedim. hiçbirşeye taraf olma gereğini duymadım. istesem bile olamam. hayatı tersten yaşayan sizin pek muhterem halkınız eğlenilecek yerde çalışmaya, çalışılacak yerdeyse eğlenmeye kalktığından dolayıdır ki şu anda bok içinde badem kadını gibisiniz. her tarafınızdan buram buram çökmüşlük akarken hala ve hala kuyruğu dik tutmaya çalışıyorsunuz.
bağnazınız çoktur, sırf bunu dini anlamda anlamayın, düşünen insanınız çok azdır. olanları ise kendinize benzetmek için elinizden geleni yaparsınız. dandik evlerde dandik semtlerde ömrünüzü geçirirsiniz. en büyük şehrinizi sikindirik kasabaya benzettiniz. siz ne balık ne kuşsunuz. kasabasınız.
köyün doğal güzelliklerinden mahrum şehir gibi şehirin olanaklarından mahrumsunuz. dilinizin çok zengin olduğunu söylersiniz ama değildir. bir dilin zenginliği basılı eserlerinin sayısı ile ölçülür. istatistik vermeye gerek duymuyorum üşenmede git araştır ve başka dillerle karşılaştır.
hep vızıldanmayı bilirsiniz ama iş icraata geldiği vakit binbir bahanenin arkasına sığınırsınız. elektirik kesildi su kesildi diyerek hep birşeyin arkasına sığınırsınız. bahane olmasına gerek yok aslında siz bahane icat edersiniz.
işleriniz bizans entirkalarını aratmayacak türdendir ve utanmadan sureti haktan gözükmeye gayret edersiniz. işiniz gücünüz iftira yalan dolandır. madem ben o kademeye yükselemiyorum çan çan konuşarak bok atarak o kademeyi aşağı cekeyim ve sivrileyim metodunu uygularsınız.
ama hakikat suratınıza çarptığında veyahut o mertebedeki kişi sizi kaale alıp ne diyorsun lan sen lavuk diye başlayarak çürütülmez mantığı ile karşılık verdiğinde koşarak en yakın etek altına girersiniz ve orda tirtir titrersiniz. etek sahibinin dişi olmasına gerek yoktur sizin için koşarsınız elmadağ yöresinden bir travestiye sığınırsınız. hep delikanlı geçinirsiniz ya akın akın oğlan kerhanelerine gitmeniz sizin nasıl bir delikanlı olduğunuzu gösterir. çünkü sizler bir kadınla adam akıllı konuşma kapasiteniz yoktur ve olamayacaktır.
yasak günah ayıp tekerlemesini ağzınıza dolamışınız birkere. için yapmak istediklerinizi başkaları yaptığı vakit zındık, küffar, mendebur nameli şarkılar söylersiniz.
bizim kültürümüzden birçok seyler aldınız mesela teknolojiyi. olur da birgün sizden teknolojiyi geri alsak öküz arabanızla başbaşa kalırsınız. zannımca o öküz arabasına sizden daha iyi koşulacak canlı yoktur.
dolap beygiri gibi döner durursunuz. işiniz güçünüz riyadır. kurnazlıktan başka bir özelliğiniz yoktur. ve ne yazık ki bunu akıl zannedersiniz.
kurnazlıkla bir işi yapmaya çalışırsınız ama yapamazsınız. çünkü kurnazlıkla bir işe başından sonuna kadar gitmez. gidilmeye çaılısıldığı vakit kepazelik olur.
cenazeleriniz bile iki yüzlülük arenasıdır. sizden nefret bile etmiyorum hiçbir şey hissetmiyorum. der grosste hass ist still
bütün bunlara rağmen benim medeniyetim size el edecektir ve muassır medeniyetler seviyesine çıkartacaktır.
her zaman böyle olmuştur ve olacaktır, eskiden siz bize hurra edersiniz ama yalın kılıçla tüfeklere karşı savasılamayacağını geç de öğrendiğiniz için edin şimdi tembellik edebildiğiniz kadar.
bize kökünüze kadar muhtaçsınız. kıcınızdaki donun üretim teknolojisini bizi cat ettik. biz gelişmemizin hakedilmiş refahını sürerken siz de gelişememenin koduğumuz yerde otlamanın ağlaklığını yaşayacaksınız ve yaşıyorsunuz.
muzdan bahsetmişin ve muzun neden boyandığını sormusun. hadi sana anlatayım da biraz bil. muz boyanmaz sarartılır. bu zamanla olur yahut karpit marifetiyle yapılır. çünkü yeşil muz dediğin şey hamdır, muz zamanla olgunlaşır sararır. ama karpit kullanıldığında muz sarartılması zaman mevhumu olarak kestirmeden icra edilir. senin medeniyetinde muz yetiştirilir. tadsız tutsuzdur saman gibidir tadı. senelerce ithal muzu tu kaka edilmiş sizde üretilen muz yüceltilmiştir. ne kadar progabanda yapılırsa yapılsın sizin ürettiğniz muzun dandik olduğunu cümle alem bilmektedir. hatta kendi halkınız bile biliyor. en aptal vatandaşın bile ithal muza çikita muz diye övgüler yazmadı mı?
oysa bu bamya muzu övmek için yapılan progabanda çalışmalarının yerine bilimsel atılımlar yapılsaydı hem kalite hem boy olarak aynı kaliteyi tuttururdunuz. gelgelim ki herşeyde geç kaldığınız gibi bunda da atılım yapmakta geç kaldınız. varolan çalışmaların hayata geçirilmesi için zamana ihtiyacınız var. oysa üniversiteleriniz siyasi parti temsilciğine efor harcayacağına bu husus hakkında icraat etseydi şüphesiz bu husus hakkında yenilmezdiniz.
her konuda böylesiniz. sırf muzda değil senelerce müzelik ford taunus araçlar yollarınız işgal etti. çok yakan osuruk kadar kudreti olmayan kütük gibi araçlara keçinin olmadığı yerde abdurrahman çelebi muamelesi ettiniz.
bize kimse birşey öğreteMEz. biz akla inanınız, ilme inanırız. kainatta olan her olay için bir açıklama yapmak için mikroskop başında ilim adamlarımız ömür çüretür. ama siz ne yaparsınız? din elden gidiyor yahut ya bizdensin ya yahut ebeninkini görürsün nameleri ile ilimle uğrasan kişileri canından bezdirirsiniz ve nihayetinde onu öyle bir aşağı çekersiniz ki sokaklarınızda mutsuz kalabalıklarLA dolmasının sebeb-i hikmetlerinden biri de budur..
müşahhasla mücerreti ayırt edemediğimi söylemisin. ah yavrucuğum, ah. beşeriyet üzerinde müşahhasla mücerret beraber at koşturur. bunun en önemli numunesi sensindir. hadi günümüz türkçesi ise bu soyut ile somut eleledir. ruh ve beden deriz. ruhsuz beden olmayacağı gibi bedensiz ruh da olmaz beşeriyet üzerinde. gerçi beşeriyetin olmadığı o diyarda bedensiz ruh olur ama o konuya girmek istemiyorum. şimdi beşeriyet üzerinde ruhsuz beden, bedensiz ruh olmayacağına göre bunu ayırmaya gerek duymuyorum. sadece tek tek ele alıp sonra bunların birbirine etkileşimlerini göz önünde alırım.
sevgili evladım herşeyi o kadar siyah beyaz olarak görüyorsun ki ara renkleri kaçırıyorsun. bohem sanatçıların ve yazarların sulandırılmış versiyonu sizin sanat sevicileriniz entellerinizdir. şimdi sen nasıl oluyor da victor hugo'yu, morris west'i, john le carre'yi, graham greene'i, james joyce'u vesaireyi bohem olarak nitelersin? onlar hakkında ne biliyorsun da böyle bir iddia güdüyorsun? bu senin hazinlik çukurunda debelendiğine dair emaredir. şüphe yok ki sen sir laurence oliver ile paris hilton'un bir tutuyorsundur, ama böyle akılalmaz önyargılarda bulunmak benim işim değildir, daha o kadar düşmedim, sana da pek tavsiye etmem.
londraya gelmen iyi olmuş, huzur azgınlığından dolayı post modernizm bataklığında debelenmemiş çağların eserlerini birinci elden görmen senin için iyi olacaktır.
bizi ayranımızla bırak diye bitiyor. ayran denilen içecek eğer tuzlu değilse tansiyon düşürtür ve insana uyku verir. yarı uykulu halde dolaşırsınız. insan hakikatlerden kaçmak istediği vakit uykuya kaçar. bunun nedeni bezginlik vesairedir ki bezginlik ikinci cehalettir. elbette uyku gereklidir, biraz vitesi boşa atmak gereklidir. ama hep boş viteste gitmek namümkündür hatta yokuş aşağı fevkalade tehlikelidir ki buna peygamber vitesi denmektedir. oysa hayatı hep siyah beyaz gördüğünüz vakit çalışma zamanında tam gaz çalışıp dinlenme eğlenme zamanında tam manasıyla dinlenip eğlenseniz fena mı olur? şüphesiz yaşam kalitenize bu çok iyi yansır. ama ne yazık ki hep tersini yaptığınızdan dolayıdır ki gittikçe tadsız tutsuz bir ülke oluyorsunuz, fazla mekanik. ama işte ayrandan bu yargıya vardım. ama o mealde kullanılmadığını bilmeyecek kadar sizin kültürünüzü bilmez değilim.
halinizden anlamayıp; sizi fazlaca bunaltan insanlara söylenmesi kaçınılmazdır.
boş laf bunlar hepsi bahane
halim ne kötü ne şahane
nedir bu böyle aynı hikaye
suç kimde? neden böyle...? üzdün yeter üstüme varma
soru sorma biliyorsun; mazeretim var
boş konuşma görüyorsun asabiyim ben
mazeretim var asabiyim ben
ah ah sen ray charles gibi bir kör değilsin, sen şeşi beş gören bir şaşkalozsun. chateau margaux şarabını pek tercih etmem, çünkü kepek yapar onun yerine Charmes-Chambertin şarabını tavsiye ederim o kavurma zannettiğin şey ise ROKFOR PEYNiRidir. bendeniz şarabı pek tercih etmem iyi iskoç viskisi kadar güzel birşey yoktur dünyada. zannımca senin medeniyetin çemenli pastırma ile bunu tükettiğinden dolayı miğde fesatına, miğde fesatı ise akıl fesatına sebebiyet vermiş şüphe yok ki sende bundan fazlasıyla sebeplenmişindir. seni gidi beyni şesi beş gören seni gidi tedariksiz abdest bozup dolana dolana taş arayan küstah....
bizim medeniyetimizin üstün amacı dünyayı cennete çevirmektir. bizim kadın kahkalı şaraplı sofralarımız vardır. sizinse kahvede pinekleyen muhtarın eşşeğine kim atlayacak kura çeken yozluğunuzu nasıl olurda bizle bir tutarsınız?
büyük doğu fikriyatını senden daha iyi biliyorum. çünkü biz dünyada herşeyi merak ederiz araştırırız hatta o konular hakkında eserler kaleme alırız. siz ise tembel tembel oturup maşak kebabı yaparsınız. sana şu büyük doğu fikrini sorma sebebimi zağar it gibi bilmektesin.
ama sana tekrardan hatırlatmak şart oldu. bakalım nekadar idrak etmişin o fikri ve ütopyayı. diyalektik materyalizmi pas geçerek işciler kardeş patronlar kalleş şarkılarını terennüm etmekten gayrı bir kazurat bilmeyen marksistler sikletinde misin? sana ondan dolayı soruyorum. ama maksat laga luga yapmaksa aciz birkaç sloganın ardına sığınıp da ilkokul bahçesinde koşuşturan veledlerin zırıldamalarını mı tekerrür etmekse elbette bunu bende ederim efendi, hem de daha iyi bir şekilde.
ah ah ufak bir salken kocaman bir translantik zanneden böbürlenme, lafa laf oturtmaktan gayrı birşey bilmeyen nabekar.
hadi diyelim ki bir sal değilsiniz bir translantiksiniz. en meşhur translantik titanik gibi buzdağına çarpacaksınız. bu buzdağı fikir, analitik düşünce mantık ve de sizin diyarlarınıza egemen olan kurnazlığınız o buzdağının etkini katmerleyecektir.
sizlerden biri asri hayata tesebbüs gayretleri boşa çıkıp vazgeçince o asri hayata tahvil olma çabalarını ona soranlara 'Benin geçmişim bir çöplüktür ve çöplükleri sadece köpekler kurcalar' diyerekten fevkalade yaldızlı kıvırma hamlesi yapmamış mıdır? eh sende maşallah bu tip kıvırma hareketlerini icra etmekte ondan aşağı değilsin.
garbı beyoğlu denilen bizim çoktan ıskartaya çıkardığımız tuvaletimizde ikamet ederek anlamaya çalışıyorsun. vaktinde hurdaya attığımız üretim araçlarını alıp sanayi amlesi yapmıştınız. osuruktan bir aracı - siz ona anadol diyorsunuz- efsane yapmıştınız. oysa 928 senesindeki ford teknolojisinin müzelik yorgun nüvesiydi o. onu ayıla bayıla kabul ettiniz ve baştacı ettiniz. bu da sizin ne kadar geri olduğunuzun bir işaretidir. rolls royce'un karşısında anadolun hükmü ne ola?
ama siz fakir ama gururlu pozlarının limanına sığındıkça değil fırtına çıkartmak meltem bile yapamazsınız. en fazla yelpazelik vazifesi yaparsınız eh bu da birşeydir en azından ama bizi yenmek için kafi değil. en fazla afrikada bir kaç şapsal ülkeye hükmünüz geçer, ama onlar ise barut ve eroin tozlarını karıştırıp cocuk savascılarının yaralarına sürüp size hucum ederek tozunuzu atar.