mark wahlberg gibi tıfıl bir adamla b.k edilmiş filmdir. yahu bu oyunların sinemaya aktarılmasında niye oyun karakterine ellerinden geldiği kadar benzemeyen adamları oynatıyorlar ben anlamıyorum. hitman'de de mini mini bi bebeyi oynatmışlardı.
max payne in oyundaki karizması yerle bir edilmiş mal gibi film. Fıstık gibi adamı uyuşturucu bagımlısı ezik biri yapmıslar. Voannah yani. Gitmenizi tavsiye etmem aklınızda kalmıs olan o oyundaki karizması bozulmasın max abinin.
- max payne bir nypd dedektifiyken ailesinin ölümünden sonra dea'e transfer olur, cold case bölümüne değil. ve 3 yıl boyunca punchinello ailesine sızar, valkyr olayını araştırmak için.
- mona sax'in kardeşinin adı natasha değildir ve soyadı da sax değildir, fahişelik yapmaz. mafya babası angelo punchinello ile evlidir ve tarafından malikanesinde öldürülür.
- valkyr mavi değildir, yeşildir ve damardan alınır.
- valkyr'ın tek etkisi adamın kafasını 1500 yapmaktır. halisünasyon ve vur vur ölmeme olayı yalandır.
- bb yaşlı değil gençtir ve gözlerinden asla güneş gözlüğü eksik olmaz ve kesinlikle büyük kötü adam değildir. gerçek kötü nicole horne'dur ve max tarafından haşamat edilir, ama nerdeee.
- kahrolası jim bravura siyah değildir! beyazdır ve orta yaşlıdır.
- jack lupino kel, göbekli ve beyazdır.
- alex balder keldir ve gözlüklüdür ve roscoe street istasyonunda bb tarafından vurularak öldürülür, evinde değil.
- karısının ve alex'in ölümünden max sorumlu tutulmaktadır ve max bir kaçaktır, acıların çocuğudur, mazlumdur, ezilendir. ama filmde bu havadan eser yoktur. max öyle her yere girip çıkmakta ve kimse bir şey dememektedir. oyunun sonunda max kurtarılmaz, tutuklanır.
- senaryonun 3 kilit karakteri filmde yoktur! vinnie gognitti, alfred woden, vladimir lem. hoş filmin oyunla alakası neredeyse yok.
- the inner circle olayından hiç bahsedimiyor, halbuki kilit bir etmen.
- bullet-time bir kez, shootdodge ise iki kez yapılmış filmde. ben en az 6-7 beklerdim.
- oyuna hiç mi saygınız yok, bari credits bölümünde ana menüdeki müziği çalsaydınız!
bu veya bir çok etmen yüzünden ben filmden hiç keyif alamadım. koltuğumda ezildim, büzüldüm, kahroldum. çocukluk kahramanım ne hallere gelmiş dedim.
max payne ile alakanız olmasa bile bu filmi sevemeyebilirsiniz. max payne'i bitirmişseniz siz siz olun bu filme gitmeyin. çok üzülürsünüz. ben şahsen kahroldum.
oyundan sonra son derece yavan, iğrenç, berbat gelen film. bir kere herşey kopuk. aha şimdi başlayacak aksiyon diyorsunuz. ama nafile, film sizi yanıltıyor ve yine aynı tekdüzelikte devam ediyor. özellikle de etrafınızda salon nasıl olsa boş sayılır şeklinde düşünüp yiyişen çiftler varsa film daha da çekilmez hale geliyor. kısacası hep oyun karakteri olarak kalması gereken bir insan evladıdır max payne.
iddia ediyorum, max payne oynayan kimsenin beğenmeyeceği film. hatta daha da ileriye gidiyorum, biraz zevki olan kimsenin beğenmeyeceği film. ne oyunla doğru düzgün alakası var, ne de bir aksiyon filmi mantalitesiyle. filmin tanıtımında kullanılan manson soundtrack'i bile filmde kullanılmamış gibi geldi bana, yanılıyorsam düzeltin.
benim gibi çok büyük beklentiyle giderseniz eğer, hem 10 liranıza yazık olur, hem de max payne sevdanız baltalanır.
çok kötü bir film olmuş ya.
ben birinci oyunu biraz oynayıp bırakmıştım, arkadaşım ise iki oyunun da hastasıydı.
onun isteği üzerine gittik, ben ilk yarıda feci sıkıldım, ikinci yarıda biraz kendime geldim ama klişelerle dolu basit bir aksiyon filminden ötesini göremedim.
--spoiler--
benim bildiğim max payne oyununun en bilinen özelliği yavaş çekim çatışma sahneleridir. filmde kurşunlar uçuşacak biz de yavaş çekimde onları izleyeceğiz diye baktık ama sadece bir kere pompalı ile adam gibi bir yavaş çekim denenmiş.(bir iki kere daha denenmiş mesela adam kendini aşağı atarken max'in koşması ama o kadar kötüydü ki daha çok pause yap, sonra bir anda oynat gibi olmuştu) yavaş çekimi geçtim adam gibi çatışma sahnesi bile yok. ilk yarıda aman lupido diye bir herif var acaba nedir kimdir diye meraklandırıp max-lupido dövüşünü 10 saniyede bitirmek kimin fikriydi acaba. film boyunca max tam bir devlet memuru edası ile gezdi ve üzerine zimmetli mermileri kullanmamak için ne gerekiyorsa yaptı. ulan çek iki tane sık. yok anca konuşuyor, yumruk atıyor, koşuyor.
--spoiler--
oyunların hastası olan arkadaş beğendi mi diye sorarsanız, ilk yarının sonlarında uyudu, filmin sonlarına doğru uyandı deyip susarım.
ilk önce amerikan film klişeleri bilgisayar oyunu haline getirildi (öldürülen ailenin intikamı,kirli polisleri enseleyen iyi polis vs..) sonra oyun tutunca aynı klişeler yine film yapıldı. anlamadım ki ne gerek var yeni bişey yapıyomuş gibi bunu piyasaya sürmeye. gidicez adamımız yeminini bozacak, ağır çekim oraya buraya zıplıycak intikam alıcak.
dün akşam filmine gittim ve çıkarken şifte basmayı unutmuşlar dedigim bayat film..ilk yarıda action adına hiçbişey göremedikten sonra insana ikinci yarısı bir umut veriyor.ama ikinciyarıdada 2 3 action sahnesinden başka bişey görmeyince haliyle umdugunuzu bulamıyorsunuz..ayrıca mark kardeşimiz bence max payne karakterine hiç uymamış bi kaç sahne dışında max payne'nin o karanlık ruhunu hiç yansıtamamış..
filmi görünebilir kılan tek şey nataşa isimli hatunun oynadıgı o nacizane sahneler...
kötü bir film, berbat bir aksiyon filmi.. kötü aksiyon filmlerinde hiç olmadı zamanın nasıl geçtiğini hissetmezsiniz, bu sıkıyor resmen bir de.. ben ki izlediğim filmlerde beğenecek bir taraflar hep bulurum, bu filmde tıkandım..
oyunu hiçbir zaman oynamadım ama her biri ayrı bir klişe bombası olan tonlarca sahneyi oyunun havasını yansıtmak için bile bile serpiştirilmiş olarak kabul ediyorum..
--spoiler--
arkadaş her bi şeyi geçtim.. sözüm ona olan sürpiz kötü adamın kim olduğunun ilk saniyeden bilinmesini, tam otomatik silahlarla donatılmış bir tabur profesyonelin elinden ikisini üçünü indirerek kaçan, hatta sonra iki saniye içinde kaybolduğu için belli giriş çıkışları olan binadan kaçtı gözüyle bakılan ana karakteri, her salak aksiyon filminde olduğu gibi bunda da nasıl oluyorsa terkedilmiş koskoca bir binaya konuşlanıp yiyip içip adam kesen herifleri, bütün film uzaktan uzaktan karizma bir şekilde gerildiğini gördüğümüz, filmin son sahnesinde payne ile akıllara zarar bir kapışma yaşayacakmış gibi duran lupino'nun (ki biz onu sucre olarak bildik, öyle sevdik) iki saniyede yere serilmesinin yarattığı büyük hayal kırıklığını, son sahnede ölmek üzere olan (ama ölmeyen ulan daha) zenci herifin nasıl da bir sadakatle (neyin sadakatiyse) kendini feda ederek kötü adamı kurtardığını (niyeyse), bir defa pompalı tüfek, bir iki defa da uzi ateşine maruz kalan max payne'in ayakta durabilmesini (hadi ilaçlıydı o sırada diyoruz), kar makinesinden çıktığını brezilyalıların bile anlayabileceği karları, hepsini geçtim.. ki baya şey geçmem gerekti gördüğünüz gibi..
bunların hepsi şu veya bu şekilde yönetmen seçimidir, aksiyon filminde hoş karşılanabilir falan filan..
ama be kardeşim bana hiç kimse, karısının ölümünü bu kadar obsesyon yapan bir herifin, eşinin cinayet dosyasını daha önce okumamasını açıklayamaz.. lan ilk defa mı gördün sen o dövmeyi be yavşak maximilanus?.. nasıl takışmış bu karının ölümüne, sen demek ki haybeye poz yapıyorsun, serseri pataklıyorsun caddelerde..
--spoiler--
lan resmen bi garip olmuş yani.. ilk sahnelerindeki dövüşlerde (ki baya az dövüş ve çatışma sahnesi var) oyuna gönderme olarak ekran falan kırmızılanıyor, hadi iyidir, konsepttir diyoruz, bir iki sahende oluyor bu olay sonra filmin sonuna kadar normal seyrediyor dövüşmeler.. lan bu ne biçim, ne özensiz bir iştir anlamadım gitti.. bare her dövüş sahnesinde öyle pasajlar koy araya.. aman o da olsun demiş gibi yönetmen, ki kendisinin bir filmine daha gideni siksinler..
gitçekseniz, filmin başından sonuna kadar istikrarlı bir biçimde güzelleşen mila kunis için, olga krulyenko falan için gidin..
nelly furtado da oynuyor dediler, bir sahnede gözüküyor sadece ki o ufacık zaman aralığında bile hollywood'un yeliz yeşilmen'i olduğunu göstermiş, acayip yapmacık..
zaten mark wahlberg'in de eskiden rapçi olduğunu düşünürsek, nelly furtado ve chris 'ludacris' bridges ile filmde aktörden fazla şarkıcı var..
en iyi de luda oynamış.. hey yavrum hey..
'bence' tabi bunların hepsi..
ha bir de unutmadan;
--spoiler--
uçan dev karabataklar filmde en iyi oynayanlar aslında..
--spoiler--
- mark wahlberg rolüne hiç gitmemiş, o max payne karizmasını yayamıyor etrafa, hatta filmdeki max payne hiç de öyle karizmatik falan bir adam değil. halbuki oyunu oynarken insan max'in o ezikliğinin altında yatan o müthiş karizmayı cayır cayır hissedebiliyordu.
- yaratıkların hayali olduğunu farkedince rahatladığımı hissetsem de, sırf görsellik için kullandıkları gerçeğini değiştirmiyor bu. aksiyon sahnelerinin %80ini ilacı temsil etsin diye bu kuşçuklar almış, çok belli oluyor.
- zaten oyunun konusu da çok ahım şahım değildi, ama onu mükemmelleştiren şey karanlık atmosferi ve konunun içine sizi şuursuzca çekmesiydi. film kesinlikle o atmosferi verememiş, özellikle ilk yarısında bazı sahnelerin benzerliği ve new york'ta sürekli yağdırılan karın dışında "hah işte max payne budur" denebilecek bir sahne yok. ikinci yarısında max'in bina içinde ilerlediği ve bullet time'ın kullanıldığı sahneler biraz işi kurtarıyor gibi olsa da, kendimi kolayca filmlere kaptıran ben bile filmin içine girmekte oldukça zorlandım.
- senaryoda çok anlamsız değişimler olmuş. özellikle bence oyunun ilk sahnelerinin birebir monte edilmemesi için hiç bir gerekçe yokken roscoe street station'ı aptalca dahil etmişler filme, yani sırf metroda bir sahnemiz olsun denmiş sanki. koy abi işte soygunuyla bir sahne, hem max'in metro kullandığı sahneden süper aksiyon sahnesi de çıkarırdın, çok mu zordu yani?
- kötü yanlarının yanında bazen oyuna yapılan ilginç göndermeler de dikkatli izleyici tarafından farkedilmiyor değil tabii. örneğin max'in dosyayı araştırdığı yerin "gognitti's storage" olması güzel bir eklentiydi.
- filmin şak diye bitmesi ikincisinin çekileceği izlenimini verdi bana. umarım daha sağlam bir kadroyla çekilir. hadi mark'a tahammül ettik diyelim, kopuk kopuk anlatınlan hikayenin kesinlikle daha sağlamlaştırılması lazım. "çok uzun, sığdıramayız" derseniz de "çekmeyin kardeşim o zaman" derim..
sonuç olarak, bence zaten oyun olarak da bir film niteliği taşıyan max payne'in kötü bir sinema uyarlaması olmuştur bu film. eğer oyunla fazla alakalı değilseniz belki daha çok keyif alabilirsiniz, ama oyunu defalarca bitirip giderseniz ilk yarının sonunda filmden çıkmak bile isteyebilirsiniz, o derece.
edit : bak en önemli şeyi atlamışız. max payne'i max payne yapan onun monologlarıdır. oyunu oynarken sürekli kendi kendine konuşur, iç sesiyle yorumlardı olayları max baba. filmin sadece ilk 15 saniyesinde var bu, bir daha da yapılmamış. eh be kardeşim, ver max'in inceden ayarlarını o monolog konseptiyle de biz de filmin oyundan esinlendiğini anlayalım. filmi yapanlara oyunu yanlış mı anlatmışlar acaba? kesinlikle yönetmen'in oyunu oynadığına inanmıyorum ben şahsen.
bugün gösterime girmiş film. fragmanındaki uçan yaratıklar(her ne kadar valkyrie'yi temsil etseler de) benim de moralimi bozmadı değil, ama yine de gidip görmek lazım.
amaury nolasco aka fernando sucre nin de jack lupino rolunde boy gosterecegi film. allah mustehakinizi versin lan yapimcilar, daha sempatigini bulamadiniz mi kotu adam yapicak?
hayatımda oynadığım en güzel oyundur. konusu ve işleyişi vardır ki insanı kendinden geçirir. yüzlerce son kalite oyun çıkmasına rağmen olmayan oyun arşivinizin tek oyunu olabilir. arada sırada kurup kendini bitittirebilir. filmine de az kaldı bu oyunun.
birinci oyunun sonunda kocaman bir direğin demir halatlarını kopararak helikopterin üzerine düşürüp büyük bossu öldürme vardır, işte oyun boyunca max payne'le beraber yaşadığınız yürek acısının intikamının alınması ile katarsis yaşanmasına sebep olan andır.