çocukkene elime geçmiş ve ben dahil çoğu arkadaşımın psikolojisini bozmuştur. yaşım küçük; daha kanseri, ciddiyetini bile doğru düzgün bilmiyorum. bizim gibi yaşayan, yazlığa giden, müzik dinleyen genç bir kız ölüm tehlikesi olan bir hastalığa yakalanıyordu. çok şaşırmıştım, çok üzülmüştüm. uzun bir süre etkisinden çıkamamıştım bu kitabın. hele ki babasının çok sevdiğin bir dizide oynadığını bilmem, tanıdık biri olması bu acıyı daha gerçek kılmıştı...
kitabı okumaz, yaşarsınız adeta. acı ve mutluluk bir aradadır. sonu beyninize indirilmiş balyoz etkisi yapar. şükredersiniz halinize. ve belki de lanet; insanlar bazen ne kadar doyumsuz, ne kadar bencil oldukları için... bir ders verir bize burçak, küçük sorunlarımızı bu denli büyütebildiğimiz için.
--spoiler--
sabahları hasta uynmanı istiyorum
hastaysan eğer yaşıyorsun demektir...
--spoiler--
kitabı okurken aslında kendınızı bulursunuz butun herkesın yasadıgı yasları yazmıstır tek fark vardır dıger ınsanlardan o da Burçak Çerezcioğlu'nun yaşadığı o acılar.çocukluğundan baslayarak olumune kadar olan tum yasamını okumak etkıleyebılır.günlük tutma isteği içine girebilirsiniz.
16 yaşına girmesine dört gün kala kösemiden ölen Burçak Çerezcioğlu' nun yaşamını anlattığı günlüğünün kitaplaştırılmış hali. Burçak' ın babasına 'Sabahları hasta uyanmanı istiyorum, hastaysan eğer yaşıyorsun demektir.' satırlarını yazdıran bir hayatın kitabı...
üniversitede bir gece uyku tutmadı, yurtta kalıyordum, odada bu kitabı buldum, * saat 4 olmuş. kitap okursam uykum gelir düşüncesiyle * aldım yatağa kuruldum. ne büyük hata yapmışım bu kitabı seçmekle. zira uyku bi tarafa sabah 8 olmuştu ve ben hayatımda ilk kez bir çırpıda bi kitap okumuştum.
--spoiler--
evet bence de en acı bölümü kanser olduğunu öğrenip kendi el yazısıyla günlüğüne ne yani ölücem mi ben şimdi yazdığı bölümdü.
--spoiler--
bir de hannoveri her duyduğumda burçak aklıma gelir hala.
sadece hakkında girilen entry lerin bile tüyleri diken diken ettiği bir kitap... bitirip de ağlamamak, etkilenmemek, kitaptan kendine bir şeyler katmamak imkansız.
görmeyeyim diye kitaplıktaki kitapların arkasına attım kitabı...
burçak'a babasından yılbaşı armağanı...
kalk gel
hangi uzak yerdeysen.
erimeden karlar
gel.
gör
daldaki beyazını,
soğuğunu havanın.
duy
sesini yağanın
havadaki,
sessizliğin
sensizliğini.
karlar erimeden
kalk gel...
çok hazin bir öyküsü olan sonu acıyla biten genç bir kızın öyküsü. okudukça insanın okuyası gelen bir kitap. ama o kızın o hazin öyküsüne rağmen kızdığım tek birşey var. onun o kötü zamanında en kötü yıllarında yanında olan yabancı sevgilisinde hastalığının ileştiği sürede bırakması. inanılır gibi değil onun en kötü zamanında yanında olan sevgilisini iyileştikten sonra bırakıyor. işte bana en çok bu koydu. benim aklıma gelen tek şey ortada bir bencillik olduğuydu. başka birşeyde düşünmedim. ama öyküsü çok açıklı. sonunun kötü bitmesi beni gece hep ağlatmıştı. hele o fotoğraflar daha da bitirmişti beni. allah mekanını cennet etsin. başka diyeceğimiz birşey yok.
sanki benim kızım gibiydi.
ilk önce yumurcak çocukluğu, gözümün önünde serpilişi, vucudunu saran o illet hastalığa rağmen yaşamayı bilmesi, aşkları, küçük kalp kıpırdanmaları...
ve o gözümün önünde yaşayan kızın son sayfadaki ölümü. adına hazırlanmış çelenkteki dünyalar güzeli fotoğrafı.
gozyaşına hakim olmak demek, çok büyük bir olaydır işte o zaman.
insani derinden etkileyen gercek bir hayatin birinci sahistan anlatildigi kitaptir. yasadigi acilari okudukca insan kendisine kiziyor hic bir derdin yokken kendine dert ediniyorsun diye. agliyarak okudugum, bittikten sonra bir sure kitap okuyamiyacak kadar beni derinden etkilemistir. hicbir seyin sagliktan daha onemli olmadigini bize animsatan kitap.
kan kanserinden ölen hayat dolu bir kızın güncesi. en büyük isteği olan, saçlarını maviye boyatmayı, ölmeden kısa bir süre önce gerçekleştirebildiği için kitabına da bu ismi vermişler. (bkz: okunmaya değer kitaplar)
nerde boyatırsa boyatsın, bir iki hafta içerisinde yıkaması nedeniyle boyası akacak kişidir. ortalıkta yeşil renkli dolaşacak kişidir. sürekli boyayı tekrar etmesi gerekecek ve sonunda saçının yakarak kestirmek zorunda kalacak boş vakti bol insandır.
6.sınıfta ağlayarak okuduğum kitap tiyatro sanatçısı mehmet çerezcioğlu ve ayla çerezcioğlunun kızı burçak çerezcioğlunun günlüklerinden derlenen kitap. döneme dair bir ergenin yaşadıkları ve löseminin ne kadar illet bir şey olduğunu anlamak için okumansının farz olduğu kitap. yanılmıyorsam kitabın geliri lösemili çocuklar yararına kullanılacaktı.
saç rengi mavi olan kızlar için kullanılan tamlama
(bkz: mavi saç)
bir ailenin dramını gözler önüne seren ve insanın sevdiklerine sadece belli zamanlarda değil, hergün 'seni seviyorum' demesi gerektiğini anlatan kitap.
beni çok etkilemiş, iki- üç defa okumuş olduğum kitaptır. yanlıs hatırlamıyorsam kitabın sonlarına doğru babasınn yazdığı şöyle bir şeyler vardı "her sabah hasta uyanmanı istiyorum, çünkü hastaysan yaşıyorsun demektir".
güzel derlenmiş, insana hayatın en sıradan zamanında bile ne kadar çeşitli ounlar oynayabileceğini gösteren kitap.
ilkokul 5. sınıfta iken doğum günümde hediye gelmiş kitap idir kendisi. ardından kitabı okuyuşum ve aman tanrım ya ben de kanser olursam düşüncesi gelmiştir. özellikle kendi el yazısının koyulduğu, kanser olduğunu ilk öğrendiği sayfada gözyaşlarını tutamıyor insan. gerçekten güzel bir kitap. sadece okuyup geçilmelik değil hayatın gerçek insanlar üzerindeki önemini analtır bir yandan.