beni çok etkilemiş, iki- üç defa okumuş olduğum kitaptır. yanlıs hatırlamıyorsam kitabın sonlarına doğru babasınn yazdığı şöyle bir şeyler vardı "her sabah hasta uyanmanı istiyorum, çünkü hastaysan yaşıyorsun demektir".
16 yasında kanserden ölen burçak çerezcioğlunun günlüklerinden derlenmiş,fotoğraflarla da desteklenen iç parçalayıcı bir hayatın yapraklara dökülmüş hali.
Ergenlik yıllarımda okuduğum içimi parçalayan ve bu başlığı görünce tekrardan içimi parçalayan Burçak Çerezcioğlu'nun hayatını anlatan roman.
Yaşasa bugün 37 yaşında olacaktı.
burçak çerezcioğlu'nun ölmeden önce hayatta en çok istediği şeyin saçını maviye boyamak olduğunu öğrendiğimiz, yaşadığı acı günleri anlatan kitaptır. kitabın ismi de malum istekle ilintilidir.
görmeyeyim diye kitaplıktaki kitapların arkasına attım kitabı...
burçak'a babasından yılbaşı armağanı...
kalk gel
hangi uzak yerdeysen.
erimeden karlar
gel.
gör
daldaki beyazını,
soğuğunu havanın.
duy
sesini yağanın
havadaki,
sessizliğin
sensizliğini.
karlar erimeden
kalk gel...
eğer yakın çevrenizde bir lösemi hastası varsa ya da sonu güzel bitmeyen bir hikayeye şahit olmuşsanız kesinlikle okumamanız gereken kitap, kaç yaşında olursanız olun farketmiyor gözyaşlarınıza engel olamıyorsunuz. okumayın!
burçak mutlu olsun diye ailesinin ve arkadaşlarının yaptıklarını okuyunca hıçkırıklara boğuluyorsunuz bunları 'ben de yaşadım' diye. gözünüzün önünden gitmiyor yaşananlar, acılarınız tazeleniyor.
babasının mavi saçlı kıza yazdığı şu satırları;
"sabahları hasta uyanmanı istiyorum
hastaysan eğer yaşıyorsun demektir." ben her yeni günün sabahında söyleyen bir baba tanıyorum.