deniz gibi, gökyüzü gibi, kaybolmak ve bulunmak gibi, erimek ve doğmak gibi, keşfedilip dokunmak gibi, çekilmiş kılıçlar gibi, akıl gibi, ruh gibi, sonsuzluk gibi...
eğer içi parlıyorsa size baktığında ,tarife kelimelerin kifayetsiz kalacağı durumlardan biridir. okyanusta dalmış tüm o büyülü ortamı ve en derini görmeye çalışıyor bulursunuz kendinizi.
*aşkım gördün mü? (bıdı bıdı bıdı konuşurlar)
-hıhı öyle.
*canım bak bu güzel gözler herşeyi görür benden kaçmaz.
-eee yeter be o güzel gözlerine mıçarım dünyayı bom bok görürsün.
*hayvansın sen.
Körsem, senden gayrısına yoksam, bozuksam
Can benim düş benim ellere nesi?
Hadi gel ay karanlık
itten aç,
yılandan çıplak,
Vurgun ve bela gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım,
ille de ille sevmelerim
Sevmelerim gibisi...
Oturmuş yazıcılar fermanım yazar
Ne olur gel ay karanlık
Dört yanım puşt zulası
Dost yüzlü, dost gülücüklü
Cigaramdan yanar, alnım öperler
Suskun, hayın, çiyansı
Dört yanım puşt zulası
Dönerim, dönerim çıkmaz
En leylim gecede ölesim tutmuş
Etme gel...
Ay karanlık
(ahmed arif)
bu şiiri ezberleyerek kendi kendinize defalarca okumanıza neden olan, ardından çok farklı göz renklerine sahip sevgilileriniz olsada o rengi unutamayacağınız, ve bunun zamanla sizde sürekli mavi gömlek giyme takıntısı başlamasına neden olan sevgiliniz daha doğrusu eski sevgilinizdir...
uğruna onlarca şiir ve deneme yazdığım; ama fakat lakin aradan yıllar geçmesine rağmen onları kendisi için mi yoksa o mavi gözleri için mi yazdığımı hala çözemediğim eski sevgilidir...
Gözler masmaviydi. Cam gibi. Sonra Bi şerefsizlik yaptı, bende ona çıkışa kadar eşlik ettim. Halbuki,
senden çocuğum olsun istiyordum, gözleri senin gibi baksındı.