kimse darılmasın ama bence ''benim kafa matematiğe çalışmıyor'' tarzı bir ifade kullananların çoğu (eksilemeden dinle çoğu diyorum ÇOĞU) yeteri kadar uğraşmadan pes etmiştir. Anlarım denersin denersin ama genede yapamazsın olur ancak biraz zorlayıp olmuyor demenin eşdeğeri çalışmayıp sitem kötü demektir.
insan etkileşimine kapalı, para yönetimine ihtiyaç duymadığınız pastoral bir yaşam içerisinde iseniz, çok da fazla önemsenmemelidir. hayvan besleyerek, bütün gün çalışarak veya bir ağacın altında otururken bile hayatın anlamını kavrayabilirsiniz ve matematiğin eksikliği belki bunda fayda bile sağlayabilir.
matematiği anlayamamanın en üzücü kısmı, yarış atı gibi geme alındığınız okullarda ve sınavlarda karşılaşılan soruların çözülememesinde falan değildir. fakat üniversite eğitimi alacak merhaleleri aşabilmiş bir bireyin "15+8 kaç yapar" gibi çok temel matematiksel kavramları içeren basit bir soruda bile zorlanması veya cevaplayamamasındadır.
bakın bu eğitim ve öğretim sisteminin kötü, yanlış veya dejenere olmasıyla tam da alakalı bir şey değil. 7 yaşında beyninize yerleşmesi gereken bir done ve bunun metodiği hakkında 20 yaşında hala tam bir fikriniz yoksa, o noktaya gelene kadar altını ve içini dolduramadığınız çok önemli bir gelişim eksikliğiniz var demektir.
hayat okuldan ibaret kalmayacak ve siz temel matematiği hemen hemen aklınıza gelen her şeyde net bir şekilde kullanmaya devam ediyor olacaksınız.
aksini düşünene saygı duyarım ama anlayamamanız veya öğrenememeniz, bu bağlamda matematiğin önemini değiştirmeyecek.
Zaman zaman akla gelince üzen gerçek. Hocamız on kere anlattı bir konuyu anlamadım gene. sen bence sözel derslere yönel orada daha iyisin demişti. Ee ben nasıl eşit ağırlık mezunuyum o zaman. Garip bir adam olduğum doğrudur.
nedenini gerçekten çok merak ettiğim kötü bir durum.
sanırım beynimin matematik yeri felç. sene başında 15 net yaparım dediğim sınavdan 4 net yapmıştım ancak. düşünün durumu.
temel seviyede (liseye kadar ve lisenin çoğu konusu için) ön yargılar ile alakalıdır çoğu zaman.
herkes aynı konuyu aynı derecede veya aynı hızda kavrayamayabilir tabii ama yeterli süre uğraştıktan sonra herkes her şeyi öğrenebilir diye düşünüyorum.
lisans ve lisansüstü seviyede ise, tecrübe ettiğim kadarıyla, en önemli giriş bariyeri "notasyon" oluyor.
konuya aşinasın, uygulamaları ile bile daha önce vakit geçirmişsin mesela ama teorisini öğrenirken o 1 sayfa dolusu kargacık burgacık tanım, "resmi terminoloji" derken insan görür görmez geri adım atmak istiyor.
halbuki o gösterimler, biraz altyapı oluşturacak anlatımın ardından sunulsa "hee bunu demek istiyormuş" diye ısınıverecek insan.
tatlı tatlı anlatanı, ispatını adım adım açıklayanını görünce anlıyorsunuz, aslında bazı akademisyenlerin işi şova döktüğünü*.
Sanılanın aksine türev, integral matris, fonksiyon, trigonometri... gibi matematiğin analitik kısmı olan lise matematiği, hem geometri hem de ortaöğretim matematiği olan tyt matematiğinden çok daha kolaydır. Formüllerde bilinmeyenleri yerlerine koyup belli kurallar ve kalıplar çerçevesinde işlemler yapılır.
Fakat matematiğin geometri ve tyt kısmı, satranç oynar gibi stratejik düşünme, geniş bakabilme ve algoritmalar oluşturabilme gibi daha zekaya yönelik kısmıdır. Bu yüzden daha erken yaşlarda ve daha sık verilmeli. Böylelikle Zihin kendine özgü algı, öğrenme ve düşünme sistemlerini geliştirebilmeli.
Hatta bugün izlediğim bir programdaki uzmanların görüşlerine göre dersler, öğrencilerin aynı zamanda hareket edilebileceği, spor yapabileceği bir ortamda verilmeliymiş. (Ortamda Koşu bandı, kondisyon bisikleti gibi spor aletleri olmalıymış. en kötü ayakta.) Çünkü Beynin aktivasyonu bedenin aktivasyonuyla senkronize olduğunda başarı oranı katbekat artıyormuş.
Öncelikle okuduğunu anlamak yeterliliğinde olmak gerekli .cümlenin öğelerini bulur gibi anlatım bozukluğunu farkeder gibi okumalısınız problemleri .haa benim baştan işlem yetersizliğim var diyorsanız bunun icin sağlam bir öğretmen bulup adım adım ilerlemek zorundasınız .antrenmanlarla matematik serisi kitaplar var .bireysel ilerletebilecek türden.lise öğrencisi çok sözlükte danışabilirler.
Ayıp değildir, günah hiç değildir.
Birçok öğrencinin muzdarip olduğu, tepine tepine ağladığı, icat edenin soyuna sopuna dümdüz gittiği lanet olası bir ders olmasından mütevellit pek sevilmez.
Anlayamayan için, yorucu, sıkıcı, hırpalayan, kendini kötü hissettiren acımasız bir derstir matematik, tırnak yedirir, kurdeşen döktürür.
iyi bir sözel ama berbat bir sayısal öğrencisi olarak, eğitim hayatım boyunca zor zamanlarım oldu.
Anlamıyorum, kafan basmıyor işte zorla mı, yemişim permütasyonu, integrali, trigonometriyi deyip, yeşilçam kızları gibi kendimi yatağa atıp, böğüre böğüre ağladığım günlerim olmuştur.
Neyseki üniversite zamanı geldi ve ben matematik denen gulyabanimden kurtuldum, dünyanın en mutlu ve başarılı öğrencisiydim artık!
Hiç sevmedik birbirimizi, ne ben onu, ne o beni...
Anlamadık birbirimizi... Çabaladık ama olmadı!
Onu hiç özlemedim, bence o da beni!
Matematik imkansızımdı sanki...
- noel baba ejderha istiyorum.
- daha mantıklı bişey iste.
- mmmm.. O zaman matematikten 100 alayım?
- ejderhan ne renk olsun?!
Yani o kadar imkansızdı, anlayın işte!
Ben anlamıyorum misal. Ama benim anlayamamam gayet normal. Neden mi? Çünkü ben dilciyim. ingilizceciyim yani. Başlangıç seviyesinde fransızcam da var. Bir dilci olarak söylüyorum ki matematik çekilecek dert değil arkadaşlar. Lisede 4 yıl ingilizce olarak matematik gördüm. Siz türkçesine katlanamazken ben ingilizce olarak polinom çözüyordum. Daha doğrusu çözemiyordum. Bu hayat beni dilci olmaya itti.