insanı hayata küstüren, özellikle de bir erkekseniz, matematikten nefret etmenize neden olacak elim vak'adır.
yaşım 17 o zamanlar, okulun parmakla gösterilen öğrencilerinden biriyim. hangi hocama sorsanız, odtü elektrik elektronik garanti. o yıllarda canım kadar sevdiğim de bir matematik öğretmenim var adı nilay. 32 yaşında gayet seksi bir vücuda sahip, ve genelde dekolteli kıyafetler giymeyi seven, beyaz tenli siyah uzun kıvırcık saçları olan hoş mu hoş bir kadın.
ben o yorucu öss maratonunda, neredeyse her teneffüs, onun yanına gidiyor, birey yayıncılığın zor sorularını ona soruyor, her soruma bir yanıt alıp, bu yorucu maratonda hem matematik kabiliyetimi geliştiriyor hem de diğer hocalarımın da takdirine mazhar oluyordum.
yine günlerden bir gün, yanılmıyorsam çarşambaydı o gün, yine aynı kitaptan çok zor bir trigonometri sorusuyla karşılaştım, trigonometriyi de bilen bilir, eğer o konuda bir soruyu zorlarsan, öğrenci siksen bulamaz. bana da öyle bir soru denk gelmişti, ama nerden bilecektim ki, demin verdiğim siksen bulamaz misalinin gerçek olacağını.
hemen yine teneffüste soluğu öğretmenler odasında aldım, nilay hocam da üzerinde siyah dizinde bir etek elinde bir kahveyle, coğrafyacı mustafa beyle gülerek konuşuyordu, mustafa hocaya dönerek hocam müsadenizle dedim, nilay hoca beni görünce hemen mustafayı bıraktı ve ramazancım bakalım soruna dedi, baktı baktı bulamıyordu cevabı bir türlü, çok da dürüst bir kadındı, hayatta bu soru yanlış gibi şark kurnazlıklarına girişmezdi. dedi ki ramazan bu soru gerçekten çok zor, dilersen çıkışta bana gidelim, orda uzun uzun soruyu çözeriz. peki hocam dedim ve direkt çalan zille beraber son derse girdim.
neyse zil çaldı, son ders ziliydi, ben hemen çantamı toparladım, öğretmenler odasına yönelecektim ki, nilay hoca sınıf kapısının önünde beni bekliyormuş, merhaba hocam, size zahmet vermeyeyim desem de, olur mu ramazan sen benim için önemlisin dedi ve sonra hemen öksürüp düzelterek, senin gibi boğaziçi adayı kaç öğrencimiz var allasen? dedi gülerek. aşağı indik ve kırmızı renkli peugeot 206 model arabasına bindik. biner binmez, üzerindeki ceketi çıkardı, camları açtı ve keyifli müzikler eşliğinde evine doğru yola çıkmıştık.
evine geldiğimizde, müsadenle dedi ben bir üstümü değiştireyim diyerek de ekledi. bana da yahu sen bu okul kıyafetiyle pişmiyor musun diyerek gel sana kardeşimin eşofmanlarını vereyim diyerek beni içerdeki odaya götürdü. ben de yok hocam sağolun gerek yok dedikçe ısrar etti. kıyafetleri verdi, ben de doğal olarak çıkmasını bekliyordum giyinmek için, fakat nilay hocam çıkmıyordu, benim çekindiğimi farketmiş olacak, ilahi çocuk insan öğretmeninden utanır mı dedi ve her zamanki muzipliğiyle şak diye pantolonumu ve külodumu indirdi, utancımdan yerin dibine girmiş bir köşeye geçip ağlamaya başlamıştım. nilay hoca'nın teselli edeceğine emindim, ama içeri geçti bense odada ağlamaya devam ediyordum, bir müddet sonra, gördüğüm manzara karşısında resmen bir infial yaşayacaktım, nilay hocam odaya girdiğinde, tamamen çırılçıplaktı, kocaman memeleri ince vücudunu da ilk ve son kez o an görecektim. ben o pozisyonda görünce canım nilay hocamı, gayri ihtiyarı olarak penisim ereksiyon moduna geçti, ben bu halimi görünce nasıl hocama çükümü kaldırırım diye iyice ağlamaya başladım, ama nilay hoca öyle düşünmüyordu besbelli, aaa kalkmış mı bu? diyerek kahkaha ata ata yanıma yaklaştı ve birden penisimi emmeye başladı, yerin dibine girecektim toparlanmaya çalıştım ama durduramıyordum nilay hocayı. bir 3 dakika sonra, hocam soru nolacak dediğimi hatırlıyorum, hoca da dedim ya hep bir muzip tarafı vardı, hemen eline bir keçeli kalem aldı ve sorunun cevabını resmen penisime yazdı. ben iyice aşağılanmıştım bir hamleyle, hocaya bir tokat atıp, hemen pantolonumu çekip evden hızla uzaklaştım. eve geldiğimde ağlıyordum, ama bir yandan da penisimden yazı çıkmadan, sorunun cevabını öğrenmeyi de ihmal etmemiştim...
konuda bahsi geçen öğretmen geçen sene kolon kanserinden ötürü vefat etmiştir. ben yine de kendisini affettim, rahat uyu hocam. bugün balıkesir üniversitesi işletme bölümünde okuyorsam, bu senin sayende.