15. yüzyılda zaten matbaa vardı osmanlı'da ama yahudiler kendi arasında basıyordu. müslümanlar kullanmıyordu. hattatlara yazdırıyorlardı, kitap okumak zaten zengin işiydi o zamanlarda. yahudilerin tamamına yakınının zengin olduğu ayrıntısını unutmayalım.
bir tür tavuk - yumurta tarzı tartışma konusu. matbaanın geç gelişi neden olduğu kadar bir tür sonuç gibi de görünüyor bu mevzuda. bir beklenti, bir heves, bir çaba olsa , o kadar geç gelmediği gibi, talepsizlikten iflas etme durumuna da düşmezdi muhtemelen.
matbaa gelse ne olacak? kaldı ki, dönemin müslümanlarına olmasa dahi hristiyanlara ve ermenilere matbaa geliyor zaten. yine okuyan yok. (bilgi: olmaz öyle saçma tarih programı 7. Bölüm, emrah safa gürkan)
yere göğe sığdıramadığınız osmanlı'da okuma yazma orani kac bilen var mi? Beyzadelerin kızları biliyorsa biliyor, o dönemler halkta okuma yazma bilen yüzdesi sıfıra yakın.
Matbaa geç geldi diye geri kalmadın, halkını önemsediğin için geri kaldın. adamlar okuma yazma bilmiyor, matbaa gelse ne olacak?
paradokstur; şimdi teknolojik bakımdan elimizde olan imkanlar hiç de azımsanmayacak nitelikte olmasına karşın bir ailenin arabasının üstüne çıkıp tepinen “iş adamları” ve bunlara benzer yüzlerce benzerleri vardır mesela?
paradokstur, çünkü ilim insanın cehlini alır ahmaklığını değil; teknolojik imkanlarla beraber bin katlı bir plaza dikebilirsiniz de, dibinde tiner çeken çocuklar oldukça “ilerleme-gerileme” davasının bambaşka bir hadise olduğunu bu türlü sosyolojik vakalarla anlayabilirsiniz.