freud'a göre erkeğin kendisine tehdit oluşturan daha kuvvetli bir dölleyiciden kurtulma içgüdüsünün ritüelinin erkek kahramanı. (salladım, ama başka ne gibi bir açıklaması olabilir.)
her haliyle eşitsiz bir dövüş. arenada ve kenarlardaki yedeklerle 15-20 kişiye karşı bir çift boynuz. yuh! insan utanır o hayvanın karşısına drag queen edasıyla çıkmaya, kılıç ve atlı süvariler eşliğinde kolpa güç gösterilerinde bulunmaya. boğayı tutan bir seyirci olsa bari.
düşündüm de, bu yıl us open'da baghdatis'le agassi'nin karşılaşması da tıpkı bunun gibiydi. (boğa dedim aklıma geldi)
öldüklerinde, yaralandıklarında, acı çektiklerinde ve özellikle de gözleri çıktığında çok mutlu olduğum orospu çocuklarıdır. kadın olanlarına tecavüz etmek, erkek olanlarına ise onlara da tecavüz edin amk. matadorlara, bu vahşeti talep eden orospu çocuklarına, organizatörlerine büyük bir nefret duyuyorum. hepinizin anasını sikeyim. elimden bir şey gelmiyor. ispanyolları bu yüzden hiç sevmem. özgecan'ın katillerinden daha kötüdürler.
Boğa güreşi cesur bir matadorla azgın bir boğa arasındaki bir tür erkeklik gösterisi izlenimi uyandırır. zaten bir bakıma boğa bacakları arasında sallanan o koca kara organıyla hep bir erkeklik simgesi olarak gözükmüştür, matador da onu baştan çıkarmaya çalışan bir dişiye benzetilir. süslü püslü, oynak mı oynak bir dişi, onu kovarmış gibi yapıp onun tarafından becerilmeye can atar, sanki bekaret kanına, boğanın boynuzlarının deştiği karnının kanına batmış gibi kıpkızıl örtüsüyle erkeği tahrik eder, kışkırtır, her hamlede yanından sürünerek geçmesine izin verir aşüfte. ancak boğa düştüğünde, dişisini kovalamaktan yorulup ayakları yere çakılı, baş eğik durduğunda, matador hor gördüğü aşığını cezalandırmak isteyen, terk edilmiş bir kadın gibi kılıcını kaldırır ve onu insanoğlunun en zayıf noktasına daldırır: erkek kalbine.