orhan Pamuk'un neredeyse her romanında yaptığı eski istanbul tasvirleri bu romanda da bulunmaktadır. Benim için Orhan Pamuk romanlarını çekici kılan da budur.
kemal iyi bir aileden gelen bir patrondur. fransa da egitim gormus, yine iyi bir aileden gelen sibel ile nisanlıdır. evliliginden cok umutludur, sibel le mutlu olacagını dusunmektedir. derken sibel e bir canta almak icin girdigi magzada cocukluktan tanıdıgı uzak akrabası fusun la karsılasır. fusun guzellik yarısmasına girecek kadar guzel bir kadın olmustur. fusun un guzelliginden buyulenen kemal allem eder kallem eder, gizli gizli fusunla merhamet aparatmanında bulusmaya baslar. bir taraftan sibel ile nisan hazırlıkları devam etmektedir. kemal ne yaptıgını pek dusunmemektedir, yoksul ama dunya guzeli fusan a asık olmustur. derken sibel e nisanlandıkları gun fusun ortadan kaybolur. fusun a bir turlu ulasamaz. kemal yataklara dusecek kadar hastalanır fusun un yoklugunda. sibel zamanla bu problemi cozeceklerine inanmaktadır. ama kemal fusun u unutamaz. sibel kemal den ayrılır. fusun un pesine duser kemal. bulur. ulasır. fusun evlenmistir. fusun un bosanıp onla evlenmesini istese de fusun pas vermez. derken fusun un kocasının bir film projesinde aktrisle yakınlasmasını fırsat bilen kemal fusun a acılır ve fusun kabul eder. ben kitabı burada bitirdim. benim icin kitap boyle bitti. sonunda asıklar kavusur, gokten uc elma duser.
--spoiler----
-hayatımın en mutlu anıymıs, bilmiyordum.
kemal- fusun la ilk sevismesinden sonra
Henuz 80 sayfa okudugum, elimden duseremedigim orhan pamuk eseri. Sonradan daha politik bir kitaba donusecekmis galiba. Ama simdilik sadece ask var. Cok heycanli olm.
Spoiler:
Simcik esas adamimiz varlikli bir aileden gelen bir is adami. Serpil e asik oluyor. Serpil paris te sorbonne da okumus, iyi bir aileden gelen bir hanim kizimiz. Zamanla serpil in ailesi mal varliginin cogunu kaybetmis, serpil bundan huzun duyuyor ve o mahcubiyetinde esas adam serpil i daha cok seviyor. Serpil batili bir egitim almis ama kokendeki muhafazakar ogeleri de barindiriyor. Esas adama bekaretini evlenme teklifi aldiktan, evleneceklerinden emin olduktan sonra veriyor. Esas adam serpil ile mutlu. Mutlu bir evlilikleri olacagina inaniyor.
Derken bir magazada fusun ile karsilasiyor. Fusun yoksul bir uzak akrabasi. Ama guzellik yarismasina girecek kadar guzel bir kiz. Onu ilk mini etegiyle ve sari topuklulariyla gorunce vuruluyor esas adam, asik oluyor. Allem ediyor kallem ediyor, fusun un da bekaretini aliyor. Fusun da cok utangac ve masum bi kiz. Cok tutku duyuyor fusun a.
---spoilet---
Iki kadin da temiz kadinlar. Iki kadina da saglam duygulari var.
Neler olacak cok merak ediyorum;)
Tekstil zengini Basmacı ailesinin 30 yaşındaki oğulları Kemal'in Sibel ile nişanlanmaya doğru giden bir ilişkisi vardır. Sibel'e çanta almak için gittiği dükkânda yıllardır görmediği 18 yaşındaki uzak akrabası Füsun ile karşılaşır. Füsun'dan etkilenen Kemal, zamanla Füsun ile buluşmaya ve birlikte olmaya başlar. Füsun, tezgahtarlık yapmanın dışında üniversite sınavlarına hazırlanmakta ve Kemal ile birlikte matematik çalışmaktadır.
Günler süren buluşmaları Kemal'in Sibel ile nişanlanmasından sonra kesilir. Kemal, Füsun'u Merhamet Apartmanı'nda buluştukları dairede, her gün aynı saatte beklemeye başlar. Fakat Füsun, buluşmaya gelmez. Füsun'a ulaşamayan Kemal, mutsuz günler geçirmeye başlar. Sibel'den ayrılır ve Füsun ile seviştiği dairede Füsun'un eşyaları ile birlikte zaman geçirir.
Kemal'in babasının ölmesiyle Füsun'dan Kemal'e taşındıkları evin adresini içeren bir not gelir. Kemal, verilen adrese gittiğinde Füsun'un evlendiğini öğrenir. Füsun'un beş ay önce evlendiği kocası Feridun, Füsun'a çocukluğundan beri âşık, şişman ve sevimli, işsiz bir genç sinemacıdır. ilerleyen zamanlarda Kemal, Füsunlara gidip gelmeye başlar ve Füsun'un kendisine ulaşmasının asıl nedeninin kocasının çekeceği Yeşilçam filmi nedeniyle duydukları sermaye ihtiyacı olduğunu anlar. Kemal, Füsun ile olan ilişki kopmasın diye Füsun'un başrolünde oynayacağı, Feridun'un çekeceği filmin finansörü olmaya karar verir. Füsun, Kemal ve Füsun'un kocası Feridun, akşamları beraber yazlık sinemalara gidip film izlemektedirler. Füsun, Kemal'i eve davet etmesine rağmen, ona yakın davranmamaktadır. Nadiren anlık yakınlaşmalar olsa da ortak geçmişlerine dair bir işaret vermemesi Kemal'i ondan uzaklaştırmamaktadır. Füsun'un annesi Nesibe Hanım'ın, Füsun'un evliliğinin namusu kurtarmak için yapılmış geçici bir ilişki olduğunu anlatması ve er geç Füsun'la birlikte olacaklarını ama sabırla beklemesi gerektiğini öğütlemesi Kemal'e şevk vermektedir.
Kemal zamanla Füsun'u bir gün kaybedeceği korkusuyla ona ait nesneleri gizlice alarak biriktirmekte ve suçunu örtmek için her hırsızlık ertesinde eve değerli hediyeler getirmektedir.
Kemal, Füsun'un başrolünde oynayacağı film için Limon Filmcilik'i kurar. Fakat ne Kemal ne Feridun Füsun'un filmde oynamasını isterler. Onun yerine daha sonraları Feridun'un gönül verip yaşamaya başlayacağı Papatya'yı seçerler. Film başarı getirir, fakat Füsun ile Feridun'un evliliği kopmuştur ve Kemal de bu sonuçtan memnundur.
Füsun'un babasının ölmesiyle Kemal ve Füsun birlikte olmaya doğru adım atarlar fakat Füsun, kendisinin Kemal'in ailesine, arkadaşlarına Kemal tarafından takdim edilirse ve söz, nişan, nikâh, düğün törenlerini yapılırsa evleneceğini söyler. Önce sözlenirler sonra Füsun, Kemal ve Füsun'un annesi Paris'e gitmek için arabayla yola koyulurlar. Babaeski'de Edirne yoluna bakan bir otelde dinlendikleri gecenin sabahında Füsun'un kullandığı ve Kemal'in de bulunduğu araç kaza yapar. Füsun ölür, Kemal ise ağır yaralanır. Kemal iyileştikten sonra, yıllar boyunca topladığı eşyayı sergileyeceği bir müze açmaya karar verir. Fusünların Çukurcuma'daki evini müze haline getiren Kemal, müzenin kataloğunu roman biçiminde yazılması için yazar Orhan Pamuk'a teklif götürür ve Pamuk kitabı yazmayı kabul eder. Başından itibaren birinci tekil kişi anlatımıyla ilerleyen kitabın son sayfalarında, Kemal sözü kitabın kahramanı olan yazar Orhan Pamuk'a bırakır. Pamuk, Kemal'in ölümünü de anlatarak kitabı sona erdirir.[
ilerde olacak sevdiceğimle gitmek istediğim müze. Aynı zamanda bir Orhan pamuk romanıdır. Zaman zaman baysa da fena değildir. Bir Kara kitap edebiliği beklememek lazım tabii.
"Onu kollarımın arasına alır almaz hissettiğim huzuru, nasıl anlatmalı? Kalabalığın kafamın içinde dur durak bilmeden dolanan uğultusu, orkestranın tangırtısı ve şehrin iniltisi sandığım amansız gürültü, ondan uzak olmanın huzursuzluğuymuş yalnızca. Gözyaşları ancak tek bir kişinin kucağında dinen bebeklerde olduğu gibi, içimi derin, yumuşacık kadifemsi bir mutluluk sessizliği sarmıştı."
"Hayatımın en mutlu anıymış bilmiyordum..." gibi güzel bir cümle ile başlayan orhan pamuk'a ait, "bir daha da yazmam" dediği tek aşk romanı.
Aşkın en platonik, aşığınsa en sefil, en onursuz hali.
Kitabı okurken kemal'i de, füsun'u da itici bulduğum halde enteresan bir şekilde, kemal'in aşkına saygı duyduğumu hatırlıyorum. Bu anlamda kemal, başarılı bir antikahraman fikrimce.
Müze tamam da, neden "Masumiyet" bunu çözememiştim okurken. Böylesi hastalıklı, tuhaf bir aşkı "masumiyet" sözcüğü ile tanımlamak da yazarın bir başka ironisi olsa gerek?
Kitaptaki hikayenin gerçekten yaşandığını ve karakterlerin de bir zamanlar yaşadığını düşünüyorum. Belki içinden bir şeyler çıkarılmış, yeni şeyler eklenmiştir fakat kesinlikle ortada olan bir gerçeklik var.
Güya hayali Bir kitaptan yola çıkılarak kurgusal bi müze kurma fikrine inanasım gelmiyor. Ve arkadaşlar Füsun 12 Nisan doğumlu yani koç burcu. Tüm karakteristik özellikleri aynı. Bu da gerçekliği kanıtlar nitelikte. *
Okurken sık sık kemal'e saplantılı manyak dediysem de, duyduğu derin aşkın hakikiliği, sevdiğine sadakati duygulandırarak kendisine saygı ve yakınlık duymalı sağladı.
Füsun'un da ne istediğini bilemez dengesiz tavırlarının da haklı hiçbir tarafını görememekle birlikte, kemal'i anladığım gibi kendisini anlayamadım, kendimi bağdaştıramadım Füsun'la.
Kitabın içinde müzeye tek seferlik bilet oluşu çok ince düşünülmüş. istanbul'da yaşasam, kitabın arka kapağını kapattığım gibi müze yolunu tutardım ama maalesef içim içimi yiyerek, istanbul'a gidişimde yapılacak ilk şey olacağını kararlaştırmakla yetiniyorum sadece.
Aşk kitaplarını sevmeyen, bunaltıcı bulan ben bile bu kitabını sırf Orhan pamuk'a olan sevgimden okudum ve yine diğer kitapları gibi pişman olmadan, beğeniyle kapattım.
aşk denilen olguyu mevhumdan mevcut hale getiren roman.
eser bittikten sonra aşk denilen duyguyu bir tüy tanesi hafifliğinde hissedebilirsiniz. 56 model chevrolet'in içinde, çukurcuma'da bir evde, istanbul'un ara sokaklarında siz de roman kahramanlarıyla birlikte gezer durursunuz. dünyanın en masum hırsızlığının koca bir müzeye dönüşmesinin uzun bir hikayesidir.