az önce sahsım tarafından fizik vizesine çalışırken, inzivaya çekilmiş ruhun patlaması olarak ortaya çıkmış yazıdır.
bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde,kalbur saman içinde, dünyanın bir ucunda masal ülkesi diye bir yer varmış. periler diyarı olarak geçermiş burası.her tür peri burda huzur içinde yaşar, dünyayı korurlarmış.
bu ülkede küçük, sevimli bir peri kızı varmış.lakin peri kızı'nı pek sevmezmiş diger periler. çünkü pek bir safmış bu peri. herkese, her söylenene inanırmış. sonra da, gecer herkesden saklanıp bir köşede ağlarmış gizliden gizliye...
günlerden bir gün bizim peri, dere kenarına inmiş elindeki oyuncak bebegi ile. kendi kendine oyunlar oynamış derede. derken karşı kıyıda bir erkek peri görmüş. utanmış önce, bi taşın ardına saklanmış. erkek peri seslenmiş:
- meraba, ben yolumu kaybettimde, burası neresi acaba?
peri kızı, önce tereddüt etmiş biraz. ama sonra dayanamamış çıkmış taşın ardından.
- burası periler diyarı, masal ülkesi. sen kimsin?
+ ben çok uzaktan geliyorum. çok yoruldum. acaba burda dinlenebilir miyim?
peri kızı kabul etmiş erkek periyi. balkabagından evine götürmüş. her şeyini paylaşmış periyle. günler günleri haftalar haftaları kovalamış. erkek periyle bizim peri kızı pek bir yakın arkadaş olmuşlar.bir gün evde otururken erkek peri sormuş;
- burda ki, küçük parlayan yıldız ne peri kızı?
- o benim gücümü veren şey. onun parlaması söndügünde kaybolurum ben.hadi gel şelaleye gidip yüzelim biraz.
iki küçük peri şelalenin yolunu tutmuşlar.şelaleye vardıklarında arkalarında bir çatırdı duymuş, ürkmüş pericikler. ama kimseyi görememişler. suya girmişler ardından. erkek peri;
"- benim tuvaletim geldi peri kızı, geliyorum birazdan" demiş, çıkmış şelaleden. ormanın içine dogru gitmiş.
tam o sırada peri kızının yanına bir başka peri gelmiş saklana saklana;
- peri kızı, peri kızı, sakın ona inanma. o bir büyücü! sana zarar vermeye geldi
"- inanmıyorum sana! o benim en iyi arkadaşım " demiş peri kızı. ve erkek perinin ardından ormana girmiş. akşama kadar onu aramış ama bulamamış.çaresizce btikin bir şekilde evine dönmüş.ayakta duramaz haldeymiş. gittikçe nefes alamadıgını hissetmeye başlamış. içinden düşünmüş peri kızı;
- acaba gelen peri dogru mu söyledi?
- yok canım, olamaz öyle şey
demiş. ama içine şüphe düşmüş bir kere. zaten çok bitkin durumdaymış. yıldıza bakmaya karar vermiş. ama bir de ne görsün. yıldız yokmuş ortada! onun yerine bir mektup varmış. o an gerçegi anlamış minik peri kızı. erkek peri onu kandırmış, yıldızını da alıp kaçmıştır.
derken, mektubu okumaya karar vermiş. almak için uzanmaya çalışmış, ama elleri titremiş zar zor mektubu alabilmiştir. ilk cümleyi okumuş
" sevgili peri kızı
senin..."
mektubun devamı getirememiş küçük peri. yere yıgılmış elindeki mektupla.ardında yıldızlara karışmış.
ertesi gün, onu merak eden diger periler evine girmeye karar vermişler.ama peri kızını bulamamışlar. sonra yıldızın oldugu yere bakmaya karar vermişler. sandıgın yanında üstünde bir kaç damla göz yaşı olan bir mektup varmış. sandıgın içindeki yıldızsa yokmuş. anlamışlar durumu ve usulca evlerine dagılmışlar...
aslında anne baba kadar sevgiliden de dinlenmesi güzel olgu. hele de sevgili kişisi gidip size masal kitabı alıyor, her gece siz uyuyana kadar, siz ne kadar geç yatarsanız yatın oyalanacak bir şey bulup, sırf size masal okumak için bekliyor, ve sizin sonunu duyamadan uyumanıza seni seviyorum diye tepki veriyorsa tadından yenmez olur... *
Alışılmış bir görkemi sürdürüp durmaktan bıkmıştı bir hükümdar. Olağanüstü sevda devrimleri düşlüyor ve bu düşlerini de, Tanrı'ya ve süse tapmaktan başka şey bilmeyen kadınlarıyla gerçekleştiremeyeceğini görüyordu. Gerçeği, gerçek arzuyu, özlü doyumu yaşamak istiyordu hükümdar. Günah olsun olmasın, istiyordu bunu. Üstelik buyruğunda bir hayli asker vardı.
Düşüp kalktığı bütün kadınları öldürttü. Nasıl da talan oldu o güzellik bahçesi! Kılıç altında can verirken şükranla andılar onun adını. Yenilerini istemedi. - Yine de başka kadınlar ortaya çıktı.
Av dönüşü ya da eğlencelerden sonra yanında kim varsa öldürdü. - Kimse de ayrılmadı yanından.
Değerli hayvanları zevk için boğazladı. Sarayları yaktırdı. Üzerlerine yürüyüp dilim dilim doğradı insanları.
- Bitip tükenmek bilmedi kalabalık, altın çatılar, güzel hayvanlar.
Kendinden geçebilir mi yakıp yıkarak, vahşetle gençleşebilir mi insan? Halktan çıt çıkmadı. Destekleyen de olmadı.
Bir akşam gururla, atını dört nal sürüyordu. Karşısına bir Peri çıktı, anlatılamaz, hatta sözcüklere sığmaz bir güzellikteydi. Yüzünde, edasında, çok değişik, karmaşık bir sevdanın!.. olağanüstü, hatta dayanılmaz bir mutluluğun muştusu vardı! Hükümdarla Peri sanırım tam sağlık içinde yok olup gittiler. Nasıl ölmezlerdi ki? Birlikteydiler ya, öldüler.
Sarayında öldü o hükümdar, belli bir yaşa gelince. Hükümdar periydi. Peri de hükümdar.
muzik derslerindeki bir ornegi icin sozlerini de yazayim da tam olsun sarkisi.
Dağlar ardında bir orman varmış
Orta bütün hayvanlar
Mutlu yaşarmış
Bir insan gelmiş
Çok da zalimmiş
Vurmuş bir bir onları
Kesmiş ormanı
Yağmur yağmamış
Güneş doğmamış
O zalimin sonunu gören olmamış
babalar anlatır,
cocuklarına uyumadan once.
hayal kurmayı ogrensin cocuk diye.
fakat isler oyle yurumez.
baba masallarına katar cocugu,
kendisi de girer masalın icine,
bu masal hic bitmez.
bitmesindir zaten,
hep babalar anlatsındır. *
tematik bir temadir.*
ismi gibi masali da mevcut; (#1030850)
unutulan noktalar duzenlenmi$, revize halde zall'a e-posta yolu ile iletilmi$ temadir. bundan sonra "ulan yapmi$sin yapmi$sin got kadar yeri es gecmi$sin" demesin kimse bana, muhatabiniz zall'dir ona cemkirin layn ayttt, canim sozluk.*
edit: duzelmi$ her yeri. kullanin gonul rahatligiyla.
Kaybetmem emredilen binlerce savaşı kazanıp en büyük yaralarımla karşına çıktım bugün. hissiz, renksiz ve biçimsiz tuğlalarla örülmüş derin bir kuyunun içinde geçirdiğim katmerli yılların ardından, bir tırmanış tutturdu kalbim gökyüzüne.. zenginliğinden milyar defa basitliğe indirgenmiş tonlarca geceden geçip, tüm siyah-beyaz tonuna rağmen hayatın .... geldim işte bir yerlerden, bir zamanlardan, binbir yaralı kalpten; tüm hüzünlerden arındırıp bizi, masal anlatan bir sevişme için..
Seni seviyorum; tüm kelimelerin peşi sıra aceleciliğinin arasında yok olan bu iki kelimeyi yine defalarca belki de yine hiç düşünmeden, anlamını sorgulamadan sarfedebilmek için seviyorum seni.. Olabildiğine uzak dursan da, korkup kaçsan hatta en az bizim kadar sorgulayıp yorsan bile aşkı, geldim bugün..
Aşk bu dünyaya ait değildi artık. Çünkü dünya lekesiz değil, ihanet etmişliği var aşk'a, sicili fazlasıyla bozuk.. derin bir affın yaşattığı umarsız hafifliğin hissettireceği tüm by-pass ameliyat enjekteli, sahte, plastik kokan aşkların arkasından(!) asla biçimini yitirmeyen, unutmanın yasak olduğu ve içinde sadece senin saklandığın bir aşk ile geldim dün, bugün ve yarın, bir demden bir diğerine, katran koyusu kirmizi(!) bir çift gözün kapandığı anda.. Sıyrılıp tüm lüzümsüz yalnızlıklardan, kudurmuş bir aşk için avaz avaz bağırabilmek için yanındayım.. Seninle tamamlanacak bir aşkın ilk yap-boz parçası ellerin, öyle ki şekli tam kalbimin ortasında ki boşluğa ait.
ilk ben öldüm bir masalda ve ölürken bir avuç huzur, bir avuç aşk bıraktım dünyana miras olarak. Sesine, ahengine, görkemine buladım geri kalan yanlarımı ki; ardıma her bakışımda bir parça ben görebilmek istedim üstünde. Şimdi masalı ele geçirilmiş aptal bir yazarın kalemini kırarak aynı masalın bir başka kahramanı olarak yazıyorum kendimi.. Bir dünyadan bambaşka bir dünyaya aidiyet tayin ediyorum iliklerime, senin olduğun her yerde..
Soruları, sorguları geride cevapsız bırakıp ruhumu ruhunun tam ortasında saklamaya geldim. tıpkı aklımın en karışık olduğu saatlerde ansızın gelişin gibi bu sefer. Seni örnekliyorum evrenin tüm tanım bekleyen anlamsızlığında. Her sonucu seninle ilintilendiriyorum, mutlaka bir ilişkin olmalı hayatımda yaşanmışlığa anlam katabilecek ne varsa.
Adının bilinmediği, anımsanmadığı ve hiç duyulmadığı bir dünya aradım kendime. Her bulduğum dünyadan sessizce uzaklaştım.. Hangimiz daha hızlı koşuyorduk? zaman mı yoksa ben mi? Hangisi daha anlamlıydı? Zaman mı yoksa zamansızlık mı? Ansızın gelen bir hayatın kazandırdığı boşvermişliği de bırakıp bir kenara çıktım yola. Uzun zamanlar, kısa hayatlardan geçip bir çırpıda, aidiyetimi tayin ettiğim dünyaya geldim.. Aklımda sınırsız korku ve bir parça umut katılmış hayalperest yalnızlıklarla birlikte geldim..
Geldim bugün. Bir sır gibi saklıyorum zihnimde tüm yaşadıklarımızı. Hüzün bitince geri döndüm, hatta tam karşında duruyorum tüm yorgunluğum ve yorulmuşluğum, umulmazlıklarım, hayallerim ve sıradansızlığımla. Her şey olması gerektiği gibi işte.. Git diyebilir misin artık ya da sorgular mısın gelişimi? Sev desem çok mu küstah davranırım? Kovulur muyum kendi yazdığım uzun zamanlar, kısa hayatlar, imkansız mutluluklarla bezenmiş masalımdan? Yoksa yine yanlış bir masala mı dahilim? *
olaganustu olaylara, dogaustu varlıklara yer veren, tumuyle dus urunu, cogunlukla belirli olmayan bir zamanda ve yerde gecen, genellikle agızdan agza aktarılarak surup giden bir anlatı turu.
Duman diye bitli bi grubun şarkısıymış, bugün duydum.. Halbuki benim bildiğim masallar gayet tatli, Pamuk Prenses var, Uyuyan güzel var.. olmamış, 10 üzerinden 6,4278.
Bir masal anlat bana, içinde mutluluk olsun
Buram buram aşk koksun,
Bir masal anlat bana,
Düşlerden oluşan
Toz pembe hayelleri olan,
Bir masal anlat ki,
Seni unutmayım.
-------------------------------
masalımın bittiği yerde hayatın başladığı nokta....