şu an son kez bakıyorum kendi gözlerimden.
yakında değiştirecekler beni istemeden.
ben mi seçtimki bu oyunu, kurallarını seveyim?
bir zar atımı diyordu adam..
belki de önce onu dinlemeliyim..
zor; inan çok zor.
bu küçük ellerle dünyaya tutunmak,
çok zor.
gölgesi düşerse ruhuma benden önceki herşeyin,
perde açılmadan önce kendime gelmeliyim.
ben mi diktimki bu kostümü neden giyeyim?
hayat başladığı gibi biter.
belki de rolümü boşvermeliyim.
zor; inan çok zor.
bu küçük ellerle dünyaya tutunmak,
çok zor.
Not: Ayrıca klibindeki kavga sahnelerinde bildiğin old boy göndermesi var. Biraz amatör de olsa cesur klip. helal olsun. şarkı da güzel. e daha ne olsun.
çocukken, toz pembeyken her yer, anlatılandır. iyilerin kazandığı, kötülerinin sonunda cezasını çektiği düzenin bozulmadığı.
küçük çocuk benliğindeki tatlı anıdır masal, annenin fısıldadığı ninni gibi. çocuk büyür sonra, inanamaz olur masallara. gerçekler siyahla beyazın içindedir ve pembeliklere yer yoktur artık. "hayat bir masal değil!" der her genç. toz pembe dünya yoktur artık çünkü. ne prensler, ne iyi kalpli insanlar, ne aşklar, ne sevgiler masallardaki gibi değildir. romanlarda arar genç kafasındaki dünyayı. inanır... büyür genç, ne roman ne masal anlatır kafasındaki dünyayı, çok şey görmüştür, gerçek olamayacak. hayat ne masallara ne romanlara konu olamayacak kadar karmaşıktır. çözmüştür, bulmacaları seven yetişkin...
masal roman olur, roman bulmaca... bulmaca insan olur. gökten üç elma düşer... kapan kaçar...
emir albümünden bir cem adrian parçası. her kelimesi kendisine ait.
büyümüş çocuk masalı gibi bir şey bu. birkaç gece peş peşe yatmadan önce adrian'dan dinledikten sonra anlarsınız bunu. sonuçta çocukken de annelerimize aynı masalı yüzlerce okutturmuşuzdur. bunun biraz daha büyümüş bünyelere masalı. gri tonundan.
sözleri:
yollar
önümüzde yine sokaklar
kalabalık, gri kaldırımlar
insanlar
insanlar
yalnız ve umutlu
bitti
bitmez dediğimiz masallar
elimizde kalan yalanlar
ufalmış
incinmiş
oyunlar
elleri
sanki hep ellerimde
kalbi
kalbimde
ve gözlerinden akan yaş
sanki içimde
kırık bir cümle
hala içimde
yağmur
sesini duyunca sende
beklersin, pencerende
belki geri gelir diye
elinde yüzünde rüzgâr
oynatır hüznü içinde
bembeyaz kar
elleriyle
dokunur yorgun yüzüne
bitti
sevdiğin o şarkı şimdi
kaybolmuş bir çocuk sesi
unutulmuş gibi
bir kuşun kanadındadır aşk
şimdi
kayan bir yıldız gibi
ortasından deler
geceyi
evvel zaman içinde kalbur saman içinde
Develer top oynarken eski hamam içinde
Pireler berber iken dedeler tellal iken
Ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallarken
Anam düştü beşikten Babam düştü eşikten
Biri kaprı maşayı dolandım dört köşeyi
Ebe ebe nerede göt büyütür derede
Ebe bize sıçamaz arsada bulamaz...
gibi sözleriyle başlayan metin türü.
Hiç unutmam iki tane çocuk vardı. Bir de cadı. Çocuklar arkalarına mercimek döküyodu kuş yiyodu taş döküyolardı cadı dağıtıyodu filan...
masal içinde masal bu.. ve bu sefer her zamankinden farklı olarak geçmişten gelmeyen. yani ne develer tellal iken ne de ben annenin beşiğini sallar iken. yıllar sonrasından..
çok güzel, tatlı bir ev varmış en güzel şehrin en güzel yerinde. içi dışı mutlulukla kaplı, küçük ama alabildiğine sevgi dolu bir ev. iki kişi yaşarmış bu evde, sen ve ben..
çikolata duvarlar arasında, geceden ve yıldızlardan oluşan tavanın altında, çiçeklerden oluşmuş yumuşacık mis kokulu yataklarında uzanmış uyumaya çalışıyorlarmış sen ve ben. ama uyku alemine yollanamıyorlarmış bir türlü.. sen, "bana bir masal anlatır mısın ben?" demiş. ve ben anlatmaya başlamış kalbinden geldiğince. acemiymiş ben biraz babasından hiç masal dinlemediği için.. ama masal gözlerine bakarken sen'in her şey masal gibi geliyormuş zaten ben'e.
dedim ya, kalbinden geldiğince, anlatmaya başlamış yıllar öncesine ait bir masalı. yine onlarınki kadar sevgi dolu bir masal. uzun yıllar süren..
eski ben ve eski sen'in masalıymış bu, şimdi ben'in sen'in uyuması için ona sımsıkı sarılıp anlattığı masal.. sen'in yüzünde masum bir tebessüm bırakan masal.. huzurla uyutan.. ve ben'e masal gibi bir hayat yaşatan sen..