şarkının sözleri çok klişe bir biçimde başlasa da adeta arapatı gibi açılmakta ve mazhar yine ustalığını konuşturmakta. müzikal olarak fuat müzik bilgisinin sınırlarında dolaşmış ama bunu öylesine basitmişçesine önümüze koymuş ki dinlerken hiç yorulmuyor insan. mükemmel vokal düzenlemesi ve yaylı kompozisyonları da bu 4 4'lük şarkının bonusları...
şarkının sözleri de şu şekilde:
ben her sabah uyandığımda,
her yeni doğan güne merhaba derim,
bakarım penceremden ne güzel dünya
henüz varmadı tren o son istasyona
dert bitmez gönül coşar,
biri bitse biri başlar ah zaman,
ne de çabuk geçer,
kim bilir nasıl biter masal
yalnızım şimdi suskunum,
daima sana tutukunum,
vurulmuşum bir aşkın kıyısında.
acıma ne olur bana,
her zaman aşk yolunda ,
ne çok şeyler gelir başımıza.
neler neler yaşandı senin uğrunda,
gönül nasıl yıprandı bu aşk yolunda,
bakarım penceremden ne güzel dünya,
henüz varmadı tren o son istasyona.
ortak ahlaki, dini yargılar, ve yasak törenler; insanların ortak paydada buluşabildikleri bir külliyata sahip olduğu gösterir. bunlar; ortak edebiyat; batıl inanç, atasözleri gibi kavramları ortaya çıkarırlar.
hindu bir anne çocuğunu, ufak tefek ayrıntılar dışında, iskoç ve iskandinavların peri masallarıına benzer şekilde eğlendirir, ve bu yolda sarfettikleri sözcükler, isveç ve kelt metaforik tamlamalarıyla paralellik arz eder.
hiç kuşkusuz, bu hikayeler; değişik yerlerde birbirinden bağımsız oluşmuştur ve ağızdan ağıza yayılmıştır.
bir mfö şarkısıdır. yok yok. bir mfö esintisidir. izmir'in imbatıdır bir nevi. ve dahası, mazhar ve özkan'dan ziyade fuat'tır bu parça. parçadaki bu pozitif, bu hayat dolu bakış sanki fuat'ın gülüşlerinden saçılmıştır.
Çocuktum her şeyi anladığımı sanıyordum
Sonra büyüdüm, bombaların ve bankaların
Dağlardan ve ırmaklardan daha fazla olduğunu gördüm
Bahçıvanlar generallerden
Menekşeler mermilerden daha azdı
Yenilmişti dünya
Yenilmişti dünya
Duanın özgürleştiren rüzgarı
Çekilmişti yüzlerden
insanlar dua değil
Yönetmelik okuyordu
Nükleer artıklar ve çok uluslu yalanlarla kirlenmişti yüzümüz
Teknolojinin o yok edici,
O gri gölgesi düşmüştü yüzlere
Yenilmişti yüzümüz
Ve görüntü aynıydı
Bütün aynalarda
Her şey çok açıktı
Herkes kimsesiz
Herkes bir şeyin yoksuluydu
Hepimiz aynı anda yenilmiştik
Ve şarkılarımız kederliydi
Yanlış bir zamanda mı yaşıyordum ?
Çekip gitse miydim ?
Hayır!
Ne yanlış bir zamanda yaşıyordum
Ne de çekip gidecek bir yer vardı
Her yer aynıydı
Kaldım
Sürekli çağıran ve ayrım yapmayan toprak
Nasıl olsa beni de çağıracaktı!
Masal dünyanın bittiği yerde başlar
Biliyorum klasik zamanlarda değiliz artık
Ve masallar böyle anlatılmaz
Biliyorum!
Ben hiç masal yazmazdım
Dünya sisteminin hepimize anlattığı masal
Kötü olmasa bu kadar
Biliyorum!
Bir karınca türküsünden daha hafif olacak sesim
Biliyorum!
insanların birbirlerine olan yabancılığı büyüyecek
Dünya küçüldükçe
Biliyorum!
Telefonlar oldukça insanlar birbirini görmeyecek
Biliyorum!
Birbirimizi hiç görmeden ölücez
Her şey için tek şey diliyorum
Allah'ın gülleri yakamızı bırakmasın!
bu adam kesinlikle nasıl söz yazılacağını çok iyi biliyor. vakti zamanında onu da çok üzmüşler sanırsam. böyle tam isabet sözleri herkes yazamaz. ateş olmayan yerden duman çıkmaz sonuçta.
iyinin hep kazandığı gerçek hayatın tam tersi bir algı yaratma amacı güden ilüzyondur.
çocukları mutlu edebilmek için uydurulmuş bu mini hikayelerin onların masum dünyasına uygun gerçekleri vardır. çocukları uyuturken ona mutlu ve güvende olduğu bir dünya sunmak için özellikle anneler tarafından bolca bilinmesi gerekir.
Bir çizgi çektin, bir yanı ölüm bir yanı yaşam
Bir kural koydun, bir yanı tahliye bir yanı idam
Bir tablo çizdin, bir yanı kış diğer yanı yaz
Bir soru sordun, kimisi doğru kimisi yalan
Yürüyorsun, yürüyorsun
Bazen dönüp bakıyorsun
Sonra gülümsüyorsun
Bir el uzanıyor sana...
Yürüyorsun, yürüyorsun
Bazen de tökezliyorsun
Sonra bir bakıyorsun
O el hala orad...