külkedisinin ayağına ayakkabı olmaz. külkedisi "prensim ayaklarım şiş yoksa bunlar benim kendi ayakkabılarım" dese de prens buna inanmaz ve "tuzu azalt" der ve oradan uzaklaşır.
külkedisi, prens ayakkabıyı ayağında denerken prensin ayaklarına bakar. eşşek kadar ayakları olduğunu görür ve prensle dalga geçer. tabii ki külkedisi prensi beğenmeyip evlenmez. Prens de o hışımla krallığı terkeder ve alaska'ya balık ayıklamaya gider.
Prens külkedisinin ayakkabısını bulduğunda ayak numarasına bakar. 36 numara olduğunu görünce içinde havai fişekler patlar ve sonunda buldum der. Ayak sever prens mi olur.
kış gelir.kar tipi kıyamet bir gün karıncanın kapısı çalar. karınca hemen anlar kapıyı çalanın ağustos böceği olduğunu. içinden " bak gördün mü kapıma düştün işte" der ve kapıyı açar. karşısında gerçekten de ağustos böceğini görür. ancak ağustos böceğinin üzerinde son derce ciks bir kayak elbisesi, bere, gözlük ve ayaklarıda kayak takımları vardır. ağustos böceği şöyle der şaşıran karıncaya;
- merhaba karınca kardeş. uludağa tatile gidiyorum. bir diyeceğin var mı? bu yüzden geldim.
karınca dumur olmuş vaziyette şöyle der;
+birisine selam söyleyebilir misin?
- tabi kime?
+la fontaine ye. ona de ki karınca senin ananı avradını...
kurdu avcı vururdu. nene avcıya tav olurdu. avcı da dul, onun da canına tak etmiş. bunlar ormanlıkta şipşak. evlenirlerdi sonra.
kırmızı başlıklı kız biraz büyüyünce bi' onlifans. parayı vururdu. oldu mu sana kırmızı başlıklı milf.