maşa görevi, yüzyıllardır dünyaya hüküm sürenlerin ellerinin ucunda olan toplulukların acınacak hallerini umursamadan, kullanıldıklarını bildikleri halde devam ettirdikleri mission impossible dır. sadece zarar vermeye, kaosa sürüklemeye, tatsızlık çıkarmaya, bozgunculuk yapmaya yöneliktir. üzerine bir de akılları sıra durumdan vazife çıkartacaklarını zannederler.
bu sistem her yerde zaten karşımızdadır, okulda, mafiada, medyada, ticarette vesaire... her daim revaçtadır. bilindiği üzere, aptallar, akıllılar ve kurnazlar tarafından idare edilir. aptallar maşadır, güzelim ızgaralık yiyecekleri öyle kös kös çevreleyerek yemeye hazır hale getirirler. eşi benzeri olmayan, o dumanı tüten, yağları sızan, kokusu cezbeden ceylan etlerini, balıkları, geyik etlerini sarıp sarmalar, üzerine ekmek bandırılası yağlarının en güzelleriyle bezenir de bir türlü varlığından haberdar olamaz. üstelik kendisi dahi yanar, lekelenir, pislenir ve arada kor bile karıştırılır coşsun diye ama yine de haberdar olmaz. çünkü o bir maşadır. onun dışında bir amaç için kullanılmaz, kullanıldığı her durumda hep noksanlıklarını yüzünde patlayan tokatlar gibi bulması gerekir amma nafile efendim.
pek çoğumuzun başından böyle piknik serüvenleri geçmiştir. benimde küçükken ailemle gittiklerim, onun dışında zaten sevmediğim bir aktivitedir ya ondan tat almam. gittiğimde de o maşaya gözüm takılırdı. ne yazık efendim hiçbir şeyden haberi olmayan tek hacimli nesne bizim aciz maşacıktır.
inşallah yaradan ona da masivaya ait neler kaçırdığını söyler de o gün utanır mı üzülür mü görmek isterim!
