kitabı okumayı bitirdikten sonra kendimize uyarlamayı unutmamalıyız. kitap okumanın asıl amaçlarından biri de bu değil midir?
kitapta bahsedilen o martılar bizleriz.
'içimizde yaşayan gerçek martı jonathan'lara...' dan kastı tamamen bizleriz.
özgürlüğü arayan, önceden hazırlanmış olan sistemin kölesi olan bizler değil miyiz? katı kurallarla bir hayat sürmeye çalışan bunlar hep bizden önce iyi ve kötü ayırdımı edilmiş kavramlar.
yemek bulmak nasıl martıların ilk amacıysa bizim de hayatta en başarılı ben olacağım! düşüncesi beynimizde bir yer edinmiş.
martı jonathan bir martıdan daha fazlası.
bir hikaye değil kendinize uyarlamanız gereken mini kitap.
okuduktan sonra ilk sayfayı tekrar okumanızı öneriyorum.
Kendimize, hayatın her anında yol gösterici kabul etmemiz gereken bir kitap.
Tarih boyunca farklıları sevmedik. Alışılmışın dışına çıkanları sindirmeye çalıştık. Güneş Sistemi teorisini ortaya atan bruno'yu yakarak öldürdük. Ama tarih onları yazdı, onu yakanları degil...
Çevremiz sınırlarla kuşatılmış. Bu sınırın dışına çıkmaya çalışanlar yengeç sepeti misali sınırın içine doğru çekiliyor. Yani biz normal insanlar tarafından.
En büyük kötülüğü biz kendimize yaptık. Öldürmeyi, yok etmeyi, sıradan olmayı ve ya sadece güzel yemekler yiyip, kaliteli şeyler giymeyi başarı olarak kabul ettik. Fakat bu sınırların ötesinde sonsuzluk uzanıyor. Bu perdeyi kaldırmak elimizde. Sadece biraz cesaret ve kararlılık yeterli.
sahilde, vapurda, orda, burda kendi jonathanınızı aramanıza sebep olur, attığınız simit parçasını yukarılardan sert bir dalış ve mükemmel bir palye ile kapan martıyı bellersiniz gözünüzde belki de. ama jonathan zaten orda olmayandır.
Altıncı sınıfta Turkçe hocasının zoruyla okuduğum kitaptır. O zaman neden sevmemişim bilmiyorum ama okumak için okumuştum. Tum sınıfa odevdi bu. Sonra işte okula gittik. Bir hafta sonra. Ders Turkçe. Hoca kurban seçecek. Dolaşıyor sınıfta. içimden resmen hatim indiriyorum nolur beni seçmesin diye yalvarıyorum. Her zaman şanssız olduğumu biliyordum. Hadi dilemma kalk sen anlat dedi. içimden küfürler savurarak kalktım tahtaya. Düşünüyorum. Hocam diyorum bir martı varmış. Hızlı uçmaya çalışıyormuş. Uçamıyormuş. Bunun için çabalıyormuş vs. Son kozlarımı oynuyorum. Her şeyde mantıklı geliyor anlatırken. Sonra hoca uzatmadı. Dedi sen otur, Aslı sen kalk. Aslı'yı da severim. Kalktı anlatıyor. O anlattıkça ben yerin dibine giriyorum. Bu yuzden asla unutamam o kitabı. Sonra tekrar tekrar okumuştum.
Görünce anılarım canlandı. Çukurova dan Torosların yukarılarına doğru bisiklet denilen ama aslında bir kuş olan tekerli özgürlük ile pedallayıp deniz gören ilk çam ağacının altında okumanız gereken kitap.