Türkiye müfusunun 5'de birisini istanbul'a çektikten sonra, güzelim şehri karınca yuvasına çevirmeye kalkınca tepki alan kekoların tepkisidir.
kardeşim, nüfusun belli, yüzölçümün belli. nüfusu illere doğru düzgün dağıtırsan hem tüm halkın eşit koşullarda yaşama imkanı olur, hem de ne marmaray'a ne de ek köprülere gerek kalmaz.
nükleer yerine rüzgar türbinleri yahut güneşten elektrik üretme sistemleri. marmaray yerine ise mevcut köprüleri sağlamlaştırarak üzerlerine birer yol daha inşa etmek suretiyle 2 katlı olarak kullanma. dünya'da birçok örneği var.
enerji çeşitliliği diye ezberletmişler ama, nükleer enerjinin, istatistiki çeşitlilik hesaplarında nerelerde olduğunu ve yenilenebilir enerjinin en ön planda olması gerektiğini söylemeyip, nükleer nükleer diye ötmeniz gerektiğini anlatmışlar. eskiyen teknoloji kakalama memleketi olarak bizim memleketimiz bulunmaz bir nimettir. nükleerden vazgeçen, nükleeri kapatan ülkelere de bi bakıverin (tabi şeyhleriniz icazet verirse). sadece enerji sektöründe değil, daha pek çok teknoloji kolunda yedirirler bize. sadece akepe değil, diğer tüm hükümetler de yemiştir bunları güzel güzel.
nükleer nükleer diye altınıza sıçmadan önce tuvalete gitmeyi unutmayın.
enerjisiz bir kalkınma ve sanayileşme olamayacağına göre konu gerçekten üzerinde durulup düşünülmesini gerektirecek kadar önemli.
günümüzde, akarsular, rüzgar, güneş ve hatta deniz dalgalarından dahi enerji üretilebiliyor ki bunların tümü, ekosistemimiz içerisinde gerçekleşen meteorolojik olayların bizlere bahşettiği nimetler. bu tür yenilenebilir enerji kaynaklarının öncelikli olarak kullanımı elbette ki tüm ülkelerin birinci tercihi fakat önemli bir risk taşıyorlar; o yıl yağmurların beklenenden az olması, rüzgarın az esmesi, dalga enerjilerinin beklenen düzeye ulaşamaması, güneşin genellikle bulutların ardında kalması gibi sıkça rastlanabilecek durumlarda enerji üretim değerleri çok düşüyor. çalışan bir fabrikada üretimi, üstelik mala talep varken düşürmeniz mümkün olamadığından fosil yakıtlara yöneliyor ve doğal gaz, kömür, akaryakıt kullanarak elektrik üretmek zorunda kalıyorsunuz. hepsinde de maalesef dışa bağımlısınız.
ülke kaynaklarına dayalı kömürlü termik santraller yapılmaya kalkılsa, "çıkan gazlar doğaya zarar veriyor" denilerek, derin vadilerdeki su kaynaklarında hidroelektrik santrallere yönelinse, "ağaçlar kesiliyor, doğa katlediliyor" denilerek, ağacın-yeşilin bulunmadığı alanlarda tarihi miraslar sular altında kalıyor denilerek, çevre örgütleri ayağa kalkıyorlar. nükleer santrallere yönelik verilen tepkiler ise malum.
- pekiyi ne yapılacak? önümüzdeki on yıl içerisinde hızla artması beklenen enerji açığı hangi yolla kapatılacak?
yenilenebilir ve sürdürebilir enerji kaynakları var. Tabii yurdum rte hastası yobazları doğru düzgün eğitim almadıkları içindir gelişmeyi kömür,petrol,santral olarak yorumluyor.
edit: yenilenebilir enerji;Doğrudan kullanılabilen veya başka bir enerji kaynağına dönüştürülebilen enerji kaynaklarıdır.Sürekli olarak devam ederler, doğal süreçlerdeki varolan enerji akışlarına denir. Bilmeyen cahil arkadaşlar için örnek verelim basit örnekler verelim ki sonra beyinlerinde bir yanma meydana gelmesin. Rüzgar, güneş ışığı, akan su, biyoenerji, jeotermal enerji, biyokütle enerji, hidrojen enerji konunun derinlerine inildiğinde aslında yenilenebilir enerjinin çok daha farklı kaynakları olduğunu gözlemleyebiliriz zaten tüm dünya gözünü yer altı kaynaklarına dikmiş bunun için savaşıyor iken ve bu kaynakların miktari azalmışken bizim de yer altı yada nükleer enerjiye yönelmemiş zaten kapılmış paylaşılmış bir pastadan artıklar kopartarak karnımızı doyurmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Bunun gelişim ile ilgisi yok sevgili sığırcık arkadaş.
