sadece depremin olduğu günle, ayla, hattaa yılla hesaplanmaması gereken bilançodur.Depremin yarattığı ekonomik çöküntü, çadırda kalanların soğuktan kaybettiği insanlar, alev alan çadırkentte hayatını kaybedenler ve en önemlisi psikolojik açıdan yarattığı çöküntü de hesaplandığında bilanço çok daha vahim seviyelere ulaşmaktadır.
ölenlerin sayısı ellibin olsaydı daha mı korkunç olacaktı? otuzbin insan tamam, ellibin fazla mı diyeceğiz? peki bugün bir deprem olsa, aynı travmayı yaşamak insanlara neler hissettirir?.. bu depremin gizlenen bilançosu müteahhitlerin yaptıkları, davalarının zaman aşımına uğraması ve yetkililerin hala deprem beklenmesine rağmen önlem almamasıdır. yarın istanbul'da deprem olursa ne olur sorusunu hiç düşündünüz mü?...
gölcüğün nüfusu depremden önce 96.000 idi. deprem oldu bitti üzerinden yıllar geçti ve şu anda gölcüğün nüfusu 56.000. tamam göç edenler olsun, deprem harici yaşamını yitirenler olsun ama anlatmak istediğim o depremde ölenlerin sayısının sadece gölcüğü bile yansıtmamasıdır. eğer gerçek boyutları verselerdi olağanüstü hal ilan etmeleri gerekicekti ve izmit gibi türkiye'nin en büyük yerlerinden birinin olağanüstü hal durumu ülkeyi felakete sürükleyebilecekti. bunun yerine, zaten bir felaket yaşadık bari bu yaşanılanla kalalım, zararın neresinden dönülürse dönülsün kardır, bu bile iyidir bizim için düşüncesiyle hareket edilmiştir. size sadece değirmenderedeki deprem mezarlığını örnek gösteriyorum. sadece on bine yakın insan orada yatıyor. ülkenin bizi sattığı tek olay 99 depremidir. üvey evlat olduk hepimiz. ama unutmadık, unutmayacağızda.
öncelikle o yıllarda 90 larda vede 1999 da hangi rakamın doğruluğundan eminiz, 1999 daki türkiye nufusu ne kadar doğrudurki deprem kayıplarının hesabı doğru bilinsin.