Alman filozof ve siyaset adamı Karl Marx' ın ortaya koyduğu ve her gerçeği yalnız maddi sayan, Ruhun, zihnin, kutsal varlıkların ayrı gerçekler olduğunu kabul etmeyen öğretidir.
reel siyasette kendine yer bulamayan, buna karşın akademik dünyada ise mütemadiyen ön plana çıkarılan düşünce sistemi. bunun sebebini ise anlamış değilim.
her şeyi çok güzel anlayanların dikkatlerini bir kaç meseleye çekmek isteriz. herşeyden evvel şunu idrak etmeniz gerekmekte, marks bir peygamber değil, bir bilim adamıdır, ve bir bilim adamı olduğu ölçüde değerlidir.
diyalektik muhakkak ki marks'ın insanlık tarihine en büyük hediyesi. tarihi açıklamada kullanılabilecek kullanışlı bir yöntem. nazarımda bu yöntemi kullanmak için marksist olmak gerekmemektedir. marks bu yöntemi kullanarak bazı öngürülerde bulunmuştur. siz, marks'ı peygamber olarak görenlerin anlamadıkları, kabul etmek istemedikleri marks'ın yanıldığıdır. şark toplumları ekseninde konuşmuyorum, şark toplumlarını çözümleyememesi, ki atüt de buna dahildir, gayet olağan, zira şark toplumları belli nitelikleri haizdir ve bu nitelikler batıdan anlaşılmaz.
avrupa çözümlemelerinde ve öngürülerinde de yanılmıştır marks. kapitalizmin geçireceği evreler hakkında, sömürgeci toplum hakkında, sınıf bilinci hakkında ve nicelerinde yanılmıştır marks. lenin bizzatihi reforme etmiştir görüşlerini ki söylediği bazı noktalar marks'a taban tabana zıttır. neo-marksistlerde bamabaşka şeyler söyleyip marksist olabilmektedirler. hala marks'ı haklı çıkarmaya çalışmaktadırlar. kısacası günümüz marksistlerinin çoğunun amacı üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir, yani çözümleme yapmaktansa, marksı haklı çıkarmaya çalışmaktır. bu kısır döngüden kurtulabilseler çok daha faydalı olacaklardır herhalde.
yıllardır her krizi kapitalizmin sonu geldi sosyalizm geliyor nidalarıyla karşıladınız. 29 buhranı, opec krizi, ikinci cihan harbi... son olarak da bu krizi kapitalizmin sonu olarak bekliyosunuz heyecanla. anlamadığnız nokta şu; kapitalizm kriz olmaz demez, kriz olur ve bu krizden faydalanan şirketler daha da güçlenerek çıkar, beceremeyenler batar. yani bu krizler kapitalist sistemin niteliğidir zaten.
kısacası gelen sesler sosyalizmin ayak sesleri değil, marksın peygamber olarak gören müridlerinin muştu bekleyen sanrılarıdır.
"insan doğası", önkabulu piyasanın doğal düzen olduğu yönünde bir sonuca götürüyor bizi.
doğal olma durumu... "insan doğasına en uygun düzen liberalimzdir." midir? insan doğası dediğimiz şey diğer hayvanlardan farklı olmayan hayatta kalma içgüdüsüdür. hayatta kalmak için sürekli büyümek, sürekli genişlemek, gerekirse kendi ırkını yok etmek pahasına bu süreci devam ettirmek... insan doğası budur, serbest piyasa budur.
tabii ki tümdenci bir tavırla serbest piyasanın insanlığa hizmetlerini yok saymak ahmaklıktır. ancak kabul edelim ki liberal tutumların temelinde insan değil, sermaye, yani para vardır. insanı merkeze alan bir sistem değildir kısacası. aksine piyasa uğruna insanların feda edilebieceğini söyleyen, kriz vaat eden bir sistemdir. var olan durumda bugün için "şanslı" konumda olmanız hayatınızın geri kalanını da garanti altına almaz. nasıl parlak bir fikirle kısa bir zamanda "yırttıysanız", edindiğiniz parayı ve statüyü aynı zamandan daha kısa bir sürede kaybedebilirsiniz. hal böyleyken mevcut düzene alternatifler üretmek zorunda olduğumuz konusunda hemfikiriz sanırım.
öte yandan marksizm teknoloji düşmanı bir ekonomik sistem gibi lanse edilmiş bazı yazarlar tarafından. uzay'a çıkan ilk insanı sormak isterim bu arkadaşlara? türkmenistan'daki uzay üstlerini sormak isterim?
yaratıcı yarattığı eserden daima daha ileridedir. insan eliyle yaratılan hiçbir şey insanı aşamaz. aşarsa zaten insana hükmeder. eğer bugün para ya da piyasa insana hükmediyorsa bu işleyişte bir sorun var demektir. ya da bir grup azınlık açıkgözlük yapıyor demektir.
marksizm bir kıvılcımdır. tüm eksikliklerine rağmen insanlara başka bir dünyanın mümkün olabileceğine dair bir umut aşılamıştır. bu bile başlangıç için yeterince devrimci ve yeterlidir. marksizm uygulamaları, bazı değişkenlerin gözardı edilmesi ve süreç içerisinde öngörülemeyen birtakım başka değişkenlerin ortaya çıkması nedeniyle başarısız olmuştur.
bana sorarsanız yerküre üzerinde insan eliyle yaratılıp da insanın özgür iradesi üzerinde tahakküm oluşturan ne varsa hepsi alaşağı edilmelidir. yöntemlerimiz farklı olsa da asıl yönelmemiz gereken hedef bu olmalıdır. yoksa var olan adaletsiz sistem içerisinde kendi götümüzün rahatından başka hiçbir düşünmeden," bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek" yaşamak toptan bir mutluluk getirmeyecektir.
ideoloji değil marx ve engels tarafından ortaya konulan ve lenin tarafından geliştirilen bilimsel kuramdır. anlaşılabilmesi için diyalektik düşünebilme yeteneği gerektiği gibi bu yeteneğe sahip olmayan kişiler tarafından ideoloji yaftası yakıştırılmıştır.
toplumda sınıf ayrımını ortadan kaldırmayı savunan , ekonominin işçinin gücüne dayanması gerektiğini ve ayrıca toplumu proleteryanın yönetmesi gerektiğini savunan görüştür.Lideri KARL MARX'dır.
karl marx' ın kapitalizmin bilimsel olarak analizi ve eleştirisiyle yola çıktığı düşüncesinin adıdır.
kökeni; klasik alman felsefesi, fransız restorasyonu, ulusal ekonomiler ve fransa' daki erken sosyalizm denemelerine ve bunların eleştirilerine dayanan marksizm, söylem kurucudur. yani kendisinden önceki dönemlere dayandırılamaz.
marksizm' e göre insanların düşünceleri dünya tini tarafından değil, ekonomik çıkarlar ve bu çıkarlar nedeniyle oluşan savaşlar tarafından şekillenir.
marksizm' in felsefesi hegel' in tinsel diyalektik felsefesinden yola çıkarak oluşturulmuş diyalektik materyalizmdir. buna göre; bir tez (örneğin: işveren) ve buna karşı bir antitez (işçi sınıfı) olmalıdır. bu çelişki bunlardan oluşan senteze (işçi sınıfının ortaklığı), ve daha sonra da krize yol açar; çünkü her sentez tez haline dönüşür, kendi antitezini oluşturur ve gelişmenin sonu gelmez. gelişme bitmediği için çıkar çatışmasının sonu gelmez ve sonucunda devrim oluşur. örneğini verdiğimiz tez ve antitezin sonucunda gelecek olan devrim üretim araçlarının el değiştirmesi ve proleteryanın zaferidir.
marksizm' e göre sınıf mücadelesi tarihi de şöyledir:
1) ilk toplum ( taş devri sonrası )
2) köle toplumu ( antik yunan )
3) feodalizm ( toprak sahibi x çalışanlar )
4) kapitalizm
5) sosyalizm
6) komünizm ( sınıfsız, devletsiz, ihtiyaç için ihtiyaç duyulduğu kadar üreten toplum )
'' Marksizm, fikir olmadan önce Ahlaktır. Bencilliği yenmeden, yalan söylemeyi bırakmadan, ruh ve fikir disiplinine girmeden marksist mi olunurmuş!'' Kemal Tahir
lenin "din üstüne" kitabında der ki :
marksçılık maddeselciliktir, böyle olmakla dine acımasızca düşmandır, bu kuşku götürmez... sadece durup kalmış bir maddeslecilik değildir, daha ileri gider. der ki : dinle nasıl savaşılır bilmeliyiz, bunun içinde yığınlar arasındaki iman ve din kaynağını maddeselci bir yolla açıklamalıyız. dinle savaş soyut ideolojik vaazla sınırlanamaz. toplumsal din köklerini ortadan kaldırmayı amaçlayan sınıf hareketinin somut pratiği ile birleştirilmelidir...
bahsettiği din "hıristiyanlık"tır...
kurucuları karl marks ve friedrich engelstir.marksist teorisyenler, felsefenin en önemli sorununun, evrenin ve maddenin ezeli olup olmadığı meselesi olduğunu ve materyalistleri kendileri dışındaki felsefelerden en önemli özelliğinin evrenin ezeliyetini olduğunu savunmalarıdır.
günümüzde bir çok akademisyenin, entelektüelin takip ettiği akım. neredeyse yaşayan her akademisyen marksist. kim diyordu( sanırım sartre):''marksizm çağımızın aşılmaz ufkudur.'' diye. gerçekten sartre'den sonra şu anda bile ne denli fikirsel sığlık ve kısır döngü içinde kaldığımız açıktır. propaganda ve slogan her alanda düşüncenin önüne geçmiş durumda. başka tür felsefelerin, entelektüel yönelimlerin tanınması neredeyse imkansız. durmadan marx'ı yorumlayıp, dip notlar düşmek işleri..
solda bölünme bölünme diye türkiye'de yıllarca birbirimizi yeidk. murat belge bunu geriye götürdü. ta engels'in sosyalizmi ve sosyalistleri bilimsel ve ütopik olarak ayırmasına kadar götürdü ve doğru olup olmadığını düşünmek gerektiğinden dem vurdu.
beyin bulamacı yapmaktan başka hiç bir anlamı yoktur bu zırvalığın ve benzerlerinin. gerçeği kendi fikirleriyle algılayamayacak kadar küçük beyinli insancıkların katıldığı akımdır kendisi.