gayet yüzeysel ve devlet bağlamında bir tanım: şiarıyla kurulan devletlerin en büyük başarısı, işbu görüşün karşıtı ideoloji/sistemlerle*** yönetilen devletlerin aksine, kişileri sokak köpekliğinden ev/kulübe köpekliğine terfi ettirmesi olan görüş.
acı gerçek bir açıklama: yani, şayet olası bir marksist/komünist devrimden sonra,* yarı aç yarı tok başı boş gezip ikide bir kıçınıza tekme yemek yerine, sorgulamadan itaat edip önüze atılan kuru ekmeği yemeniz gerekir. bu bağlamda, böyle bir olayın gerçekleşmesinin mevcut duruma göre tek artısı(en alt tabaka için konuşursak) karnınız tok olarak uyuyabilme ihtimalinizin az bir şey daha artmasıdır*. ha, olası bir yanlışınızda kafanıza sıkılması ihtimali de artmaktadır, lakin o konuya değinmeyim, komünist arkadaşlara ayıp olmasın.
yahudi kökenli alman karl marx'ın önerdiği ekonomik ve felsefi modeldir.
sosyalizm düşüncesini demoritostan hegel'e kadar süzmüş ve kendine özü bir şekil vermiştir.hegel'in diyalektiğindeki millet kavramı yerine sınıf kavramını koymuştur.
Sınıfsız ve özel mülkiyetsiz toplum yakalama ütopyası vardır.
Üretim araçlarının mülkiyeti devlete geçecektir,nihai noktada herkesin olacaktır falan.
düşünsel olarak hak,hukuk,eşitlik,adalet kavramlarını dünyada popüler hale getirmiştir.
Bulunduğu çağa farklı bir yaklaşım getirmiştir.çünkü marx hem bir ekonomist hem felsefeci hem de sosyologtur.savunduğu kuram sanayi devriminin yaşanmadığı menşevik ağırlıklı bir toplumda yaşama geçmiştir.falan filan.
Düşünürleri taraftar mantığıyla yargılamamk gerekir.
Dinin aksine mutluluğu gökyüzünde, mutlak bir güçte, başka dünyalarda aramak yerine, yeryüzünde, kendinde, emeğinde aramayı öğretir. cenneti uzaklarda aramak yerine, dünya üzerinde, toprak üzerinde bulmayı öğretir. senden geriye sadece toprakta çürümüş bedenin değil de, çocuğuna, torununa güzel bir gelecek kalmasını sağlar...
her sol framede gördüğümde "anaaa lan benim hakkımda bir şeyler yazmışlar" dedikten sonra göt olduğum başlıktır. hayır yani bir insan her seferinde aynı hatayı yapar mı? ya da bu kadar mal olabilir mi? işte sanırım ben her ikisini de yapabilen nadirane kişiliğim... işte marksizm budur; markasız'ın eski hali...
pratikte uygulanamayışını, soğuk savaş döneminde sürekli tedbir üzere olmak ile açıklayabileceğimiz*; bizzat lenin'in, devrim sonrasında dinin vicdani olduğunu söylediği ve sonrasında dini mekanların serbestçe yapılmasına olanak tanınan ideoloji.
tarihin özgürlüğünün keşfinden sonra, bu özgürlüğün, liberalizmden daha tutarlı ve daha iddialı bir şekilde nesnelleştirilmesi çabası olarak ele alınabilir. liberalizm kendini tanımlarken bilim sıfatı kavramından uzak durur. iki düşünce yapısı arasındaki farklar, eşzamanlı toplumsal yorum biçimleri olarak temellerinde yatan özdeşlikleri örtemez. örneğin marksizm, liberalizmin tespit ettiği iktisadi kanunlar ve toplumsalın temelini oluşturan değer sistemini eleştirir. ama toplumsalın ardında değişmez bir kanun, değişmez bir değer yattığı fikrini eleştirmez.
Marksizm, ideolojik alanda, esas olarak sınıflar savaşı teorisini ortaya atan ve bu savaşın zorunlu sonucu olarak proletarya (işçi sınıfı) diktatörlüğüne ve oradan da toplumsal eşitlik ve özgürlük dünyası komünizme varılacağını öngören bir öğreti olarak tanımlanır.
özet cümlesi değişmeyen tek şey değişimdir olan ideolojidir. pozitif bilimlerce benimsenmiştir. marksizmin sosyal, ekonomik olarak da benimsenme çabasının adı devrimciliktir.
Sonradan gelen sosyaistlerin hiçbirisinin kafası almayacak derinlikte yazan kişi.
Zira, Marx zamanının kapitalizmini ve zayıf yanlarını çok iyi tahlil etmiştir.
Vardığı sonuç yanlıştır ve olmamıştır.
Fakat, Marx'ın en büyük şanssızlığı Marxistlerin, Marxın yarısı kadar "parlak" olmamasıdır.
engels'in kautsky'e yazdığı mektubu yayınlamazlar... bu mektupta engels "insanların artık kendi hizmetkarları olan parti memurlarına lüzumundan fazlka nazik davranmaya ve onların karşısında tenkidçi bir tavır takınacak yerde hiç yanılmaz bir bürokratın önündeymiş gibi en itaatli bir şekilde -elpençe divan- durmaya bir son vermeleri gereklidir" demiştir...
MARKSiZM iN TEMEL SLOGANI TÜM DÜNYA EMEKÇiLERi BiRLEŞSiNDiR. EVET, DiL, DiN, CiNSiYET VE HiÇBiR AYRIM GÖZETMEKSiZiN. NE KADAR DOKUNAKLI VE iNSANLARI HAYALLERE SÜRÜKLEYEN BiR SÖZ. MÜLKiYET PAYLAŞIMI ADALETLi OLACAK, HAKÇA BiR DÜZEN OLACAKTIR.
EĞER iNSANLAR KARINCA VEYA BAL ARISI TABiATLI OLSAYDI BUNLAR MÜMKÜN OLACAKTI VE iNSANLARIN MUTLULUĞU iÇiN EN iDEAL DÜZEN OLACAKTI. AMA iNSANLAR AÇGÖZLÜ, ACIMAZSIZ, KISKANÇ, ÇIKARCI...
iNSANLARIN BU TABiATIYLA BU DÜZENi OTURTMAK ÇOK AMA ÇOK ZOR. AMA KEŞKE OLSAYDI...
yeryüzünde olup biteni en adam akıllı şekilde irdeleyip,bu irdelemeye dayalı çözüm önerilerini açıkça belirten,su,toprak,hava ve ateş hala kurtarılabilir diyenlerin savunduğu hayat felsefesi.hayatın manifestosu.
Lenin tarafından bir nevi kaçırılıp zorla tecavüz edilen fikir akımı. Kendisinin Osmanlı ve Rusya gibi"yolsuz" doğu ülkeleri hakkındıki fikirleri için:
bertnard russell'ın marksizme dair değerlendirmelerini karl popper'ın marksizme dair değerlendirmeleriyle aynı düzlemde okumak mümkündür. ikiside marksizme eleştirilerde bulunurlar,russell batı felsefesi tarihinde marksizmi ele alış tarzıyla,karl popperın açık toplum ve düşmanların da marsizmi ele alış tarzı tam anlamıyla bir komedidir.
Marks ın ekonomi politik konusundaki iktisadi kuram ve verilere dayalı tezlerini uygulamaya çalışan izleyicilerine verilen isimdir. Bir kavimbilimci olan Friedrich Engels bu tezlere ilkel toplumlardaki verileri de ekleyerek tamamlayıcısı olmuştur.
Ancak kriz durumlarında toplumun ezilen kesiminin üst yapı tarafından dönüştürülmüş olan davranış biçimlerinin, ortak kaygılar nedeniyle kitlenin politik açıdan sağa kaymasına neden olup, o toplumda sınıfsal devrim oluşturmaya engel teşkil ettiği gerçeğini önem sıralamasında en başa koymamasından ötürü uygulamaları başarısızlığa uğrayarak Leninist Sovyet de Devlet tiranlığına, Maoist Çin de yine milliyetçi devlet hegemonyasına ve çoğu diğer ülkede iç çatışmalara, çete savaşlarına ve milliyetçiliğin yükselmesine neden olmuştur.
Marx üst yapıyı ekonomik temelden yoksun bir oluşum olduğu için sanal bir oluşum gibi değerlendirmiş, politika,din,ahlak gibi öğelerin nesilden nesile aktarılan ve bireylerin tüm davranış ve tepkilerindeki ağırlıklı etkisine neden olan belirleyiciliğini ihmal etmiştir. Aynı şekilde alt yapının üst yapı ile diyalektik ilişkisini değerlendirmiş olsa da, çoğunluğu oluşturan ezilen sınıfın yaşam anlayışının kendi üst yapı kurumlarına dönüşümünü de sosyolojik açıdan yeterli ölçüde değerlendirememiştir, denilir. Dolayısıyla da kapitalist sınıfın neden olduğu ekonomik yoksunlukların artışından işçi sınıfı ile neredeyse aynı derecede etkilenen küçük burjuva sınıfını, işsizler ordusunu karşı devrimci unsurlar arasında değerlendirirken; onların faşizme ve doğrudan eyleme yatkın olan davranışlarını da öngörememiş, kendi teorisinin öngördüğü ve mecburi dayanak olarak ele aldığı önkabulden ibaret olan bir devrimcilik misyonunu kol işçisi olan en etkisiz haklara sahip sınıfa yüklemiştir. Dolayısıyla da işçi sınıfı devrimcidir sloganı salt bir umuttan ibaret kalmış, aslında toplum içersinde sınıflar düşünceyi doğrudan ve kesin olarak istisnasız şekilde etkilemediği halde yapılan bu keskin ayrım sosyalist devletlerde hiyararşik yeni politik kamplaşmalara neden olarak, devrimin ilerleyişindeki öngörülen dinamizmi durdurmuş ve statükoya dönüşmüştür.
Tüm bu eksiklere rağmen,çalışma koşullarının iyleştirilmesinde, yasal hakların tamamen kapital sahiplerinin inisiyatifine bırakılmasına engel olacak sendikal oluşumların ve sivil toplum kuruluşlarının ortaya çıkabilmesine yeterince olmasa da olumlu etkileri görmezden gelinemez. Ayrıca gün geçtikçe giderek daha da fazla kanıt ile ortaya çıkan nicel birikim, nitel sıçrama ve kapital birikimin toplumların ekonomik geleceğinde belirleyici lokomotifi olan artı değer gibi kavramlar sayesinde uygarlığın daha iyi analiz edilebilmesine olanak sağlamıştır.