Marksist bakış açısından, Özal dönemi ekonomik politikaları, burjuvazinin çıkarlarını korumayı ve sermaye sınıfının güçlenmesini hedeflerken, emekçi sınıfların çıkarlarını ikinci plana atarak gelir eşitsizliğini derinleştirmiştir. Özellikle özelleştirme politikaları ve serbest piyasa ekonomisinin benimsenmesi, devletin sosyal hizmetlerden çekilmesi ve kamu varlıklarının özel sektöre devri, emekçi kesimlerin güvencesizleşmesine ve işsizlik sorununun artmasına yol açmıştır.
Ayrıca, Özal dönemindeki ekonomik politikaların Türkiye'nin dışa bağımlılığını artırdığı ve ülkeyi küresel sermayenin etkisine daha da açık hale getirdiği de marksist bakış açısından eleştirilir. Bu durum, Türkiye'nin uluslararası sermayenin taleplerine bağımlı hale gelmesi ve kendi iç dinamiklerini kontrol etme yeteneğinin azalması olarak yorumlanabilir.
Marksist perspektiften bakıldığında, Özal dönemi ekonomik politikaları Türkiye'nin sınıf mücadelesinin daha da keskinleşmesine ve işçi sınıfının sömürülen konumunun derinleşmesine neden oldu. Özellikle sendikaların güçsüzleştirilmesi ve işçi haklarının kısıtlanması, emekçi sınıfların ekonomik ve sosyal açıdan daha da zor bir duruma düşmesine yol açtı.
Ayrıca, Özal döneminin ekonomik politikalarının küresel kapitalist sisteme entegrasyonu, Türkiye'nin emperyalist güçler tarafından daha fazla sömürülmesine ve dışa bağımlılığının artmasına neden oldu. Bu durum, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi bağımsızlığının sınırlanmasına ve uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda hareket etmesine yol açtı.
Marksist bakış açısına göre, Özal dönemi Türkiye'si, kapitalist sınıfın çıkarları doğrultusunda yönetilen bir ülke haline geldi ve emekçi kesimlerin çıkarları ihmal edildi. Bu dönemdeki ekonomik politikalar, kapitalizmin krizlerini derinleştirerek işsizlik, yoksulluk ve toplumsal huzursuzluk gibi sorunların artmasına neden oldu.
Ancak, Özal döneminin ekonomik politikaları aynı zamanda kapitalist sistemin çelişkilerini de açığa çıkardı ve sınıf mücadelesini daha da körükledi. işçi sınıfının ve emekçi kesimlerin bu politikalara karşı direnişi, Türkiye'deki siyasi ve toplumsal mücadelenin önemli bir bileşeni haline geldi.