bir zamanlar no promise'le yeni yakın arkadaşken beni hep keklerdi. * o zaman çapa'yı tam bilmezdim arkasında önünde ne var? neyse gelelim diyaloğumuza;
kaçak:hey nereye gidiyoruz? *
no pro:*marko paşa'ya
kaçak: orası neresi ki?
no pro: görürsün.
gideriz saatlerce dolaşırız, yarın olur.
biri: dün gezdiniz mi?
kaçak: evet, dolaştık dolaştık.
biri: nerde?
kaçak: marko paşa'da
biri: marko paşa???
kaçak: evet. no proooo o gittiğimiz yer marko paşa diil mi?
no pro: poahahaha sen dünden beri bilmio muydun? kekledim kızım seni. euhueh
ordan hatıra kalmıştır bana.
edit: **
sabahattin ali, aziz nesin, rıfat ilgaz ve mustafa mim uykusuzun yazarlığını yaptığı 1946 yılında yayın hayatına başlayan türk basın tarihinin en yüksek tirajlı yayınlarından biri olan cuma günleri çıkan haftalık mizah dergisidir. sabahattin ali başyazarlığını, mustafa mim uykusuz da çizerliğini üstlenmiştir.
o dönemlerde adeta ana muhalefet gibi etki gösteren derginin yazarlarına karşı birçok dava açılmış, kimi sayılar toplatılmış ve hatta dergi ismindeki paşa kelimesinden dolayı zamanın "milli şef"ismet paşa ile alay ediyor diye kapatılmıştır. bu tür olaylar yüzünden markopaşa "toplatılmadığı zamanlar çıkar" veya "yazarları hapishanede olmadığı zamanlar çıkar." gibi ibarelerle çıkardı. kimi zaman yazarlar dergiyi elden dağıtmaya çalışmışlar, buna karşın çok sayıda satmayı başarabilmişlerdir ki derginin tirajı 60-70 binlere dek ulaşmıştır. o dönemlerde en çok satan gazetelerin tirajları bile 50 bini geçmemekteydi.
dert anlatılacak şahış; konuştukların; sıkıcı, anlamsız, bağnaz vs. karşındaki kişi ise konuşmanı dinlemeyecek durumda yada dinlemek istemiyorsa git derdini marko paşaya anlat lafını çarpar yüzüne örnek olarak vadideki çakır çatışma sonrası yerde yatan yaralı arkadaşını kaldırıp ortamdan kaçmayı planlarken yanlarında ki bayanın polis çağırmalıyız kaçmamalıyız sözüne git derdini marko paşaya anlat cevabı, çakır dahil herkes silahlı vede suçlu olarak aranmakta polis gelse ne olacak?
ankara'da bahçeli 7. caddede konuşlanmış popüler bir mekanın adı. güzel ve mevki bir mekan, fakat fiyatları fazlaca uçuk. filistin sokak'taki tiki mekanlarla yarışır cinsten. neyse, oturulabilecek, güzel bir müessese en azından.
ve fakat bir daha gider miyim? sanmıyorum. suç tamamen eblek garsonlarındır.
3 arkadaş gittik buraya. oturduk, yiyecek ve içecek bir şeyler söyledik. siparişi verdikten sonra, birinci eblek garson gelip yiyecek siparişlerimizi tekrar duymak istedi, sanırım ufak bir karışıklık olmuştu. biz de tekrar söyledik. 5 dakika kadar sonra arkadaşların yemekleri geldi, benimki gelmedi. geç çıkan bir şeydir diye düşünüp önemsemedim. fakat 20 dakika daha geçti ve halen gelmeyince, ikinci eblek garsonu çağırıp siparişimi sordum. elindeki elektronik cihaza bakıp, "malesef arkadaşlar bu yemeği siparişlerinize işlememiş" dedi. ben "nasıl yani" diye sorunca özür dileyip, yemeği öncelikli duruma getirip 5 dakika sonra getireceklerini söyledi. 10 dakika geçmesine rağmen yine gelmedi benim yemek. sonra ikinci eblek garsonu çağırdım, "hala gelmedi mi?" diye sorunca tepem attı ve siparişi iptal etmek istediğimi söyledim. birinci eblek garsona da ilettim ve "yemeyeceğim, iptal edin" dedim. ardından yemek geliverdi ki, kabul etmedim. geri götürdüler, sonra ikinci eblek garson yeniden gelip, mutfaktan çıkan siparişin iptal edilemeyeceğini, haklı olduğumu, fakat böyle şeylerin olabileceğini söyledi. ben de "madem haklıyım, o zaman yapacak bir şey yok, kesinlikle istemiyorum, beni gerisi ilgilendirmez" dedim. abuk bir surat ifadesiyle gitti. birinci eblek garsondan hesabı istedim. hesapta istemediğim yemeğin ücretini de gösterdiler öküzce davranarak. fakat hiç kaale almadan, eksik bir şekilde ödedim, ve arkadaşlarla öfkeli bir şekilde çıktık. işte böyle, bir marko paşa hikayesi.
fırsat bulabildiği zamanlarda çıkar siyasi mizah gazetesi.
elimde bulunan bir sayısından el emeği göz nuru birkaç bişey yazabilirim sanırım. konular aynı, değişen bir şey yok nasıl olsa yabancı kaçmaz.
<< ne gün fırsat bulursa o gün çıkar. çıktığı gün 8 ile 9 arasında satılır. 9 da toplamaya başlarlar. türkiyedeki demokrasinin ve basın hürriyetinin miyarı olan, işte böyle acaip siyasi mizah gazetesidir. >>
<< ne yazsak marko paşa'yı toplatıyorlar. onbeş sayı çıkabilen gazetemizin yedi sayısını toplattılar. biz de zülfiyare dokunmasın, güneşe karşı desturun su döküpte çarpılmayalım, evliyayı umuru incitip fincancı katırlanrını ürkütmeyelim diye, suya sabuna dokunmadan, havadan sudan yazılar yazmaya karar verdik. bundan sonra gazetemizin her sayısını, meyva ve sebzelerin methine tahsis edeceğiz. şimdiye kadar gazetemiziiçişleri bakanlığı ve adalet bakanlığı toplattırdı. bakalım bu seferde tarım bakanlığı toplatacak mı ? gazetemizin bu sayısı hıyar sayısıdır. baştan aşağı kadar hıyar ve hıyarların methiyesini bulacaksınız.
hatta memleketimizin hıyarlarını rencide etmemek için, onların aleyhinde bile bulunmayacağız. gelecek sayımızda muşmula sayısı olacaktır.>>
<<...öyle görülüyor ki türkiye'de var diye iddia edilen basın hürriyeti tamamiyle bir tuzaktan ibarettir. biz devri saltanatın sansürüne çoktan razı olduk. biz sansür istiyoruz sansür... nladınız mı efendm ? mahkemelerde sürünmek, sorgu suallerde üzülmek, hapislerde çürümek istemiyoruz sansür istiyoruz, yine de sansür istiyoruz.
türkiye'de demokrasi olduğunu dünyaya ispat için göstermelik bir basın hürriyeti, bir tuzak değil, sansür istiyoruz.
anti demokratik kanunların değiştirlmesi gibi aslı olmayan işlerle uğraşacağınıza sasür koyun. milletin hayrına yapacağınız en müshet iş budur.
sansür sansür...
saygılar...>>
eh işte aynı tas aynı hamam. hala sansür, sansür. üstelik daha farklı kılıflarda artık. hepte yerimizde sayıyor değiliz bazı konularda gelişmişiz hak yemeyelim şimdi. tabi farklı bir yanı da artık hıyarlara methiyeler düzecek insanlar yok sanırsam. ya da ben göremiyorum.