büyük marketlerde insanın başına gelen ve terlemesine sebep olan hadise.
zaten 4-5 parça malzeme alınmış ve ödeme yapmak için kasaya gelinmiştir. günlerde pazar, acayip kuyruk var ve senden sonraki kişi yığınla alışveriş yapmış. bir an önce aldıklarını poşete koyup, oradan uzaklaşmak istiyorsun. ona göre senden sonraki kişide poşetlerini doldurup, evine gidecek.
kasiyer kız, sıra olduğundan sana yardımcı olamaz. fazla almayasın diye kendi oturduğu yere bütün poşetleri stoklamıştır, sonra gerektiği kadar müşteriye verir. annelerimiz bu yeni sistem sayesinde zaten maksimum 2 poşet kurtarabiliyorlar.
neyse konumuza dönelim. işte tam bu poşet alındıktan sonra, malzemeleri koymak için başlarsın poşeti açmak için çabalamaya. eller biraz terliyse, parmaklar sayesinde o poşet açılmaz. birde o poşetin ucundaki dalga dümenden yoksa, iyice zorlanırsın. kıl bir durumdur yani.
mahalle bakkalları ise böyle mi? mahallemin küçük esnafı, kendi yağında kavrulan insan samimi işte. çıkarır tezgahın altından poşeti ve kendi doldurur malzemeleri. canım ya, ne sevimli. (bakkalın kızına hitaben söylenmiştir, yanlış anlaşılmasın.)
kasiyer müthiş bir hızla barkod okuyucudan geçirdiği ürünleri itekler önünüze.
acele ediyorsunuzdur ya iki el arasına sıkıştırırsınız poşeti önce. beceremediniz mi, tükürük yetişir imdada. yalayıp işaret parmağını tekrar uğraşırsınız poşeti aralamaya.
olmadı mı sirkelersiniz poşeti. * aksi gibi hep ilk poşette yaşanır bu problem. kasiyer fazlaca poşet verdiyse eğer, açamadığınız her poşeti atıp kenara, bir diğerini açmayı denersiniz. sıradakiler beklemesin daha fazla diye poşetin en altına aldığınız domatesi, üstüne bir kasa sodayı koyarsınız. iki düğüm atar, sıkıca bağlarsınız.
eve gelindiğinde bu kez de attığınız düğümü açamazsınız. ama uğraşmaz bir güzel sağlı sollu çekerek yırtarsınız. ezilen domatesleri gördüğünüzde de sinirinizden bir güzel söversiniz.
en etkili çözüm poşeti iki el arasında sıkıştırıp ileri geri yapmak ve bir yandan da üstten üflemektir. bu yöntemle açılmazsa bilin ki poşeti ters tutuyorsunuz.
çok kıl bir durumdur. markete girilir alta araba çekilir malzemeler falan alınır her neyse en kötü kısma gelinir ödeme yapılırken zaten acı acı hissetmektesinizdir. aldığınız onca şeyi bip bip diye geçirir kasiyer tek tek sonra atar poşeti s.kinde olmaz size yardım etmek. çünkü günde elli bin tane müşteri ile uğraşıyordur. sonra siz orda o kadar parayı ödemenin acısı içindeyken size poşet açmak gibi zor bir görev düşer, istediğin kadar çabala o poşet açılmaz. bir kaç dakika sonra mucizevi bir şekilde poşet açılmıştır ama artık çok geç diğer müşterinin aldıkları da sizinkilerin arasında dır. mına koyum bir de onları ayırmak için uğraş dur. en güzeli bakkal kardeşim eskiden market mi vardı.
rezil eden ve akabinde kulakları kızartan durumdur. bir yandan parayı olabildiğine yavaş çıkartarak zaman kazanmaya çalışmak işe yarayabilir. sadece benim başıma gelir zannederdim oysa. hadi yine iyiyim.
bir yandan kredi kartınızı ve migros kartınızı çantadan çıkarmaya uğraşır, bir yandan da kasanın ucunda sigara almayı unutmamayı düşünürsünüz, yapmanız gereken ilk şey poşeti açmaktır ama açamazsınız. sıradakilere şirin bakışlar atarsınız.
daha da kötüsü bir durum vardır. alışveriş ihtiyacınız olan her şeyi alırsınız o gün. bir sepet dolusu malzemeyle kasaya gelirsiniz. barkotları okutturduktan sonra bir yandan da poşetlersiniz ve sıra ödemeyegelir. kredi kartınızı uzatırsınız; artist gözünü belerten kızımız bir tikky edasıtla kredi kartını pos makinenize sokar ve "şifreniz lütfen!" (burda sanki laf soktu da "hıh" yaptı o derece) der. şifrenizi girersiniz. biraz sonra "kabul edilmedi, tekrar deniyorum" der kızımız. ama tekrar hüsran. kızımız bu sefer "başka kartınız var mı?" der. ama yoktur. nakit derseniz; o ne ki? ayın da yirmi biri di mi?
sinir bozucu bir hadisedir. Yavaş yavaş kasiyerde size sinirlenir; hele bir de arkada kuyruk oluşmuşsa o kadar insanın bakışlarını üstünüzde hisseder daha da paniklerler, eliniz ayağınız birbirine girmiş vaziyette bulursunuz kendinizi.
çözümü gayet basit olan sorun.
hemen baş parmağımızla işaret parmağımızı dilimizle ıslatıyoruz.
akabinde bu ıslak parmaklar arasına poşeti alıyoruz - porno film anlatıyor gibi hissediyorum kendimi- ve birbirlerinin zıt yönünde ovuşturuyoruz. poşet açılmıştır. afiyet olsun.
hohlama yöntemi denilen, yazmayan tükenmez kalemlerde de kullanılan fakat pek de işe yaramayan bir yöntem ile üstesinden kolaylıkla gelinebilecek bir sorundur.
Poşete değil tabi parmak uçlarına hohlamak lazım.
parmak yalama yöntemine göre daha başarılı olmasa da daha hijyeniktir.
sıkıntı veren bir durumdur, bu poşetlerin doğaya zarar verdiğini market yöneticilerine şifahi olarak bildirmeme rağmen bir sonuç alamadım. hem doğayı hemde market müşterilerini rahatlatmak için bu poşet denilen nesneleri kaldırmaları için mücadeleme devam ediyorum.
poşetle ilgili bir anımı hatırladım şimdi. yıl 1984, yurt dışından ülkeme döndüğümde, bir bakkaldan yüklü bir alışveriş yaptım, bakkal poşet istermisiniz diye sorunca poşetin ne olduğunu bilmediğimden hayır istemem diye cevap verdim. peki bunları nasıl götüreceksiniz diye sorunca uyandım, alim bi tane dedim. böylelikle türkçemize bir yabancı kelimenin daha girdiğini öğrenmiş oldum.
uğrunda kurs veya özel ders alınası durumdur.
en aceleniz olduğu anlarda özellikle inatlaşan bu poşetin, sırada bekleyen diğer alışverişçilerden küfür yemenize sebebiyet verdiğini düşündükçe daha bir açılmaz o poşet, daha bir karışır ortalık...