onun için ilk önce marka giyinmek gerekir. giyinmeyenler zaten bilmez bu duyguyu. marka giyenlerin marka giymeyi bir şey sanmasıdır. bişey degil dikkatini çekerim.
özellikle baba parası yiyenlerin yaptığı iştir. haa bir de sonradan görme tipleride olur. marka giyinmeyi marifet sanarlar. marka olmasından çok hoşunuza gidip gitmediği önemlidir. 3-4 liralık bir tişört benim hoşuma giderse ve de hoş duruyorsa neden almayayım ki. dimi ama.
bir insan kalitesini davranışları ile ortaya koyar buna eyvallah da yeni girdiğin bir ortamda da üstündeki başındakilerle muamele görürsün. Ayrıca markaların özel tasarımcıları olsun kullandıkları kumaşlar olsun hepsi kalitedir. Bir insanın şık ve kaliteli giyinmesi benim için de fazlasıyla önemlidir.
insani vasfı olmayan, postla bir yerlere gelebilme umudu taşıyan zavallı. bakımlı olunur, tercihe göre kaliteli de giyinilebilir. ama illa da marka olsun, pazardan assssla giyinmem takıntısı gerçekten vahim bir durum.
takıntı haline gelmediği sürece marka giyinmek güzeldir. ayrıca kaliteli giyinmekte gereklidir.
ama marka takıntıya dönşüp maddi durumunun üstünde giyinmeye çalışırsan işteo sakattır.
var olan ve tertemiz aşağılık kompleksinden kaynaklanan durumdur. ilkokul yılları arkadaşları tarafından reddedilmekle geçen bir çocukluk arkadaşım var, sürekli "bende marka takıntısı var." deyip duruyor. iki lafından biri marka. marka olarak nitelediği şey de drugstore'da satılan kozmetik. yıllardır drugstore markalarını kullanırım, bu kız sayesinde kendimle birlikte ülkenin %90'ında marka takıntısı olduğunu yeni öğrendim. sephora'dan çıkmayan hanımların da bir sıfatı var mı bu arkadaşta acaba merak etmiyor değilim. lakin sormaya da cesaret edemiyorum zira kendisi sephora'yı yabancı futbol takımı ismi falan sanabilir. bir kere evine misafirliğe gittim, sanırım ellerimi yıkamaya lavoboya yöneldiğim bir esnada peşimden gelip "bak bak benim kozmetiklerime, kremlerime gördün mü?" dedi. ben de baktım boş boş üst üste bir köşeye itilmiş, her genç kızın evinde mutlaka bulunan drugstore yığıntısına. ne yorum yapacağımı da bilemedim, he deyip geçmiştim. tarif et desen mühendislik fakültesi mezunu, koskoca insan bu. ergen değil, akıl hastası değil, gerizekalı değil. ama oturup bunlarla övünüyor. hayatını markalar * üzerinden tanımlıyor. ailesi oturdukları evin kirasını dahi ödemekte zorlanıyor belki, ekonomik yönden pek iyi halde değiller. kardeşi okulu bırakıp çalışmak zorunda kalmış. bu hala geçmiş anasının karşısına "anneeağğ bana bilmemne marka telefon alsanızaağ." diyor. elindeki telefon sağlamken üstelik. hayatımda çokluğu da yokluğu da gördüm. ailem mantık çerçevesinde olduğu takdirde tüm taleplerimi zorlanmadan karşılamıştır. genel olarak hayat standartlarım iyi olsa da daha 13'ümdeyken babam dolandırıldığında annemden harçlık almadan, param az olsa bile "param var." diyerek okula gittiğimi, annem beni liseye kaydettirirken 1.500 lira kadar para ödedi diye oturup sinirimden ağladığımı, koç üniversitesi'nden tam burs kazanıp "kaybedersem aileme yük olurum." deyip gitmediğimi bilirim ki o bursu kaybedecek bir öğrenci değildim. annem gitmemi istemişti. bunları yaşamış bir insan olarak bu tarz şımarıklıklar benim kanımı beynime sıçratıyor. markanın babasını kullansam da hayatımda hiçbir zaman koluma taktığım çantanın, giydiğim kazağın, kremin markasıyla hava atmadım. kullandığım kozmetik ürünü arkadaşlarımın ağzına sokup "bak baam aldı baam aldı." tavrı sergilemedim. eğer içinizde bunu yapanlar varsa yapmasınlar. yapmasınlar çünkü ucuz duruyor. o ucuzluğu hiçbir marka tolere edemiyor.
Çevrem bu insanlarla dolu. "Hayatımda ilk defa lcw'dan elbise aldım. Çok hoşuma gitti ne yapayım?" Şeklinde konuşmalar havada uçuşuyor. Allah'ım niye parayı bu insanlara veriyorsun ya Rabbim! Bana versene ! Söz yine lcw'dan giyinecegim.