"BEN 14 yaşımdayken babam o kadar cahildi ki, yakınımda olmasına dayanamazdım.
Ama 21 yaşıma geldiğimde o kadar çok şey biliyordu ki yedi yılda nasıl öğrendiğine şaştım."
yetişkin bir kızı olan bir dul kadınla evlenmiştim.
babam da üvey kızımla tanışınca, ona aşık oldu ve sonunda da kandırdı ve evlendiler.böylece babam damadım oldu. üvey kızım da annem durumuna geldi.karım bir oğlan doğurdu. çocuk tabii ki
babamın kayın biraderi ve üvey annemin kardeşi olarak benim dayım sayıldı,üvey annem de bir oğlan doğurdu. böylece kardeş sahibi oldum.ama üvey kızımın çocuğu olduğundan, aynı zamanda da torunum sayıldı. iş bu kadarla da bitmedi.karım annemin annesi olduğu için, benim büyük annem sayıldı.ben de babamın babası oluyordum. sonunda kendimin dedesi olmuştum... mark twain
not defterinden: dünyada berlin'de öğrenemeyeceğiniz hiçbir şey yoktur, almanca dışında.
not defterinden: sonsuzluk neye yarar bilmezdim. bazımıza almanca öğrenme şansı vermek içinmiş.
bir konuşmasından: almanlar'ın yüklemlerini kesip biçmekte insanlık dışı bir yöntemleri var. yüklemin bir parçasını alır biftek gibi bir kenara koyarlar. diğer parçasını alır diğer bir biftek gibi bambaşka bir kenara koyarlar. aralarına da bütün almancayı atarlar.
not defterinden: ilk çağlarda dişi ağrıdığından oturmakta zorlanan biri zamanını almanca'yı icat etmeye adamıştır.
not defterinden*: A dog is "der Hund"; a woman is "die Frau"; a horse is "das Pferd"; now you put that dog in the genitive case, and is he the same dog he was before? No, sir; he is "des Hundes"; put him in the dative case and what is he? Why, he is "dem Hund." Now you snatch him into the accusative case and how is it with him? Why, he is "den Hunden." But suppose he happens to be twins and you have to pluralize him- what then? Why, they'll swat that twin dog around through the 4 cases until he'll think he's an entire international dog-show all in is own person. I don't like dogs, but I wouldn't treat a dog like that- I wouldn't even treat a borrowed dog that way. Well, it's just the same with a cat. They start her in at the nominative singular in good health and fair to look upon, and they sweat her through all the 4 cases and the 16 the's and when she limps out through the accusative plural you wouldn't recognize her for the same being. Yes, sir, once the German language gets hold of a cat, it's goodbye cat. That's about the amount of it.
Tom Sawyer'ın Maceraları, Huckleberry Finn'in Maceraları gibi ünlü kitapların yazarıdır. gerçek adı Samuel Langhorne Clemens'dir. Mark Twain adı Mississippi gemilerinde "iki kulaç derinlik" anlamına gelen sahte bir addır.
an itibariyle taktir ettiğim yazar.. hani derler ya lafı gediğine oturtmuş. bu konuda oldukça başarılı bir yazar.
--spoiler--
Hiçbir zaman okulumun eğitimimi engellemesine izin vermedim.
Söz konusu kendimiz olunca; gerçekler bizi pek ilgilendirmez.
Bir klasik herkesin okumuş olmayı istediği ancak kimsenin okumak istemediği eserdir.
Hayatımda pek çok sorun vardı ve çoğu asla var olmadı.
Arkadaşlık kuvvetli bir bağdır. Paraya ihtiyaç olunca başvurulmazsa, ömür boyu sürer.
Çoğumuzun derdi, doğru olmayan çok fazla şey biliyor oluşumuz.
Evren bana bir hayat borçlu,diyerek ortalıklarda dolaşmayın.O,size hiçbirşey borçlu değil.
insanı yaratmak tuhaf ve özgün bir fikirmiş ama buna koyunu eklemek, gereksiz bir tekrar olmuş.
Sağlığını korumanın tek yolu istemediğini yemek, sevmediğini içmek yapmak istemediğini yapmaktır.
Şaşılacak kadar çok aklım olmalı! Bazen, haftada bir kez aklımı başıma toplamam gerekiyor.
bugün bildiğimiz anlamda stand-up gösterilerini dünyada ilk kez uygulayan kişidir. yazarlıktan kazandığı parayı farklı alanlarda değerlendirmeye çalıştı ama halka yutturulmaya çalışılan icatlara para yatırdığı için hep iflas etti. halbuki evine telefon taktıran ilk insanlardan bir tanesi olmasına rağmen telefona yatırım yapma imkânı varken yapmadı. ünlü mühendis ve mucit nikola teslayla yakın arkadaştı.