çocukluk anılarından bir tanesidir.
şatoda ateş toplarından kıvraklıkla geçilir, çekiç atan kaplumbağalar alt edilir ve ejderha ile karşı karşıya gelinir.
ama o esnada kişi kendine güvenemez. ateşlerden sıyrılır ancak hızlanıp ejderhanın altından geçip onu lavlara atma başarısını gösteremez bir türlü. cesaret edemez. "zar zor geçtim ya yanarsam" düşüncesi yer bitirir insanı. zordur zor.
mideye zarar, kalbe felaket bir durumdur. sonraları haz vermemeye başlasa da, o ejderhadan gün geçtikçe korkmamaya başlayıp atışlar yapılsa da ömür tüketici anılardan biridir.
fazla zıplatmaya kendini kaptırıp atari kolunun kopma noktasına geldiği an ejderhaya ulaştığı andır. oyunun sonunda ne sen kalmışsındır ne de garibim atari kolu.
bu durumla ilgili ilginç bir anım var onu anlatayım.
geldim bu ejdarhalı bölüme. tabi heyecan var. *
bildiğiniz gibi ilk bir kaç bölümden sonra ejdarha sadece ateş falan fırlatmıyor. dikenli şeyler var onlardan da attığı oluyor. onlardan birinde geçiyor işte olay. ibne ejdarhanın yaklaşmak zor yanına. hem alevler geliyor hem dikenler. köprünün bir ucunda o bir ucunda ben. uzunca bir süre bakıştık. * zaten sıcak bir ortam malum alevler falan. * amına koyım o an anlamam lazımdı zaten aralarında bir elektriklenme olacağını. neyse zaman geçiyor koşmazsam zaman bitecek mal gibi beklediğimle kalıcam. geçmem lazım.
hızlıca koşarak üstünden atlasan dikenlere çarpıp öleceksin. çok net. tek çare yukarı zıpladığı anda altından hızlıca koşup gitmek. zamanını kolladım, zıplayınca altından koşmaya başladım. ama mario ibnesi tam altına gelince koşmayı bıraktı kaldı öyle. ejdarhanın alete kilitlendi mario. gitmiyor pezevenk. oysaki oradan koşup devam etse köprüyü yıkacam ejdarha aşağı düşecek. lan piç. pardon hatırlayınca tekrar sinir oldum. lan yavşak.
orada öyle bir saydım ki sana mario. sana dediklerim köprüden aşşa sana girsin ejdarha t.şş.ğı moduna geldim yemin ediyorum. o gün bugündür oynamam mario. ibne bir tesisatçıyla ne uğraşcam allasen.
heyecandan ateşten kurtulmak için mario ile beraber havaya zıplayıp, elimdeki kolun kablo girişinden koptuğunu görüp daha sonrada canavarın beni öldürdüğüne şahit oldunca, heyecanın yerini sinirle birleşik küfürümsü karışıma bıraktığı andır.
daha sonra mario; ateş toplarının tehdit etmediği bir kenara park edilir ve eller kıtırdatılır. hop. hop. deneme olsun diye iki ateş topunun üzerinden zıplanır, daha da sonra canavara iyice yaklaşılır, canavar atarlanmaktadır, zıplarken hoplarken inerken durmaksızın ateş toplarını fırlatmaktadır. ateş toplarının içinden geçmek mümkün değildir ve işe matematik katılır, kaç saniyede bir fırlatıyor lan bu bunu diye saniyeler hesaplanır, yaklaşık beş saniyede ateş topu fırlattığı tespit edilir ve bir sonraki beş saniye denemesi daha yapıldıktan sonra hücuma geçmeye karar verilir. canavar ateş topunu beş saniyede bir atmasına rağmen hücum hareketi dördüncü saniyede yapılır ki; o bir saniye içerisinde canavar ile mario arasındaki mesafe erisin. derken dördüncü saniyede canavarın üzerine depar atılır ama canavar henüz zıplamamıştır zonk diye canavara yapışırsınız. bir sonraki elde ise; biraz daha aceleci davranır fakat canavarın altında ezilirsiniz, tam bu ezilme sırasında vücut sağ aşağıya doğru 45 derecelik bir açıyla anasnnki tarzı bir betimlemeyle yere çömelir. son bir hakkınız kalmıştır. oyunun ileride gelenlerinden olan anne çağrılır yardım istenir.
pasif ılık ve pembe götlü erkeklerin başına gelen olay. bir prens gibi prensesini kurtarmaya giden erkek o ejdarhanın kafasını uçurup yoluna devam edebilmeli.