fransızlar gibi avrupa'nın en etkin ülkelerinden birinin daha önemli işlerle uğraşmak yerine "türk düşmanlığı" yapmaları ve bu mantıkla "düşmanımın düşmanı benim dostumdur" mantalitesinde olmaları..yoksa ermenilerden,kürtlerden onlara ne..allah en yakın zamanda akıl fikir versin bu fransızlara..
bunun tek sorumlusu bizleriz.evet biz türkiye cumhuriyeti halkı,bizi yönetmesine izin verdiklerimiz şimdikiler ve daha öncekiler ve bütün emeği geçenler.evet bütün sorumlusu bizleriz,halk olarak tepkimizi koyamadığımız için,fransız ürünlerini protesto etmekten tutunda,fransaya hiçbir türkün gitmemesine,fransadaki türklerin paralarını fransız bankalarından çekmelerine kadar yapılabilecek öyle çok şey varken hiçbirşey yapmadığımız için suçlu biziz.bundan sonra kim lacoste almayacak,kim carrefoura gitmeyecek merak ediyorum.evet suçlusu başımızdakiler bir nota dahi veremedikleri için onu geçtim en azından diplomatik nezaket çerçevesinde bir yorum dahi yapmayacakları yapamayacakları için.bizi asla almayacakları çoktan belli olan bir avrupa birliği ütopyasıyla halkı uyuttukları için.neye üzülüyorum biliyor musunuz?bu tip tepkisiz onursuz hareketlerin en yakışmayacağı halktık biz...eskiden yani...
avrupanın anlam veremediğim "ayrılıkçı kürt" sevgisinin bir göstergesi daha.bel altı oynamayı seven avrupalıların bir hinliği daha.röportaj yapmaya gidenler dağa çıkmadan önce keşke yol üstünde istanbula,kayseriye,antepe,vana,mardine uğrasalardı da oradaki insanlarımızın yaşantısını,iyi niyetini görüp biraz utansalardı.
fransızların arkadan vurma teorilerinden biridir. esasında fransa türkiye'ye hiçbir zaman sempati duymamıştır. marie claire dergisinin yaptığı bir örnektir. ermeni soykırımı başka bir örnektir. onlar cezayir'e özgürlük adı altında girmişler, halkına tecavüz etmişlerdir. fakat bu soykırım değildir. aynı zamanda türklerden korkmaktadırlar da. nitekim kurtuluş savaşı sırasında yunanlıların verdikleri ağır zaiyat fransızları korkutmuş ve savaşsız olarak çekilmişlerdir. ama her platformda her şekilde türklere hakaret etmişlerdir. bu bir hazımsızlık sorunudur. tarihin onları cezalandırmasıdır.
ağlayarak, biz bunları hakedecek bir şey yapmadık yollu tepki vermemize alışkın batı dünyasının iğnelemeleri. düşman toplumda huzursuzluk yaratma, toplumu teyakkuzda tutma yöntemleri. fransız devleti tarafından bakıldığında yapılması çok doğal ve gereklidir. belirlediğiniz dış siyaseti destekleyecek şekilde diğer devletler, yönettiği halk kendi milletinden başka bütün milletleri illetli sansın diye böyle şeyleri aralıksız yaparlar. yoksa dünyanın en kanlı devrimine imza atmış, insan hakları fatihi fransızlar kendilerinden başka kimseyi umursamazlar, ingilizlerden özellikle nefret ederler, tarihleri boyunca birbirlerini her fırsatta kesmiş biçmiş, kan davasını sona erdirmek için birbirlerinden kız alıp vermiş, kardeş kanı içmiş iki ulusturlar.
tüple göbeklerinden bağlandıkları, uygarlık beşiği* ingilterenin irlandada, kendilerinin pirenelerde basklara yaptıklarını, emperyalist geçmişlerini, dünyayı parsellemelerini, okyanusta bir sürü zencinin gırtlak yapılarına aykırı fransızcayı sündüre sündüre konuşmak zorunda kalmasını, isa ve kitaplarının boğazlarına tıkılmasını açıklamak zorunda kalmasınlar diye, kocasına basılan kadının dikkat dağıtmak için attığı "yangın var ayol" çığlıklarına benzeyen bu samimiyetsiz saldırılarla baş etmenin başka yolları denenmeli.
belli ki bu bir mahalle maçı. top kiminse kuralları da o koyuyor. ya 'sokarım topunuza' diyip gazeleteleri su ve unla bulamaçlayıp, kendi topunuzu tepikleyeceksiniz veya onlar sizin santrforu devirdiğinde siz kalecinin yumurtaları kıracaksınız.*
karaköydeki malum sokağa fransız sokağı diyeceksiniz, ve bunu belediye encümeninin swiss otelde yapacağı bir basın toplantısıyla duyuracaksınız. meclisten tirinidad tobaggo'da soykırım yaptığına(yeni senaryo aramaya gerek yok, onlar da yapmıyorlar bunu)dair bir kanun çıkartacaksınız, o adalı bir avukattan vekaletname alarak (masrafları örtülü ödenekten karşılanmak üzere) aihm'e başvuracaksınız. davanın kabulü konusunda mahkemenin önünde süresiz gösteri yapacaksınız. (ibrahim tatlıses, tarkan, sertap, can kan, ismail yk kim varsa hayrına konser versin bi yandan katılımı garantilemek açısından) insanların eline uyduruk bir alfabeyle yazılmış (altlarında fransızca tercümeleriyle) trinidadın anadili, alfabesi yok edildi yolunda dövizler vereceksiniz. sabah programı müdavimi teyzeleri bir charter uçakla (seda sponsor işini halleder) ön saflarda ağlatacaksınız (bir kaçına arap bacı makyajı yapılması şık bir detay olabilir) (ben daha yazarım da, siz okur musunuz bilmem)
bu yavşak ve samimiyetsiz siyasete aynı şekilde cevap vereceksiniz. düzen böyle. düzenler kuyuya taşlar atıyor, siz akciğerlerinizi su basmış şekilde suyu temizlemeye çalışıyorsunuz. olmuyor işte.
